İntihar Eğilimlerinin Bilişsel-Davranışçı Yaklaşımla Değerlendirilmesi ve Müdahale Teknikleri

24.06.2020
3.438
İntihar Eğilimlerinin Bilişsel-Davranışçı Yaklaşımla Değerlendirilmesi ve Müdahale Teknikleri

Pek çok terapist intihara eğilimli kişileri tedavi etmekten kaçınır çünkü bunlarla çalışmanın bazı zorlukları vardır. Bunlardan biri önceleri intihar eğilimli olmayan bir hastanın, tedaviye başladıktan bir süre sonra bu duruma gelebilme olasılığından kaynaklanır. Bu nedenle intihar eğilimleriyle nasıl çalışılacağı konusunda en azından görüşme teknikleri boyutunda bilgi sahibi olmamız bu tür hastalarla yaşayacağımız kaygının azalmasını sağlayabilir.

Bu yazıda, alanda çalışan arkadaşlara en azından bakış açısı oluşturması açısından kısaca intihar eğilimlerinin bilişsel-davranışçı teknikler yoluyla değerlendirme ve müdahale teknikleri tanıtılacaktır.

Değerlendirme

İntihar eğilimlerini değerlendirmek hastanın bu konuda bilgi vermeye isteksiz veya dirençli olması nedeniyle zordur. Çünkü kişi intihar düşüncelerini bırakması için terapistin kendisine baskı yapacağını ya da hastaneye yatırılma olasılığının olduğunu bilir. Aynı zamanda intihar eğilimleri ortaya çıktığında terapistinin tedaviyi sonlandırabileceğinden de korkar.

Bu ve benzeri nedenlerden dolayı değerlendirmede çok dikkatli olunması gerekir. Sorulan sorulara verilen kaçamaklı yanıtlar, problemleri olduğundan daha hafif gösterme çabaları olası bir intihar eğilimini yansıtabileceği için uyanık olunmalıdır.

İntihar eğilimini bilişsel-davranışçı yöntemlerle değerlendirme yaklaşımı şunları içerir:

1- Kişinin halen yaşamakta olduğu sorunla ilişkili düşüncelerinin, bilişlerinin (cognitions), duygu durumları ve davranışların adeta birbirlerine kenetlenmiş olması.

2- Altta yatan asıl problemlerin psikolojik mekanizmalarla ilgili olduğu yolunda güçlü bir hipotezimizin olması

Bunlar sırası ile açıklanacaktır. Ancak unutulmaması gereken önemli şey, kişide varolan intihar eğilimlerinin değerlendirilmesinin, belli bir zaman kesitinde yapılacak bir eylem değil, görüşmeler sürdüğü müddetçe sık sık tekrar edilmesi gereken bir eylem olduğudur.

Bilişler, davranışlar ve duygu durumları

BİLİŞLER

Bilişlerin değerlendirilmesine başlarken terapist şunu sorabilir :

“Ölmek veya kendini öldürmek gibi düşüncelerin hiç oldu mu?”

Eğer hasta, intihara yönelik düşüncelerinin sık veya yoğun olduğunu belirtmişse daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulur. Terapist öncelikle hastanın bu düşüncelerini eyleme geçirme olasılığına sahip olup olmadığını araştırmalıdır. Bu soru doğrudan sorulabilir.

Pek çok hasta intihara yönelik düşüncelerinin olduğunu fakat bunları eyleme geçirecek cesareti ve güveni hissetmediğini söyler.

Genellikle bu yanıttan emin olunabilir fakat bu her vaka için geçerli değildir.

Örn. Eğer hastanın öyküsünde fevri davranışlar, ilaç veya alkol istismarı varsa, bu yanıta güvenilemez. Böyle bir vakada hasta ciddi bir intihar riski açısından incelenmeli ve başka bir yolla korunamayacaksa hastaneye yatırılmalıdır.

Eğer hasta bir intihar girişimine niyetlenmişse; bu durum ciddiye alınmalıdır. Gerekirse hastaneye bildirilmelidir.

