Alper Canıgüz – Tatli Rüyalar

Sizi yeni bir kavramla tanıştırmak istiyorum: “psiko-absürd romantik komedi”. Bu kavramın ne olduğunu anlamamıza yardımcı olacak en önemli ipucu, kitabın hemen girişinde yer alan şu paragrafta yer alıyor:

“Hayatımı satıyorum!

25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor.

İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler.”

Kitabın böyle absürd bir cümle ile başlaması onu daha da çekici hale getiriyor. Nitekim şu cümleyi okuyanlar ve absürd tarzda eserleri (dizi, film, kitap) sevenlerin hafızasında bu kitabın kime ait olacağına dair birkaç isim canlanır. Artık bu isimlerin arasına Alper Canıgüz’ü de ekleyebilirsiniz. Çünkü yazar tam da bu işi yapıyor ve kendisini “kahkahalarla ağlatan hıçkırıklarla güldüren kitapların yazarı” olarak tanınmasını istiyor.

Tatlı Rüyalar kitabı, yazarın ne kadar sağlam bir psikoloji bilgisine sahip olduğu ve bu “ciddi” bilginin ne kadar absürd bir tarzda kullanılabileceğini çok güzel bir şekilde ortaya koymuş. Düş, kurgu ve gerçeklik arasında gidip gelen karakterlerle dolu olan bu kitabın hiçbir yerinde okuyucunun sıkılacağına şahsen inanmıyorum. Çünkü konular, karakterler ve gerçek ile düş arasında okuyucuyu sürükleyen yazar, her bölümde hikâyesine yepyeni ve kendine has karakterlerle kitabı harmanlayarak okuyucunun damağında yepyeni ve eşsiz tatlar bırakıyor. Hal böyle olunca bu yeni lezzeti kaybetmek istemeyen ve oburca kitabı okumak isteyenler, kitabın bir anda bitme şokuyla karşı karşıya kalıyor. Kitaptaki karakterlerin zeki olması ve kitabın neredeyse tümünde hikâyeye iyice yedirilmiş olan psikoloji biliminin olması da ayrıca okuyanda güzel bir haz uyandırıyor. Zengin bir kadroya sahip olan bu kitabın içinde İstanbul sokaklarında karşılaşacağınız her tipte insan var; saygın üniversite hocaları, sakallı medrese talebeleri, gangsterler, öğrenciler ve daha niceleri.

Kitabın konusuna değinecek olursak (ki okuyucuya içerikle ilgili bilgi verip heveslerini kaçırmaktan çok korkarım), Hector berlioz çok ciddi planları olan ve bunun için de hayatının bir kısmını satan bir adama ihtiyacı olan, İstanbul’da yaşayan bir Fransız türküdür. Şevket Hakan Tunçel ise Hector’un varlığından/yokluğundan çok ciddi rahatsızlık duyan ve bunun içinde bir psikoloji profesörü olan Olcayto Fişek’ten çok enteresan bir konuda yardım isteyen bir adamdır. 25 yıllık meslek hayatının son demlerini yaşayan ve öyle ki yüksek lisans dersi esnasında öğrencisini boğazlayan Prof. Fişek, gönülsüz de olsa bu maceranın tam ortasında bulacaktır kendini. Böyle absürd bir kitabı ancak bu kadar düzgün anlatabiliyorum sevgili okurlar. Şimdi macera sırası sizde… Yalnız kitabı bitirdikten üç gün sonra tatlı krizine benzer bir “absürtlük krizine” kapılabilirsiniz. Uyarması benden.

Son olarak Alper Canıgüz’ün kim olduğuna bakarak siz değerli okurları absürdlükler deryasında yazarın kalemiyle baş başa bırakalım

Alper Canıgüz 13 Şubat 1969 yılında İstanbul’da doğmuştur. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Lise döneminden itibaren öykülerini dergilerde yayınladı. Yayınevlerinde çevirmenlik yaptıktan sonra üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştı. Bir dönem reklam ve metin yazarlığı yaptı. Yazar, 5 yaşında büyümüş de küçükmüş bir dahi olan  Alper Kamu karakteri ile hayatımıza girmiştir. Alper Canıgüz okuyucuları tarafından uçuk ve absürt romancı olarak tanımlanır. Farklı anlatım tarzı ve samimi dili ile edebiyatımızda kendine has bir yer edinmiştir. Başlıca eserleri şöyledir: Rencide Ruhlar, Gizli ajans, Kan ve Gül, Cehennem Çiçeği, Tatlı Rüyalar.

KİTAPLA KALIN…