Capgras Sendromu

09.04.2019
2.144
Capgras Sendromu

 

CAPGRAS SENDROMU

Capgras sendromu, hastanın genellikle yakın akraba olduğu bir kişinin tıpatıp benzeriyle yer değiştirdiğine inandığı az rastlanır, renkli bir sendromdur.

Bu durum ilk olarak 1923’te l’illusion des sosies, (benzerler yanılsaması) terimini kullanmış olan Capgras ve ReboulLachaux tarafından tanımlandı. Sundukları olgu, kronik paranoid psikozu olan ve çevresindeki değişik insanların yerlerine ‘benzer’lerinin geçtiğirtden yakınan bir kadınla ilgiliydi.

Benzerler yanılsaması terimi bir yanlış adlandırmadır, çünkü merkezdeki patoloji bir algı bozukluğu değil, sanrısal bir inanıştır; ‘benzerler sanrısı (delusion of doubles)’ daha doğru bir terimdir. (Sosie benzer, eş anlamında Fransızca bir sözcüktür ve Plautus’un oyunu Amphitryon’ dan köken alır. Bu oyunda Tanrı Merkür Amphitryon’un hizmetkarı Sosie’nin görüntüsüne bürünür ve böylelikle onun benzeri olur.)

1924’te Capgras ve Carette, şizofreni tanısı almış bir kadın olan ikinci bir olgu tanımladılar. Düşük zekalı, alınma (referans) fikirleri ve kötülük görme (perseküsyon) sanrıları ifade eden, yalnız yaşayan bir kadındı. Çocukluğundan beri babasına aşırı bir bağlılık gösterirken annesine düşmanca davranıyordu. Her seferinde hastanede düzeliyor, ancak eve dönünce hastalığı hızla nüksediyordu. Daha sonra ensest fikirleri ve benzerlik sanrısı geliştirdi. Onu hastanede ziyaret eden ana-babasını onların ‘benzerleri’ olmakla ve kendi ana-babasının yerine geçmekle suçluyordu.

Capgras sendromu Sanrısal Yanlış Tanıma Sendromları’nın en iyi bilinen ve en sık rastlananıdır. Bunlar aşağıdaki biçimde sınıflandırılabilir:

• Capgras sendromu – yukarıda tanımlandı.
• Fregoli yanılsaması -Courbon ve Fail tarafından 1927′ de tanımlandı. Hasta doktor, hemşire, hasta bakıcı, komşu ve postacı gibi birçok kişiyi, sözde kendisinin peşine düşmüş (persekütör) kişi olarak tanır ve tıpkı ünlü Avrupalı aktör Fregoli’nin sahnede yaptığı gibi, peşindekini yüzünü değiştirmekle suçlar.
• İntermetamorfoz yanılsaması – Courbon ve Tusques tarafından tanımlandı (1932). Hasta çevresindeki insanların birbirleriyle değiştiklerine inanır, yani A, B olur; B, C olur; C, A olur vs.
• Öznel Benzer sendromu – (Kendinin Benzeri) Christodoulou tarafından tanımlandı (1978). Hasta diğer insanların kendi benliğine dönüşmüş olduklarına inanır. Bu özel durum üç alt tipe ayrılır: (1) Capgras tipi’nde hastanın çevresinde görünmez benzerler vardır (bu Capgras-Lachaux’nun 1923’teki ilk tanımında da yer alıyordu, ancak üzerinde hiç durulmamıştı). (2) Otoskopiktip’te hasta kendisinin benzerlerini, diğer insanlara veya nesnelere ‘yansıtılmış’ olarak görür (Raschka, 1981 ). (3) Ters tip’te hasta kendisinin başka birinin yerine geçtiğine veya yer değiştirme sürecinde olduğuna inanır (Siomopoulos ve Goldsmith, 1 975).
• Reduplikatif Paramnezi (yineleyici tarzda yanlış anımsama,-çn.) – hastalar bir yerin fiziksel olarak aynen kopyalanmış olduğuna inanırlar (Pick, 1903).