Bazen, hastalar açıkça intihar etmeye niyetlerinin olduğunu ancak güvenlerinin bir yerde kırıldığı için bu düşüncelerini harekete geçirmeyeceklerini bildirirler. Bir hasta ölüme ilişkin pasif isteğini şöyle aktarabilir “Keşke kanser olsaydım”. Aktif ölüm düşüncelerinin ortaya çıkması pasif ölüm isteğinden daha tehlikelidir. Fakat bu ikisi her zaman açıkça ayırt edilemez. Örneğin, hasta bir araba kazasında ölmek istediği yolunda ifadeler kullanabilir. Bu tip bir ifade intihar planlarını gizleyebilir.

Bazen bir hasta intihara yönelik düşüncelerinin eyleme geçmeyeceğinden emindir. Fakat buna güvenmek yanlıştır. Örneğin hastanın öyküsünde ölçüsüz içki aldıktan sonra bir kaç intihar girişimi olmuşsa terapideki ayık olduğu durumda intihara yönelik düşünce ve uyaranları kontrol edebileceğini bilir. Ancak içki içtiğinde bu durum dramatik olarak değişebilir. Niyeti olmadığı halde alkol ve ilaçlar hastanın intihara sürüklenmesine yol açabilir. Alkol alımının intihar girişimlerini 1/3 veya 1/4 oranında artığı bilinmektedir.

İntihar eğiliminin diğer önemli bilişsel boyutu; intihara yönelik bir planın varlığıdır. Terapist bunu “kendinizi her hangi bir yolla öldürmeye dair plan yaptınız mı?” şeklinde sorabilir. Yanıt, “evet” ise, planın detaylarına ve gerçekleştirebilme risklerine ilişkin daha fazla bilgi toplanır. Eğer plan akla uygun görünüyorsa eyleme geçirilme riski büyüktür.

Hastanın intihar planı var fakat bunu gerçekleştireceğine dair ifadesi yoksa, bu ifadeyi açığa çıkarabilecek sorular sorulmalıdır. Örneğin; “eğer (silah, ilaç vs.) almaya karar verirsen bunu nasıl yapabilirsin” diye sorulabilir. Tüm bu soruların yanıtları, terapistin müdahale stratejilerini seçmesine yardımcı olacaktır.

İntihar girişiminin diğer önemli bileşeni, yaşamak ve ölmek için nedenlerin olmasıdır.

Hastanın ölmek için güçlü nedenleri varsa terapist, bunları bilmek durumundadır. Psikolojik acıyı durdurmak, durumundan dolayı yakın çevresinin çok rahatsız olduğunu düşünmek ve acı çekmek sıkça rastlanan ölüm nedenlerindedir.

Buna karşın hastanın yaşamı sürdürme nedenlerinin araştırılması etkili müdahalelerin yapılabilmesini sağlar. Yaşam nedenlerinin değerlendirildiği terapi süreçleri hastanın unutmuş olabileceği yaşamı sürdürmeye yönelik faktörleri hatırlatabilir. Çünkü; yaşamı sürdürmek için güçlü nedenleri olan hastalar, muhtemelen yaşam için hiç bir nedeni olmayan hastalardan çok daha az kendini öldürmek ister. Ya da kendini öldürmenin günah sayıldığı dinlere inanan hastaların kendi kendine bunu yapmaktan bir dereceye kadar sakındığı görülebilir.

Aileye karşı duyulan sorumluluk yine yaşam için güçlü bir nedendir. Evli biri bekar birine göre daha az intihara girişir. Çocuğa sahip olmakta bu riski azaltır.

DAVRANIŞLAR

Davranışların değerlendirilmesinde terapist hastanın intihar girişimi için silah taşıyıp taşımadığını, ilaç biriktirip biriktirmediği veya tabancası olup olmadığını sorar. Ayrıntılı bilgi için aile bireyleriyle veya çevresindekilerle konuşarak onlardan bilgi alır. Bazen hastalar intihar davranışları hakkında bilgi vermeye gönüllü olabilirler ancak terapistin bağlantıları oluşturmak için bütün bilgilere ihtiyacı vardır.

