Çocuklar neden oyun oynamayı bilmiyor ?
ÇOCUKLAR NEDEN OYUN OYNAMAYI BİLMİYORLAR?
En iyi arkadaşı oyundur çocuğun. Her anda, her yaşta, her yerde. Evde annesiyle, babasıyla, abisiyle, ablasıyla, kardeşiyle durmadan oyun oynamak ister çocuk. Onunla oynayan birileri elbette vardır ve bir sürü oyuncağı olduğu için çocuk evde oyun kurmakta zorlanmaz. Peki, okul çağı başladığında okulda nasıl oluyor bu durum?
İlkokul çağı çocuğunu, teneffüslerde izleme fırsatı yakaladığımda çocukların birbirlerine vurup kaçarak, çelme takarak, hakaret ederek ‘oyun’ adı altında arkadaşlarına zarar verdiklerine şahit oluyorum. Sürekli yapılan kuralcı konuşmaların ve uyarıların da çocuklar üzerinde anlık etkiyle geçici çözüm olduğunu görüyorum. Peki, çocuklar neden oyun oynamayı bilmiyorlar? Bunun sebebi ne? Çocuklara oyun oynamayı nasıl öğretebiliriz? Şimdi bunlar hakkında biraz konuşalım…
Okula başlıyor çocuk ve hiçbir oyun aracı yok oysa evde her şey hazırdı. Ne yapıyor peki okulda? Kâğıttan uçak, çantadan yastık, silgiden hamur… Kendine bir şekilde oyun aracı bulmaya çalışsa da hiçbirisi çocuğu tatmin etmiyor. Bunun üzerine arkadaşına vurmaya, zarar vermeye, kötü davranmaya başlıyor; çünkü oyuncak olmadan arkadaşlarıyla nasıl oynayacağını bilmiyor, oyun kuramıyor. Tabi ki tek neden oyuncaklar ya da oyun kuramama değil, çocuğun ev ortamı da bu konuda oldukça etkili.
Baktığımızda özellikle son zamanlarda “teknoloji çağı” internetin de ulaşılabilirliğiyle herkesin kullanabildiği yaygınlıkta artık. Önceden bir olayın yaş aralığını belirtmek için 7’den 70’e derdik ama şimdi söz konusu internet kullanımı olunca 1’den 100’e demek daha doğru gibi geliyor. Her yerde, herkeste hatta kendi evimizde bile teknoloji çağının sonuçlarını anbean görebiliyoruz. Anneler, babalar, çocuklar evde yaşayan herkes teknoloji ile aşırı ilgili. Yoğun teknoloji kullanımı sonucunda da iletişim evlerde en asgari düzeyde devam ediyor ve ihtiyaçlar bile telefonlardaki iletişimle çözülüyor. Çocuk da evde oyun oynayacak birini bulamadığında telefonla, tabletle, bilgisayarla ya da televizyon başında bir şeyler izleyerek vaktini geçiriyor. İzlediği çizgi filmler, oynadığı oyunlar denetim altında olmuyor ve saatlerce bu şekilde kalabiliyor çocuk. Geçen bu sürede, çocuğun insanlarla iletişimi gelişmediği gibi, çocuk izlediklerinden öğrendiğini etrafındakilere uygulamaya başlayınca iletişim haliyle daha da kötüye gidiyor.
Bu durumda okul çağı çocuklarının oyun oynamayı bilmemesi neden? Kimin yüzünden? Bunları düşündüğümüzde anlıyoruz ki çuvaldızı ebeveynler olarak kendimize batırmamız lazım. Çünkü çocuklar hep örneklerle büyür. Çocuk, dışarıdaki davranışlarıyla yaşadığı evin yansımasıdır, aynasıdır adeta. Atalarımızın dediği gibi “armut dibine düşer”. Bu yüzden yaşadığımız sorunları, sıkıntıları, ebeveynler olarak kabul etmeli ve bir an önce kendi evimizden başlayarak -çocuğun en iyi arkadaşı oyunla- arasını düzeltmeliyiz. Peki, bunu nasıl başarabiliriz?
Öncelikle çocuklarımızla olan iletişimimizi, örnek ebeveynler olarak en etkili hale getirmeliyiz. Bol bol aile içi iletişim, kişiler arası ilişkiler kitapları okuyarak kendimizi geliştirmeli ve öğrendiklerimizi evimizde uygulamalıyız. Çocuk oyun oynamak istediğinde de yaşına uygun olarak grup oyunları bulmalı ve çocuğa oyunların kurallarını öğretmeliyiz. Sadece oyuncakla ya da teknolojik aletlerle etkili vakit geçirilmediğini, bulabileceği güzel oyunlarda da ona eşlik edebileceğimizi söylemeliyiz.
Okullarda da öğretmenler olarak öğrencilerin teneffüslerde etkili bir biçimde oynayabilmeleri için grup oyunları öğretimini artırmalıyız. Psikolojik danışma ve rehberlik servisi ile işbirliği yaparak öğrencilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda (kişiler arası ilişkiler, etkili iletişim, kendini kabul, sosyal uyum, davranış değiştirme-geliştirme, öfke kontrolü vb.) gerekli çalışmaların yapılmasını sağlamalıyız. Öğrencilerimizin gelişimini takip ederek veli işbirliğini de artırmalıyız.
Toplum olarak da her bireyin yaptıklarından hepimiz sorumluyuz. Çocuklarımız birbirlerine zarar vererek hayatlarını geçirirken buna göz yumarsak büyüdüklerinde iletişimi düşük bir nesille karşılaşmak zorunda kalabiliriz. Unutmayalım ki çocuklar, insanlığın ortak umududur. Umudumuzu kaybetmemek dileğiyle…