Carl G.Jung- Dört Arketip – Kitap İncelemesi

03.03.2017
3.301
Carl G.Jung- Dört Arketip – Kitap İncelemesi

Carl G.Jung- Dört Arketip – Kitap İncelemesi

I.

Jung ve Freud’un düşünceleri benzerlik gösterse de, Jung “Ruh” kavramını Freud öğretilerine sığmayacak kadar genişletmiştir.

Jung, insanın dünyaya nesnel bir varoluş katarak, bilincin kozmik alanına kusursuzluk kazandırmakta olduğunu söylemiştir. İnsanin ikinci bir yaratıcı olduğunu, dünyaya nesnel varlık kazandıranın aslında insan olduğunu savunur.

Bireysel kurtuluşun din ile olacağına vurgu yapar.

Arketip kavramını kavranılmayan gizemli bir güç ile dolduran ruhsal içerik olarak tanımlamıştır. Arketip= ilk imge. Arketipin değişmez bir anlam içeriğine sahip olduğunu Örneğin ilk insan Adem bir arketiptir.

Çocukların nevrotik gelişimden çok normal gelişim göstermeye eğilimli olan bir yapıda olduğunu ve çocuklardaki nevrozun nedeninin anne kaynaklı olduğunu düşünmektedir. Annenin travmatik etkilerinin ya annenin kendisinde gerçekten bulunan karakter ya da tutumlarından kaynaklandığını annenin kendisinde olmayan ancak çocuğun anneye yansıttığı özelliklerden dolayı ortaya çıktığını söylemiştir.

Çocuktaki anne kompleksinin yine anneden kaynaklandığını söylemiştir. Anne kompleksinin çocukların cinsiyetlerine göre farklılık gösterdiğini belirtmiştir. Erkekte eşcinsellik, iktidarsızlık olarak ortaya çıkar. Diğer bir yandan ise bu kompleks animayi harekete geçirdiğinde gelişmiş bir estetik zevk, mükemmel bir öğretici kapasitesi, olumlu onmam da muhafazakar olma gibi etkileri görülebilir. Kız çocuğundaki anne kompleksinin sonucu ise tek amacı doğurmak olan kadındır. Kendi kişiliği 2.plana itilmiştir. Çocukları doğurur ve onlara yapışır. Babaya karşı yoğun hislerle birlikte ensest ilişkiler görülebilir. İlerde evli erkeklerle ilişki kurmak isteyebilir, amacı evliliği yıkmaktır. Diğer bir yandan kız çocuk anne ile özdeşleşir ve ona yapışır. Boyun eğip sadakatli gibi görünse de aslında anneye tiranlık yapmaktadır. Başka bir şekli ise nasıl olursam olayım annem gibi olmayayim düşüncesidir. Ne istemediğini bilen ancak ne istediğini bilmeyen bir yapilanma oluşur. Bazı kız çocuklarında ise erkeğe özgü özellikler görülebilir.

Anne içgüdüsünün olumlu yönü ise her koşulda ortaya çıkan ve ihtiyaç duyulan sevgidir. Bu sevgi kişiye yaşam verir…

Çocuktaki bu anne kompleksi bilinçdışıdır.

Kadın abbey cinsiyetinin bir yansıması olarak görürken, erkek tanıyamadığı bir yabancı olarak hisseder. Bu nedenle de idealize eder. Yani anneyi kendi için ideal, olumlu hale getirir. Korktuğu nesneyi idealize ederek korunmayı başarabilir. Erkek bu yabancı simgesel anneyi, kendi için olumlu hale dönüştürerek kendini korur.

II.

Yeniden doğuşun farklı biçimlerde olduğunu söyler. Bireysel yaşam sürecinde yeniden doğmak, özü değişmeden, bazı.özelliklerin iyileşerek, yenilenerek yeniden doğuşu. Diğeri ise varlığın bir başka biçime dönüşerek olmasıdır.

Jung dönüşüm sürecini canlandıran bir simge dizisi örneği olarak Yedi Uyurların efsanesini salık vermiştir. Hz. Musa ve Yeşua arasında geçen hikayede simge dizisine örnek teşkil etmektedir. Yeșua Hz. Musa a.s ın gölgesi olarak kabul bulmuştur. Musa a.s ın balık kıssasında, dönüşümü yaşayan balık olduğu söylenir. Balık kaybolduktan sonra kaybolduğu yerde Hızır doğmuştur denir.

Jung bu bölümde Kuran dan örnekler vererek peygamberler ve onların yanında bulunan yardımcılarının dönüşüme katkısından bahsetmiştir. Tüm simgesel yaşantılara psikolojik gözle baktığımızda var olan Kudüs (kendiliği) korumak için inşa edilen bir duvar Kendiliğe karşı gelecek saldırılara karşı bir koruma görevindedir. Gün gelip o duvarın yıkılması durumuna simgesel.kıyamet demiştir. Ölümü ise insanlığın kıyameti olarak tanımlamıştır. Tüm bunlar insanlığın ruhsal dönüşümünün bir simgesidir.

III.

Jung insanların ruhu yasli bir erkek olarak rüyalarında gördüklerini belirtir. Masallarda da benzer şekilde yansıtıldığını anlatır. Ruh u görünmez nefesimsi bir varlık olarak nitelendirmiştir.

IV.

Hilebaz figürü üzerine durduğu bu bölümde, hilebazı bilinçdışı karşı eğilimlerle çocuksu, karakteri düşük bir tür ikinci kişilik olarak nitelemistir. Buna da gölge demiştir. Gölge, ben bilinci için olumsuz bir durumdur. Bu yüzden bilinçdışına itilir. Bastırıldığı için kaybolmaz. Ancak hatırlanmak istediğinde ortaya çıkar.

 

Yasemin PETEK
Psikolojik Danışman
yaseminguneripetek@gmail.com

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.