DUYGU-DURUMU (MOOD)

Duygu-durumunun değerlendirilmesi için terapist, hastaya depresyonun şiddetine, başka hastalıklarının olup olmadığına ve umutsuzluk duygularına yönelik sorular sorar. Fiziksel bir hastalığı yüzünden hastaneye yatırılmış depresif hastalar, fiziksel ağrıdan çok daha acı verici olan psikolojik sıkıntıdan yakınırlar ve kurtulmak için intihar girişiminde bulunabilirler. Bu nedenle rahatsızlığın şiddeti kadar buna eşlik eden psikolojik durumun araştırılası da oldukça önemlidir. Özellikle umutsuzluğun değerlendirilmesi önemlidir. Çünkü “umutsuzluğun” intiharı yordayan en önemli değişkenlerden biri olduğu bilinmektedir.

Hasta, eğer umudu varsa hastalığın verdiği acılara katlanabilir. Ancak gelecek umut vermiyorsa; hasta, yaşama nedenini kaybedecektir.

Terapist, umutsuzluğu şu sorularla araştırır:

“Gelecek için umutsuzluk duyuyor musunuz?”, “Her şeyi böylesine kasvetli gördüğünüz zamanlar hayatı devam ettiremeyeceğinizi hissediyor musunuz?”.

Bunlara ek olarak hastalara Beck Umutsuzluk Ölçeği veya Yaşamı Sürdürme Nedenleri Envanteri gibi objektif araçlar da uygulanabilir.

Altta Yatan Temel Mekanizma

İntihar davranışının altında yatan mekanizmalara bakıldığında üç özellik görülür;

Birincisi; intihar davranışın üç bileşenini oluşturan (duygusal, davranışsal ve bilişsel) yapıların doğasının altta yatan mekanizmaya ilişkin çok iyi ip uçları verdiğidir.

İkincisi; intihar davranışının altında yatan mekanizmanın hastanın diğer problemlerinde rol oynayan mekanizmalar ile aynı olduğudur.

Üçüncüsü; daha önceki intihar davranışlarının incelenmesinin bu davranışları güdüleyen mekanizmalar hakkında önemli ip uçları verdiğidir.

Bilişler, Davranışlar ve Duygu-Durumları

İntihar eğilimleri olan psikoloji mezunu bir öğrenciyi ele alalım. Öğrenci, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programına kabul edilmediği için depresyona girmiş ve intihar eğilimleri göstermektedir. Otomatik düşünceleri: “Sınavın çok zor oluşu önemli değil, ne kadar çabalasam da daima başarısız olurum”, “Eğer depresyona girmişsem bir psikolog olamam”, “Ben kaybetmiş biriyim”, “Ne istedimse asla başarılı olamadım” olsun.

Bu öğrencinin altta yatan irrasyonel inancı: “Eğer başaramadıysam, ben başarısız biriyim”.

Diğer yaygın hasta örüntüsü sevgili tarafından reddedilmedir. İntihar etmeye ilişkin düşünceler; “Onsuz yaşayamam”, “Artık hiç kimse beni istemeyecek”. Bu otomatik düşüncelerin şöyle bir inancını yansıttığı görülebilir: “Biri tarafından sevilmedikçe hayatın yaşanmaya değmez olacağından korkuyorum”. Bu gibi hastaların kendi cenaze törenlerine ilişkin imgelemlerini konuşmak, intihar eğilimlerinin kişiler-arası yönlerini anlamamızda oldukça yardımcı olacaktır. Çünkü hastaların diğer problemlerinin de altında yatan irrasyonel inançları aynı zamanda intihar davranışlarına zeminini hazırlayıcıdır.

İntihar davranışını güdüleyen altta yatan davranışlar hakkında yararlı bir yaklaşım da önceki olaylar ve sonuçları hakkında bilgi almaktır. Örneğin psikoloji mezunu öğrencinin durumunu analiz edersek, gerçekte kızın depresyonunu yaşadığı başarısızlık hazırlamıştır. “Amaçlarını gerçekleştirmede başarısız olursa kendini değersiz hissedeceği” inancı kızdaki altta yatan yaralanabilirlik (vulnerability) eğilimlerini göstermektedir.

Geçmişteki İntihar Davranışının Değerlendirilmesi

İntihara eğilimli hastalarla görüşmeler sırasında Linehan’ın söylemiş olduğu “İntihar davranışının en büyük yordayıcısı yine geçmişteki intihar davranışıdır” sözünü belki de hiç aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir.

Geçmişteki intihar davranışının değerlendirilmesi bu yüzden “intihara açık” biri ile çalışırken en çok dikkat edilmesi gereken nokta olmalıdır.

Terapist, hastanın geçmişte bir intihar girişiminin olup olmadığını ve hangi yönteme başvurduğunu açıkça bilmek zorundadır. Eğer girişim varsa kullandığı yöntemin çeşidi, girişimi güdüleyen olay ve olayın sonuçları hakkında bilgiler toplanmalıdır. Bunlar, gelecekte ortaya çıkarabilecek pekiştireçler hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Örneğin, sevgilisinin kendini terk etmesi üzerine intihar girişiminde bulunmuş olan bir hastanın terapisti, bu girişim hakkında detaylı bilgi almışsa bunu, hastanın şu anki sevgilisinin onu terk etmesi olasılığında, hastasını dengeleme ve yeni bir girişimini önlemede yararlanabilir. Terapist olası terk edilme durumlarına karşı hastasına başa çıkma becerileri kazandırabilir. Ancak her intihar girişimi olayının ortaya çıkarıcı faktörü bu kadar açık olmayabilir.

Bazıları için, çok büyük bir problemle karşı karşıya kalınmış olması intiharın tek çözüm yolu gibi algılanmasına yol açar. Bu durumda da yine eski girişimlere dair bilgi sahibi olmak hastanın çevresini düzenlememizde rol oynayabilir. Böylelikle bir dereceye kadar etkin kontrol imkanı sağlanabilir.

İntihar girişimi, gerçek bir ölüm isteği ile meydana gelebileceği gibi başka dürtülerin harekete geçmesi sonucu da oluşabilir. Genç bir kadın hasta ergenlik döneminde gerçekleştirdiği bir intihar girişimi için “Gerçekten ölmek istemiyordum, yalnızca bazı şeyleri değiştirmek istiyordum” diyebilir. Bu ifade hastanın intihar eğilimini, bir tür problem çözme veya problemi ortadan kaldırma yöntemi gibi kullandığını göstermektedir.

Kullanılan yöntemin öldürücülük boyutunun değerlendirilmesi ve başarısızlık nedenleri, hastanın gerçekten ölmek mi istediğini, yoksa başka motivasyonların mı işlediğinin anlaşılması açısından önemlidir.

Örneğin; eşinin işten gelmesine yakın bir zamanda uyku ilacı alarak intihar girişiminde bulunan bir kadın, ölüm duygusu konusunda ikilem yaşıyor olduğu gibi, eşinden yardım istediğini gösteren örtük bir mesaj iletmeyi istiyor olabilir. Terapist gelecekteki olası girişimi önlemek için, hastanın, eşi ile etkili iletişim kurma yöntem ve stratejilerini temel alan bir tedavi planlaması yararlı olacaktır.

Müdahale Teknikleri

İntihar eğilimlerini Bilişsel-Davranışçı yöntemlerle ele alınırken değerlendirme süreci, doğrudan problemlerin bilişsel-davranışcı teknikler kullanılarak tanımlanmasıyla birlikte başlar ve çoğu zaman müdahale teknikleri de bunlara eşlik etmektedir. Bu müdahalelere geçmeden önce vaka formülasyonun rolü üzerinde -özellikle altta yatan mekanizmalar hakkındaki hipotezler açısından- durulacaktır.

Vaka Formülasyonunun Rolü:

Vaka formülasyonu terapide genel bir rehberlik rolü üstlenir. Özellikle intihar eğilimlerinin ele alınması sırasında iki farklı yolun izlenmesi ile yapılacak formülasyonlar oldukça yararlı olacaktır.

Bunlardan birincisi, hasta ve terapistin tehlikeli durumları birlikte yordamalarıdır. Bu durumlar intihara yönelik davranışlara öncülük eden durumlardır.

İkincisi; terapistin, hastanın intihara yönelik davranışlarını güdüleyen olası psikolojik mekanizmalarını ortaya çıkartmaya dayalı formülasyonudur.