Jacques Vie (1930) Capgras sendromunu ‘negatif benzerler yanılsaması’ ve Fregoli yanılsamasını da ‘pozitif benzerler yanılsaması’ olarak adlandırdı. ilkinde, var olmayan bazı farklılıkların algılanması sonucunda kimlikler yadsınırken, ikincide imgelemsel benzerliklerin doğrulanması söz konusudur. Benzer şekilde Christodoulou (1976, 1977) Capgras sendromunu bir hipoidentifikasyon (eksik tanıma) ve Fregoli de dahil diğer tipleri hiperidentifikasyon (aşırı tanıma) olarak ele almıştı. Sanrısal Yanlış Tanıma Sendromları’nın başka varyantları da tanımlanmıştır (Joseph,1986).

İngiliz psikiyatrların aksine, Fransız ve Alman hekimler başlangıçta Capgras sendromuna büyük ilgi gösterdiler. Ne var ki son 30 yıl içinde denge değişti ve İngilizce yazında bildirilen olguların sayısı giderek arttı. Çok geçmeden Capgras-Lachaux’nun özgün tanımını diğer olgu sunumları izledi. Örneğin, Larrive ve Jasiensky (1931) sistematize olmamış kötülük görme psikozu olan bir kadın tanımladı. Kadında silik ve yetersiz sevgilisinin zengin, aristokrat, yakışıklı ve güçlü bir benzeri olduğu şeklinde bir sanrı gelişmişti.

Diğer olgular arasında Halberstadt (1923); Dupouy ve Montassut ( 1924); Bouvier (1926);
Brochado (1936); Levy-Valensi (1939) ve Vie (1944) tarafından tanımlananlar sayılabilir.

1933 ve 1934’te Coleman yanlış tanıma ve tanımama fenomenleri üzerine Capgras sendromunun kapsamlı bir tanımını da içeren geniş makaleler yazdı. Tanımladığı olgunun tümden doyurucu bir örnek olmadığını da itiraf ediyordu, çünkü olgu bir kişinin benzeri ile değil, birisi tarafından yazılmış mektuplarla ilgiliydi. Elli yaşındaki kadın hasta, suçluluk ve ümitsizlik duygularıyla giden involusyonel melankoli (yaşdönümü melankolisi, -çn.) tanısı almıştı ve depersonalizasyon dile getiriyordu. Daha sonra kızının mektuplarını tanımayı reddetme biçiminde bir benzerler yanılsaması geliştirmişti. Bunların başka biri tarafından yazılmış kopyalar olduğunda diretiyordu.

Capgras fenomeninin bu tür parçalı formları enderdir. Diğer bir örnek, üniversiteye giden, 22 yaşındaki zeki bir kız öğrencide ortaya çıkmıştı. Akut bir şizofreni atağı geçirdikten sonra içinde bulunduğu birincil sanrılı durumu çarpıcı bir dille anlatmış ve şunları yazmıştı: ‘Aşağıda küçük bir derenin aktığı, ağaçlık ve dik bir dere yamacına gelene kadar yürüdüm. Orada oturdum ve bir sigara içtim … Boş sigara paketini suya attım ve sonra saatimi inceledim. Bunun benim saatim olmadığını düşündüm, polis tarafından yapılmış iyi bir taklitti, bu yüzden onu da dereye attım’.

