Yıldızların efendisi Hayyam – Harold Lamb

19.11.2017
3.312
Yıldızların efendisi Hayyam – Harold Lamb

 

HAROLD LAMB- YILDIZLARIN EFENDİSİ HAYYAM

Gökyüzünde koca bir tekerlek gibi parlayan ayın yüzeyi kararmaya başladığında, yukarı bakan kalabalık çığlıklar atmaya başladı. Hemen borular ötmeye ve davulların sesi yankılanmaya başlamıştı. Ziller çınlıyor, kadınlar evlerin çatılarında ağlaşıyordu. Herkes kötü şeytanın Ay’ı yutmaya çalıştığını sanıyordu. Gölge, ayın yüzeyinin neredeyse tümünü kapladığı zaman, ellerinde meşalelerle bir yığın molla, şeytanın gücünü yıkmak için ezberden alçak sesle dualar okumaya başladı. Müslümanların en gayretlileri gökyüzündeki kötü gücü korkutmak için pirinç leğenlere vurmaya bağırıp çağırmaya başlamışlardı. Ömer Hayyam, Rasathanenin damında uzanıp “Ay tutulmasını” keyifle seyredip yaptığı hesaplamaların doğruluğuyla içten içe övünüyordu.

Tarih bize Ömer Hayyam hakkında kesin olan hemen hemen hiçbir bilgi vermiyor. Tarihi bilgilerin kıt olmasından dolayı genellikle Hayyam’ı rubaileriyle tanıyoruz ancak tarih sahnesinde rubailerden çok daha ses getirecek işlere imza attığını ortaya çıkan araştırmalarla öğreniyoruz. Siyasi belirsizliklerin, savaşların, dogmatik dini baskıların gölgesinde bilim yapmayı becerebilmiş bir ilim ve bilim adamıdır Hayyam. Bilim dışı tartışmalarda tembel ama bilimsel araştırmalarda ise karınca misalidir. Harold Lamb, bu kitabıyla bize Hayyam’ın farklı bir yüzünü sunuyor. Yer yer romansal kurguya başvurmuş olsa da bu kurguları gerçeklerle temellendirmeyi başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor. Bu kitapta kimler yok ki, Ömer Hayyam, koruyucusu Melikşah, Devleti gizli gizli idare eden Baş vezir Nizam-ül Mülk, Gazali ve daha niceleri… tarihin akışı içinde dünyada iz bırakmış daha bir çok ilim insanına denk geliyoruz bu kurgusal ama gerçeklik kokan yolculukta.

Kitap, 1071 Malazgirt savaşında henüz genç bir öğrenci olan Hayyam’ın o dönemde veliaht olan genç sultan Melikşah’a bir kehanette bulunmasıyla başlıyor. Bu kehanetin gerçekleşmesiyle Melikşah kendini tahtta bulur ve Hayyam’ın bulunması emrini verir. Hayyam artık genç sultanın müneccim başıdır. Yıldızlara ve kehanetlere inanan Melikşah Hayyam’a, kimseye güvenmediği kadar, güvenir. O dönem sarayda daha çok güce sahip olan bir isim vardı ki, Melikşah’ın Hayyam’a olan hayranlığını kontrolü altına almak istemekteydi. Nizam-ül Mülk… Uzun yıllarca devleti gizli gizli idare etmiş ve güç kazanmış olan baş vezir Nizam, savaşların başlayıp bitmesine karar veriyor bu kararı da Hayyam aracılığıyla genç sultana iletiyor ve yaptırıyordu. Hayyam ise durumundan oldukça memnundur. İstediği bir rasathaneye sahip olmuş ve sultanın desteğini arkasına almıştır. Yıldızların hareketlerini inceler ve Melikşah için bir takvim hazırlar. Yüzyıllar önce yunan filozoflarının hazırladığı takvimin yanlış olduğunu saptar ve yeni takvim için kolları sıvar. Yeni takvim sultanın kararıyla tüm ülkede kullanılmaya başlanır.

Bilim üzerine çalışmak Hayyam’ı her ne kadar mutlu etse de kalbi kırıktır. Canından çok sevdiği Yasmi’ye doyamadan onu vebadan kaybetmiştir. Bunalıma girip kendini rasathaneye kapatan Hayyam her ne kadar sultan tarafından korunsa da dinci yobazlar tarafından sevilmez. Ancak Hayyam bu, kimin ne dediğine bakmaz kimseyle tartışmaz, işi gücü bilimdir. Gel gelelim bir gün karşısına bir adam çıkar ve güçlü hitabeti ile Hayyam’ı etkiler. Yeni bir dinin temsilcisi olduğunu ve isminin Hasan Sabbah olduğunu ifade eder. Sabbah’ın müritleri tüm ülkede propagandaya başlar ve kısa zamanda güçlenir Hasan. Devlet için tehlike olmaya başlayan Sabbah, Ömer’i de oyuna getirip Alamut’a kaçırır. Orda haşhaşla ve bir ömür yoldaşı olacak olan şarapla tanışır Hayyam.

Kısa zamanda Sabbah’ın cennetinin yapma olduğu ve insanları etkilemek için onlara uyuşturucu verildiğini anlar ve Alamuttan kaçar. Ülkeye döndüğünde büyük bir sevinçle karşılanır. Çalışmalarına devam eder ancak en yakın arkadaşlarından olan Gazali bile Hayyam’a karşı cephe alır. Öyle ki Gazali’yi rasathaneye çağırıp küçük bir gösteri ile aslında dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü anlatmaya çalışır. Ancak bu gösteri Hayyam’ın belki de sonunu getirecek olan bir sürecin ilk kıvılcımıydı. Gün gelecek dengeler değişecek ve Hayyam bilim yapmaktan el çektirilecek ve işte o zaman bizim tanıdığımız Hayyam rubaileriyle can çekişecek… Devamı sende sevgili okur…

-“Bildiğimiz kadarıyla insanların zihinlerinde üç Tanrı var” dedi Hasan Sabbah’ın arkadaşı sakin bir sesle.

“İlki Yahudilerin Yehova’sı, ikincisi Hıristiyanların Tanrısı, üçüncüsü de Kuran’ın Allah’ı.”
“‘Bir’ olanı üç kere söyledin” diye karşılık verdi ona Hasan, “Nedir bu ‘Bir’, eğer gerçekten varsa elbette… Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, kendi tanrılarından daha büyük olan ‘Bir’ gerçeğin içine bakabilselerdi ne olurdu?..”

– “Sen perilerin süslediği Şirin’den daha güzelsin.”
“Kitapta mı yazıyor bu?”
“Yemin ederim ki bu söylediğim kalbimin kitabından alınmadır.”

– “Onlarla her şey yarın. Dün hakkında uzun uzun konuşuyor, işleri ise ertesi gün yapıyorlar.”
“Fakat mutlular.”

KİTAPLA KALIN…

YAZAR BİLGİSİ
Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (2007-2011) mezunu olan yazarımız Milli Eğitim Bakanlığında Okul Psikolojik Danışmanı olarak görev yapmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi(BDT), Oyun Terapisi başta olmak üzere bir çok eğitim alan yazarımız aktif olarak danışan görmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.