Terapist intihar davranışlarının oluşmasına neden olabilecek tehlikeli durumları yordamak için vaka formülülasyonunu geriye-dönük bir biçimde yeniden oluşturabilir. Çünkü orijinal vaka formülasyonu önceki girişimler ve sonuçlarına ilişkin durumlar hakkında elde edilmiş bilgilerden oluşur. Bu yolla geçmişteki girişimlerinde rol oynadığı belirlenen irrasyonel düşünceler belirlenerek bunlarla çalışılabilir veya hastaya problemlerine yönelik başa çıkma becerileri kazandırılarak olası girişimleri önleme imkanı yaratılır.

Etkin bir müdahale için, diğer önemli bir faktör hastanın sosyal destek sistemlerini arttırmak ve çevresel düzenlemeler yapmaktır. Çünkü sosyal destek sistemlerine sahip olmayan kişilerin intihar için büyük bir risk altında oldukları bilinmektedir.

Terapistin aynı zamanda hastanın ailesi arkadaşlarıyla da süpervizyonlu bir çalışma sürdürmek suretiyle veya hastayla sık etkileşimde olmak için günlük seanslar düzenlemesi önleyici olabilir.

Bir Sorun Haline Gelmeden Önce İntiharla Çalışmak:

İntihar davranışının altında yatan mekanizmalar gerçekte hastanın diğer problemlerinin de altında yatan mekanizmaları işaret ettiği düşünülmektedir. Bu yüzden intihar eğilimleri aktif hale gelmeden önce önlenmesi gerekir. İntihar davranışını içermeyen ancak altta yatan mekanizmalar açısından benzer şeyler içeren problemler üzerinde çalışmanın intihar davranışını azaltabileceği düşünülmektedir.

Örneğin; intiharın eşiğine gelmiş olduğunu söyleyen genç bir bayan hasta, alkol problemi olan erkek arkadaşıyla yaşadığı kötü ilişkiyi bitirme güçlüğü yüzünden derin çaresizlik duyguları içindeydi. Hasta “Çok büyük bir sorunum var ve ben bu konuda hiç bir şey yapamıyorum. Tek çıkış yolu intihar…“ gibi düşüncelere sahipti. Hastanın tepkileri küçük problemlerine karşı da aynı şekilde olmasına karşın bunlar için genellikle ölmeyi düşünmüyordu. Terapi sırasında terapist, ne zaman soru sorsa hemen cevap veremiyor adeta felç olmuşçasına kalakalıyordu. O anda aklından geçen düşünceleri “Ben soruyu yanıtlayamam”, “Ne söyleyeceğimi bilemiyorum” oluyordu. Sırf bu tutumu nedeniyle hasta sosyal toplantılara katılmakta kendini yetersiz hissediyor, iş görüşmelerini yine bu düşünceler yüzünden beceremeyeceğini düşünüyordu. Her terapi seansında istisnasız olarak “pasifliği” ve “ben yapamam” gibi olumsuz inançları üzerinde odaklanılarak bunun hafifletilmesi yönünde çalışıldı. Çünkü bunlar, kızın olası intihar eğilimlerine zemin hazırlayan problemleri idi.

Davranışsal Müdahaleler

İntihar Etmeyeceğine Dair Kontrat İmzalatmak:

“İntihar düşüncelerimi eyleme geçirebilirim” veya “kendimi öldürmeyi çok istiyorum” cümlesini duyduğunuz hasta ile öncelikle bu düşüncelerini bırakması konusunda görüş birliği sağlayarak ardından bir kontrat imzalamasını isteyebiliriz. Görüş birliğini sağlama süreci hem bir değerlendirme aracı hem de bir müdahaledir. Kontrat, hastaları olası bir girişime karşı belli bir noktaya kadar korur.

Terapistin hastaya “Herhangi bir girişimde bulunmayacağına dair benimle kontrat yapar mısın?” sorusunda Linehan bir noktaya dikkatimizi çekmiştir. Ona göre, bu soru “belirsiz bir geleceği” içermektedir. Oysa kontrat, belli bir zamanla ilişkilendirilmelidir ve bu zamanın sınırı çok kısa tutulmamalıdır; “Şimdi veya gelecek görüşmede” gibi. Burada hastanın süreye yaklaşımı konusunda uyanık olmak gerekmektedir. Çünkü bu süre hastanın yeni bir girişim için ihtiyaç duyduğu süre olabilir ve bu arada hasta bu girişimi gerçekleştirebilir.