1936’ya dek sunulan bütün bildirilerin yalnızca kadınlarüzerine oluşu dikkat çekicidir. Daha sonra, Murray (1936), sendromun bir erkekteki ilk örneğini bildirdi. Bu olgu genç, bekar, eşcinsel görünümlü bir adamdı ve şizofreni tanısı almıştı, Ana-babası onu hastanede ziyaret ettiklerinde onların gerçek ana-babası değil, benzerleri olduğunda ısrar ediyordu. Stern ve McNaughton (1945) daha erken bulgulara özel göndermeyle, iki yeni olgu tanımladılar. Todd (1957), ayrıca Todd ve Dewhurst (1955) yedi olgu daha tanımladılar: Beşi şizofreni ve bağlantılı hastalıklarla ve ikisi affektif psikozla birlikteydi. Yazarlar psikopatolojide depersonalizasyonun rolünü vurguluyorlardı (Dewhurst, 1954)

Wagner (1966) Capgras sendromunun bir varyantı olarak gördüğü sanrısal bir sistem geliştirmiş genç bir kız üzerine tanısal bir olgu çalışması sundu. Bekar bir genç kadın olan hasta, evlenmek üzere olduğu tıp öğrencisi tarafından nikahtan az önce terk edilmişti. Daha sonra güya, tanıdıkları gelip kendisine ona ve ayrıldığı nişanlısına her şeyiyle çok benzer evli bir çiftle karşılaştıklarını anlattıklarında, büyük öfkeye kapılmıştı. Wagner, yaşantının dolaylı oluşu yüzünden olgunun Capgras sendromundan ayrıldığını kabul ediyordu, ancak benzerlerden biri hastanın kendisiydi ve iki benzer söz konusuydu. Disertori ve Piazza (1967) bir kadın olgu sundular ve bunu ‘Alkmene Karmaşası’ ya da
‘Masum Zina Karmaşası’ ile bağlantılandırdılar.

1970’den bu yana Capgras sanrısı ve Fregoli yanılsaması üzerine bildirilen olguların sayısı giderek arttı. Bunlarda sıklıkla eşzamanlı açık organik beyin hastalığı üzerinde duruluyordu. Günümüzde, organik bozukluklar listesi çok uzamış durumdadır ve madde intoksikasyonu ve yoksunluğu, enfeksiyon ve ensefalit, endokrin bozukluklar, epilepsi, ciddi ve hafif kafa travması, beyin tümörleri, deliryum, Alzheimer hastalığı, vasküler demans, multipl miyelom, Lewy cisimciği hastalığı, lityum zehirlenmesi ve migreni de içerir. Yakınlarda bildirilen olguların birçoğunda elektrofizyolojik, nörolojik görüntüleme ve nöropsikolojik çalışmaların sonuçları da verilmekte ve bütün yanlış
tanıma sendromları için olası bir nörobiyolojik temel büyükilgi toplamaktadır.

Capgras fenomeni ayrıca edebiyatta da tanımlanmıştır. Sözgelimi Dostoyevski Ecinniler romanında fenomenin çarpıcı bir tanımını yapar. Psikopat Marya Timofyevna gizlice Stavrogin’le evlenmiştir. Ancak kasabalarındaki bir sosyal etkinlik sırasında adam onunla hiç ilişkisi yokmuş gibi davranır, kızı bir kenara çekerek şöyle der: ‘Sen kendini sadece genç bir kız olarak gör; ben de senin sadık dostun olmakla birlikte bir yabancıyım, ne kocan, ne baban ne de nişanlınım.’ Birkaç gün sonra Stavrogin onu ziyarete geldiğinde, Marya onu tanımayı reddederek yüzüne karşı güler. Bu bölümün başında alıntılanan sözleri söyler ve sonra onu prensini öldürmekle suçlayarak der ki, ‘Ben düştükten sonra senin kötü yüzünü gördüğümde … kıvrılıp bükülerek yüreğime doğru ilerleyen bir solucan gibi geldi bana. O değil diye düşündüm, o değil! Benim şahinim benim gibi kibar bir hanımdan asla utanmazdı … söyle bana, sahtekar adam dişlerini ona ne kadargeçirdin? Bu işe razı olmak için çok para alman gerekti mi?’

Lord David Cedi tarafından yazılan Cowper’in biyografisi, Yaralı Geyik (The Stricken Deer) (1943) adlı kitapta da Gapgras fenomeninin bir örneği yer alır. Cowper’in, paranoid özellikleri olan affektif bir psikoza tutulmuş olduğu açıktır. Rahip Newton uzun yıllar yakın dostu ve sırdaşı olmuştur. Son dönemlerdeki depresif evrelerden birinde Cedi şöyle yazar: ‘Hala lanetlenmiş olduğuna inanıyordu. Gerçeklikle olan bağı öyle zayıftı ki, bundan yıllar sonrasında bile gördüğü Newton’un gerçek Newton mu yoksa onun şekline bürünmüş bir hayalet mi olduğunaasla emin olamıyordu.’

Epidemiyoloji

Tarihsel olarak, Capgras sendromu ender görülen bir fenomen sayılmıştır. Ne var ki son yıllarda giderek daha çok ve daha sık tanınmakta ve bildirilmektedir. Gerçekten de bazı çalışmalar, bunun psikotik hastaların% 4’e varan bir oranında var olabileceğini ortaya koydu (Cutting 1987,1994; Frazer ve Roberts, 1994; Kirov ve ark., 1994). Dahası, Alzheimer hastalığına tutulmuş olan tüm hastaların üçte bire varabilen bir kısmı, hastalıklarının gidişi sırasında herhangi bir noktada bu fenomeni sergileyebilirler. Sendrom bütün yaş gruplarında ortaya çıkar. Bütün çalışmalarda bildirilmemiş olsa da kadınlardaki görülme sıklığı daha fazladır.

Klinik Özellikler
• Capgras sendromu nadiren saf bir durumda ortaya çıkar. Genellikle tanı konmuş diğer bir psikotik hastalık bağlamında ortaya çıkar veya bu duruma eşlik eder.
• Olası bir organik etiyoloji üzerinde yoğun biçimde durulmuş olmakla birlikte, bildirilen olguların% 70’i fonksiyonel bir psikozla ilişkili olarak görülür.
• Olguların çoğunluğunda fonksiyonel psikoz paranoid şizofrenik tiptedir (Wallis, 1986; Signer, 1987). Ancak hem manik hem de depresif evrelerde bir affektif psikozun paranoid özelliği olarak da ortaya çıkabilir.

Capgras sendromunun başlangıcı eşlik ettiği hastalığın süresine bağımlı değildir. Bu tür bir psikozun gidişi sırasında herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Yirmi yıldır şizofren olan bir erkekte Capgras sendromu ancak hastaneden taburcu edildikten sonra ortaya çıkmıştı. Hastaneden çıktıktan kısa süre sonra babası ölmüştü ve az sonra hasta cesedin mezardan çıkartılması talebinde bulunmuştu. Annesi
bunu reddetmişti ve hasta onun gerçek annesi değil, bir sahtekar olduğu için buna karşı çıktığına inanmaya başlamıştı. Diğer bir örnekte, karısının ölümünden sonra yıllarca hastanede yatan bir erkek hasta, kendisini ziyarete gelen erkek kardeşinin kardeşi değil, bir benzeri olduğuna inanmaya başlamıştı. Capgras sendromu ortaya çıktığında, diğer psikotik semptomların varlığında bile, klinik tabloya egemen olma eğilimindedir. Hastaların yanlış tanınmış kişiyi tanımlamak için ‘benzer’ ve ‘sahtekar’ sözcüklerini çok sık kullanmaları dikkat çekicidir. Bir hasta kategorik olarak bunu doğrulamıştı: ‘O kendisinin benzeri’.

Klinik durumun diğer önemli bir özelliği de benzerin kayda değer kişiye özgüllüğüdür. Genellikle bir kişi söz konusudur ve dirençli biçimde yanlış tanınır. Evli hastaların çoğunda esas benzer eştir. Dullarda, eşin dışındaki akrabalar esas benzer halini alır. Bekarlarda genellikle anababa veya kardeştir.

