Çocukların Okula Devamını Sağlamak ve Okul Reddinin Önüne Geçme

01.05.2017
2.985
Çocukların Okula Devamını Sağlamak ve Okul Reddinin Önüne Geçme


Çocukların Okula Devamını Sağlamak ve Okul Reddinin Önüne Geçme

Okul psikolojik danışmanı olarak, özellikle ikinci dönemin sonuna doğru çocukların okula zorla getirilmesi veya isteksiz gelmesi gibi, derslerde birden bire mide bulanması, baş ağrısı gibi fizyolojik temeli olmayan psikosomatik nedenlerden dolayı revire/hastaneye sevk edilmeleri gibi pek çok durumla karşı karşıya kalabiliyoruz. Okula yönelik durumları pek olumlu olmayan, okul reddi olan çocuklar hem eğitim-öğretim hayatındaki ders takibinden geri kalıyor,  hem de  bu çocuklara yönelik doğru çözüm stratejileri uygulanmadığında devam eden eğitim- öğretim hayatı, öğretmen ve arkadaş ilişkileri olumsuz etkilenebiliyor.

Peki bunun sebebi sadece ‘havaların ısınması’, ‘bıkkınlık’, ‘motivasyonsuzluk’ mu? Altında başka sebepler bulunamaz mı?, ve daha da önemlisi ‘Okul reddini’ çözülmesi gereken bir problem olarak ele alırsak, hangi etkili adımlarla bu sürecin üstesinden gelebiliriz? Bu soruyu  cevaplamaya çalışacağım.

Toplumun eğitim ve okula devam etme gibi beklentilerini karșılamak için çocuklar düzenli ve gönüllü olarak okula gitmektedir. Okula devam etme yasalar ile de zorunlu hale getirilmiștir. Bununla birlikte, bazı çocuklar için okula gitmek beklenenin ötesinde sıkıntı verici bir durumdur. Bu çocuklar okula devam etmede güçlük çekmekte ve/veya okula gitmeyi reddetmektedir. Günümüzde okul reddi, çocukların anksiyete ve depresyon gibi duygusal sorunlar nedeni ile okula devam edememesi olarak tanımlanmaktadır (1).

Okul reddinin nedenleri neler olabilir?

Silverman ve  Kearney bu davranışın altında yatan motivasyonları şu şekilde açıklamışlardır: okul kaynakSlı uyaranların, negatif duyguların üzerine arttırıcı etkisinden kaçınmak (ör: depresyon, anksiyete); 2- okulun sosyal caydırıcı durumlarından kaçmak (ör: arkadaş edinmede güçlük veya sınıfta başkaları ile konuşmak ya da sınıfın önünde konuşmak); 3- belirli kimselerin dikkatini çekmek (ör: anne-baba); 4- okul dışı pekiştireçlere aşırı yönelmek (ör:alışveriş merkezi, internet kafe). (2). Bu gerekçelere ilave olarak güvensiz bağlanma/ayrılık kaygısı ve sosyal fobinin de eklenebileceği düşüncesindeyim

Güvensiz Bağlanma ya da Ayrılık Kaygısı: Okula uyum sağlayamayan çocuklar “okula özgü olumsuz düşüncelerinden çok, onlara bakım veren, bağlı oldukları kişiden ya da güvendikleri ortamdan ayrı kalmaktan endişelenenler’’ olarak tanımlanmaktadır. Genelde araştırmacılar da, okul uyum sürecinde yaşanan endişenin, çocuğun ona bakım veren yakınlarından ayrı kalmaktan korkmasından kaynaklandığını ortaya koymaktadır (3).

Yukay Yüksel ve ark. (2016) çalışmasında  okula başlama ve uyum sağlamada sorun yaşayan çocukların resimlerde en çok insanlarla ilgili şekilleri (sınıf arkadaşı, öğretmen, bekçi vs.) kullanarak kendilerini ifade ettiği tespit etmiştir. Çocukların ikinci sırada okul binası ve okul bahçesine ilişkin şekilleri, üçüncü sırada ise doğa ve doğa olaylarına ilişkin şekiller (şimşek, güneş, bulut) kullandıklarını belirtmişlerdir. