”Bana teyze dediler” sendromu ve yaş alma meselesine farklı bir bakış
“BANA TEYZE DEDİLER” SENDROMU VE YAŞ ALMA MESELESİNE
FARKLI BİR BAKIŞ
Popüler kültür ve internette yaş hakkında oluşturulan listeler her zaman 3 ile başlayan yaşları hayatın en verimli ve en güzel yılları olarak yorumlasa da süphesiz ki bir çocuğun size “amca” veya “teyze” diye hitap etmesini kabul etmek pek de kolay olmamaktadır. (Kendimden biliyorum 🙂 ) Birçok yayına göre, 20li yaşlarda yaşanan maddi sorunlara ve 40lı 50li yaşların getirdiği orta yaş zorluklarına kıyasla 30lu yaşlar özgürlüğün en net tanımının yapılabildiği yaşlardır.
Yaş alma konuları hakkında yapılan çeşitli araştırmalara bakıldığında 30lu yaşlar hakkında farklı yorumların olduğu görülmektedir. Bu yazının amacı bahse konu yorumları tek bir başlık altında toplamaktır…
- 100 yaşından daha çok yaşayan insanların birçoğuna göre 30lu yaşlar hayatlarının en güzel zaman dilimidir ve “en iyi yaş” olarak tanımlanan yaş 35’tir.
- 30lu yaşlar kişinin varoluşsal krizleri en çok yaşadığı, biyolojik saatin kişiyi en çok zorladığı ve yapılan meslekten kaynaklı mutsuzluğun en çok deneyimlendiği dönemdir.
- Keskin bir kariyer değişikliği, yeni bir şehre taşınma durumu, maratonda koşmaya karar verme, mevcut bir ilişkiyi sonlandırma ya da yeni bir ilişkiye başlama konusundaki fikirler 30lu yaşların başında filizlenir.
- 30lu yaşların başı, hayatın anlamının yeniden tanımlandığı, bulunulan yerin gerçekten bulunmak istenilen yer olup olmadığının en yoğun sorgulandığı yaş aralığıdır.
- 20li yaşlar, eğitim hayatının tamamlanması, iş bulma süreçleri, kariyer haritasının şekillenmesi, istenilen hedeflere ulaşmak için uzun saatlerin ofiste geçmesi ve nihayetinde istenilen ekonomik özgürlüğe kavuşulması gibi aşamalardan oluşurken 30lu yaşlar yaratıcılığın en yüksek seviyede olduğu, meslekteki en önemli ödüllerin kazanıldığı dönemdir.
- Bazı araştırmalar, tükenmişlik sendromuyla en iyi baş edilen dönemin 30lu yaşlar olduğunu göstermektedir.
- 30lu yaşlardan sonra kişilikte ve karakterde keskin değişiklikler beklenmemektedir.
- İngiliz psikolog Oliver Robinson’un araştırmasına göre kişinin dışarıya yansıttığı kişi ile iç dünyasındaki kişi arasındaki farklılıklar en çok 30lu yaşlarda kişiye büyük bir rahatsızlık hissi vermekte ve bu his zamanla yerini değişim için gereken güce, mevcut durumdan kişiyi çıkaracak acil durum planına dönüşmektedir.
- 2012 yılında 40 yaşın üstündeki kişilerle yapılan bir araştırma sonucunda göre kişiler gerçek mutlulukla 33 yaşından önce tanışmadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan kişilerin %42’si, 33 yaşından sonra daha iyimser olmaya başladıklarını, %38’i ise 33 yaşından önce strese maruz kaldıklarında baş etme konusunda daha çok zorlandıklarını dile getirmişlerdir.
- Psikolog Donna Dawson’a göre 33 yaş, çocukluktan gelen tüm travmaların temize çekilebildiği, 20li yaşların enerjisinin hala devam ettirilebildiği ve çocukluğun masumiyetinin kaybolmasına rağmen yerini umut ve yapabilme gücüne bırakabildiği bir dönemdir.
- HuffPost UK ve YouGov’ un yaptığı bir araştırma sonucuna göre iş ve özel hayat arasında dengeyi kurmayı kişiler 34 yaşında tam anlamıyla öğrenmektedir ve 38 yaşından sonra hayatın peşinden koşmaya çalışmaktansa hayatın akışına uyum sağlama becerisini kazanmaktadır.
Yukarıdaki araştırmalara genel olarak bakıldığında 30lu yaşları “bana teyze/amca dediler” sendromuyla geçirmektense “her gelişimsel dönemin ayrı bir güzelliği var” inancıyla geçirmek çok daha anlamlıdır.
Yazarın notu: Siz yine de karşınızdaki kişilere hanım/bey diye hitap edin, teyze/amca demeyin 🙂
“https://www.huffingtonpost.com/2014/11/30/thirtysomethings_n_6219808.html” sitesinden yararlanılarak kaleme alınmıştır.