Benzerlik fenomeninde herhangi bir yayılma söz konusuysa (ki bu önceleri düşünülenden daha sıktır), bu durum yakın akrabalarla veya hemşireler veya doktorlar gibi hastayla yakından ilgilenen kişilerle sınırlıdır. Benzer, o sırada hastanın yaşamında belirgin biçimde anahtar kişilerden biridir ve genellikle duygusal bir unsur da vardır.

Bu bölümde daha önce de belirtildiği gibi cansız nesneler için de paralel semptomlar bildirilmiştir. Coleman mektuplar biçiminde bir sanrı tanımlamıştı, ayrıca saatinin ‘iyi bir taklit’ olduğuna inanan 22 yaşındaki öğrenci olgusu da buna bir örnekti. Anderson (1988) büyük bir hipofiz tümörü olan yaşlı bir hasta tanımlamıştı. Adam karısı ve yeğeninin kendisine ait üç yüzü aşkın eşyayı görünüşleri aynı, ancak daha kalitesiz benzerleri ile değiştirmiş olduklarına inanıyordu.

Fonksiyonel psikoz sergileyen olgularda organik tipte konfüzyon bulunmamakla birlikte, genellikle yaygın ve sürekli bir şaşkınlık ve sersemlik hali vardır.

Etiyoloji ve Psikopatoloji

Geleneksel olarak Capgras sendromunun kökeninin psikodinamik bir çatışmada olduğu varsayılırdı. Ancak, Gluckman (1968) radyolojik olarak kanıtlanmış serebral atrofisi olan ve psikolojik etmenler bulunmakla birlikte, belirgin biçimde organik bir hastalık bağlamında ortaya çıkan bir olgu tanımlayalı beri, organik etiyolojinin yandaşları çoğaldı. Bugün olguların% 25-40’ının organik bozukluklarla ilişkili olduğu tahmin edilmektedir; bunlar demans, kafa travması, epilepsi ve serebrovasküler hastalığı da içerir. Nörolojik görüntüleme bulguları Capgras sendromuyla, özellikle frontal ve temporal bölgelerde olmak üzere sağ hemisfer anormallikleri arasında bir bağlantı olduğunu düşündürmektedir. Nöropsikolojik araştırmalar bu bulgulara ampirik destek sağlamıştır: Yüz tanıma (sağ hemisfer işlevi olduğu genel kabul görür) işleminde bozulmalar tutarlı biçimde bildirilmektedir, ancak bu bozukluğun kesin doğasına ilişkin tam fikir birliği yoktur.

Capgras ve diğer sendromların etiyolojisi üzerine çalışmaların özellikle paranoid psikoz olmak üzere, psikozların daha iyi anlaşılmasını sağlayacağına olan inancımızı koruyoruz. Bu çalışmalar hem nöropsikolojik hem de psikodinamik öğeler içermelidir. Bu tür bir çalışma duygulanımla düşünce, duyguyla kognisyon arasındaki bağlantıyı açığa çıkarabilir ve hatta patolojik topluluklar olduğu kadar normaller için de inancın doğasına açıklama getirebilir.

Organik etiyolojiye ilişkin çeşitli önerilerin eşlik ettiği yayımlanmış olguların sayısındaki keskin artışa karşın, özgül evrensel bir lezyon tanımlanamamıştır. Sanrıyı tam olarak açıklamak için hala organik olduğu kadar psikodinamik öğelerin de ele alınması gereklidir. Sonunda özgül nöropsikolojik bir lezyon bulunacak olsa bile, bireylerin psikodinamik yapıları yine de önemli olacaktır. Gerçekten de, özellikle bilişsel işlevle ilişkisi açısından, duygulanım kilit önemini koruyacak ve inancın doğasını açıklayan yapıları tamamlayacaktır.

 

 

ETİKETLER:
YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.