Kontrat yazılı veya sözlü yapılabilir. Ancak yazılı olanı hasta üzerinde daha etkilidir.

Terapist başka bir seansta hastanın ailesi veya yakınlarıyla da bu konuyu konuşabilir. Hastalar bazen kontratın anlamsız olduğunu eğer kendilerini öldürmeye karar verdilerse terapistin bu şekilde bunu önleyemeyeceğini düşünürler. Bu yüzden sıklıkla böyle bir kontrat yapmaya direnç gösterirler. Ancak bu çok ikna edici değildir, çünkü eğer kontrat yapmak bu kadar “anlamsızsa” niçin hasta bunu yapmak için isteksizdir. Hasta ile kontrat imzalamadaki isteksizliğini yenmesi üzerinde çalışılması gerekir.

Planı Sona Erdirmek İçin Müdahaleler

Terapi intihar planı olan bir hastanın bu planını sona erdirmeye yönelik müdahalelere adanmıştır. Kişi planını uygulamak için silah taşıyor, ilaç biriktiriyorsa bunların, tehlikeli derecede birer risk olduğu belirtilir. Hastanın planını sona erdirme işinde iyi bir hasta-terapist ilişkisinin çok önemi vardır. Eğer hasta bir intihar planın olduğunu söyler, ancak bunu açığa vurmaz, ve terapistle işbirliği etmezse, aynı zamanda dürtü kontrolü, alkol, uyuşturucu vb. gibi maddelerce bozulmuşsa, muhtemelen terapi yeterli olmayacak hastaneye yatırılması kaçınılmaz olacaktır. Yatırılmanın şart olduğu bir başka durum, ölüm riskinin çok büyük olduğu bir planın gerçekleştirilememiş olmasıdır. Örneğin, hastanın köprüden atlamaya kalkması, gibi.

Eğer hastanın bir intihar planı varsa ve bu planı gerçekleştirmesinin kendisi için bir “anlamı” varsa, o zaman hasta ile birlikte bu “anlamı” değiştirmek yönünde çalışılır. Bazı durumlarda intihar etmeye yol açacak “anlam” terapistler tarafından önemsenmez (göz ardı edilir) veya terapist bir hekimse bir ilaç reçete edilebilir. Ancak bunlar sıklıkla ölümcüldür. Başta antidepresanlar olmak üzere intihar eğilimli kişilerde bu tür ilaçlar kullanılması sakıncalıdır.

Aile üyelerinin dahil edildiği koruyucu bir program oldukça önemlidir. Eğer aile uygun değilse terapist başka yöntemler veya kişiler araştırır. Dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta terapistin, hastanın bildirdiği tek plana saplanmayıp, değişik olasılıklarında göz önünde bulundurması gerektiğidir.

Eski Plan / Yeni Plan

Bazı yazarlar intihar eğilimli bireylerin, intihar davranışını bir problem değil, bir “çözüm” gibi gördüğü durumlara dikkati çekmektedirler. Bu durumlar, bireylerin depresyon, anksiyete veya başka faktörler nedeniyle psikolojik acı çektikleri ve bunlarla başa çıkmanın mümkün olmayacakmış gibi algılandığı durumlardır. Bu gibi durumlarda da psikoterapotik yardım hastanın intihar eyleminden vazgeçmesini sağlayabilir. Terapist, hastanın çeşitli çözüm yollarını ve alternatifleri görmesini, test etmesini ve yaşama geçirebilmesini sağlayarak ona yardımcı olacaktır. Bazen, problem daha hafif bir psikolojik acı veya kayıp ise bu tip vakalarda çeşitli başa çıkma teknikleri üzerinde çalışılabilir.

Bilişsel Müdahaleler

Umutsuzluğu Hafifletme :

Terapide umutsuzluğu hafifletmek, intihar eğilimleri üzerinde oldukça güçlü bir etki yapabilir. Bunun için sürekli kanıt araştırma tekniği kullanılabilir.

Ölüm Nedenleriyle Müdahale:

Çoğu hasta, intiharı fiziksel veya psikolojik açıdan kurtuluşun bir yolu olarak görür. “Bu ağrıya artık dayanamayacağım başka bir yolla da azaltamam”.

