Baş etme becerilerin ne kadar sağlıklı?
Zaman zaman zihnimizin stresle dolu koridorlarında gezinir ve şu ana gelmek konusunda zorlanırız. Stresi kontrol altına almak, sağlıklı baş etme becerilerini öğrenmek için okunabilecek birçok yazı, kitap bulunmaktadır. Ancak bazen bir olguyu tanımlayabilmek için tam tersini tanımlayabilmek ve anlayabilmek gerekir.
Kişinin gerçekleri manipule etme, yadsıma, çarpıtma ve böylece sosyal olarak kabul edilebilir bir öz-imajı korumak ve sürdürmek için bilinçsizce geliştirdiği psikolojik stratejilere Freud’un savunma mekanizmaları adını verdiğini mutlaka duymuşuzdur. Savunma mekanizmaları stres yaratan olay karşısındaki duygu, düşünce ve davranışlarımı değiştirmeyi hedef alır. Ancak stres yaratan gerçeğin tüm çıplaklığı ile aynı şekilde durduğunu olaya birkaç adım geriden bakabildiğimizde fark ederiz.
Her insan zaman zaman kendisini geçici bir durumdan koruyabilmek adına savunma mekanizmalarını sıklıkla kullanır ve böylelikle sahte benlik oluşturur. Kişiler, kendilerini koruyabilmek adına kısa bir süreliğine sahte benlik oluşturduğunun farkındayken bazı kişiler ise yüzlerine geçirdikleri maskenin sahte olduğunu unutur ve neredeyse bir ömür gerçek benlikleriymiş gibi davranır.
Gerçek benliğin tozlu çekmecelerin en arkasına ötelenme hali ilk etapta kişiye geçici baş etme mekanizmaları kazandırsa da uzun vadede kişinin “gerçek kaybeden” olmasıyla sonuçlanabilir.
Şimdi dilerseniz en sık başvurulan olumsuz baş etme becerilerinden dört tanesini kısaca inceleyelim. Ve her maddeden sonra kendimize şu soruyu soralım; ne kadarı bende var?
Projeksiyon/Yansıtma
Bireyin kendi için yadsıdığı, kendine yakıştıramadığı örüntüleri başkalarında görmesi ilkel bir savunma düzeneğidir. Yansıtma düzeneğinde kişiye rahatsızlık veren duygu, dürtü, gereksinim ya da yaşantılar ya dışarıya yansıtılarak, dışarıdaymış gibi ya da dışarıdan kendine yöneltiliyormuş gibi algılanır. Öfke, kin ve haset duygularıyla dolu biri yansıtma düzeneğiyle “benim başarımı çekemedikleri için benden nefret ediyorlar” diyebilir. Kendi benliğimizi zorlayan düşünceleri sanki başkasınınmış gibi yorumladığımızda kendimizi kısa süreliğine de olsa temize çıkarmayı başarırız.
Dissosiasyon/Çözülme
Zihindeki bazı düşünce, duygu kümeleri, karmaşa ve çelişkilerin bağlantılı oldukları olay ve anılardan koparak özerkleşip, otonomi kazanmaları sonucu benliği etkilemeleri durumuna çözülme denir. Kabul etmekte zorlandığımız duygularımızı farkındalık çemberimizin dışında tutarız. “Bu bana olmaz ki…” Travmatik bir anının verdiği baş edilmesi güç duygu yükünden kaçmak için başvurulan bir savunma mekanizmasıdır. Ancak unutmamız gereken nokta şudur; travmadan çıkabilmek için travmanın içinden geçen yolu kullanmak gerekir.
Kendi kendini tedavi etme
Bağımlılık; kişinin çaresizlik ya da güçsüzlük duygularından kaçınmak için başvurulan bir diğer savunma mekanizması olarak yorumlanabilir. Herhangi bir şeye bağımlılık geliştiren kişi; düşük benlik saygısı, şüpheler ve kaygı gibi acı verici öznel durumları bağımlılık yapan davranış yoluyla telafi etmeye çalışır. Madde kullanımı bir kabul duygusu ve geçici bir özgüven duygusu sağlar. Bununla birlikte, bağımlılık sorunu, kullanıcının kendi gerçek sıkıntısını anlamasını ve aynı zamanda kendini yatıştırması için gereken duygusal kapasitenin gelişmesini engeller.
İnkar/Yadsıma
İlkel savunma mekanizmalarından olan yadsıma, yoğun kaygı, üzüntü doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemezliğe gelmektir. Bu sayede insan acıdan kaçmış olur.
İnkar, dayanılması oldukça güç haberler (örneğin kanser teşhisi) karşısında yanlış bir güvenlik duygusu yaratmak için koruyucu bir savunma olarak kullanılabilir. İnkar, bir kişiyi gerçeklikten ayıran kendini kandırma biçimidir. Kendilerine olumlu bir bakış açısı sağlamak için insanlar, yeni iyi haber kanıtları karşısında inançlarını gözden geçirirler, ancak kötü haberi görmezden gelirler.
Son söz…
Savunma mekanizmaları, tahammül edilmesi çok zor olan duyguları önlemek, en aza indirmek için duygusal düzenleme stratejilerinin biçimleridir. Fiziksel kaçışın imkansız olduğu durumlarda psikolojik kaçış mekanizmalarını kullanırız ve kendimizden saklanmayı öğreniriz. Psikolojik gelişim, kişinin kendisini (ve başkalarını) olmak istediği kişiye (veya olmasını dilediği kişiye) dönüştürmek için yaşamı tüketen mücadelenin sonunu belirleyen bir zihin durumu olan kendini kabul etmeyi gerektirir.