Bu inanç irrasyonel ve uyumsuz (maladaptive) bir tarzdır. “Ağrıya dayanamam” ifadesi irrasyoneldir. Hasta sıklıkla uzun süreden beri ağrıyı çekmektedir. Buna ek olarak “dayanamayacağını” söylemesi fonksiyonel olmayan bir ifadedir. Çünkü bu dayanmayı daha da güçleştirmektedir.

“Azaltmak için başka yolum yok” düşüncesi Ya Hep-Ya Hiç tarzında bir düşüncedir. Bu düşünceyle, ağrıyı azaltıcı diğer yolların hepsi denenmeden tasviye edilmiştir.

“İntiharın, hastaların hastalıklarını azalttığına dair güçlü bir kanıt yoktur” diyen Linehan bunu hastalarına da terapide şaka yollu “Öldüğünüzde yaşarken olduğunuzdan daha rahat olacağınıza dair hiç bir kanıt yoktur” der.

Bazı hastalar başkalarına yük olduklarını düşündükleri için kendilerini öldürmeye güdülenmişlerdir. Bunu “Ben perişanım. Kendi yaşamımı perişan ettiğim gibi, diğerlerininkini de etmek istemiyorum” diye ifade ederler.

Terapist, “Kimler sizin için hayatını perişan ediyor” diye sorabilir. Ardından “şimdi kendini öldürdüğünü düşünelim kim/kimler bundan mutlu olacaktır?” diyerek hastayı bu konu üzerinde düşünmeye yöneltir.

Hastalar çoğunlukla intiharın önemli olumsuz sonuçlarını unutur. Özellikle geride kalan çocukları ve diğer aile üyelerinin bu olayı kabullenmede yaşayacakları duygusal güçlük ve yıkımları terapist tarafından hastaya sık sık hatırlatılarak dikkatini buna yönlendirilmesi yararlı olabilir.

Bazen hastalar intihar girişimini karşısındaki kişiye zarar verme güdüsüyle gerçekleştirebilir. “Onu gerçekten böyle perişan edebilirim” vb. düşüncelere sahiptirler. Terapist, hastaya “Haydi şimdi gerçekten öldüğünü düşün, onun yaşamı nasıl değişir, seninki nasıl?”, “O kişiyi ne kadar perişan edebilirsin?”, “Bu duyguları ne kadar sürer?” gibi sorular sorar. Hastaların düşünce çarpıklıkları vardır, bunları elimine etmeye çalışarak intihar eğilimlerini de elimine edebiliriz.

Yaşama Nedenleriyle Müdahale

Bazı hastalar yaşamak için nedenleri olmadığını söyler. Bu çarpıtılmış bir düşüncedir. Hatta bazen çocuklarının bakımı gibi önemli yaşamsal nedenleri bile bilişsel olarak yadsırlar. Örneğin bir hasta;

“Eğer ben ölürsem çocuklarım perişan olur, onlar için öyle endişeliyim ki… ama belki de onlar benden sonra daha da iyi olabilirler…” diye ifade etmiştir. Terapist bu ifadedeki çarpık bir düşünce olan “onların daha iyi olacağı” fikri ile çalışarak, hastanın gerçekte “onların daha kötü olacağını” düşünmek istemediği (kaçtığı) için bunu bu şekilde çarpıttığını ortaya çıkarmıştır.

Terapist, hastaların unutmuş oldukları yaşam amaçlarını açığa çıkarmak içinde çalışabilir. Dinsel inançları / yükümlülükleri “intiharın bir günah olduğu” vb. Bir grubu ait olduğu düşüncesi önemli bir yaşama sebebi olarak iletilebilir. Terapist hastaya önemli ilgi ve uğraşlarını hatırlatmak suretiyle de bunu sağlayabilir.

Alıntı;Psk. Dilek Gürel Küçükbayır

Kaynak: Persons, B. J. (1989) “Cognitive Therapy in Practice A Case Formulation Approach” adlı kitaptan klinik uygulamalar dikkate alınarak derlenmiştir.W.W Norton and Comp. Newyork-London.

* S. B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi FTR-Kardiopulmoner Ünitesi – ANKARA

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.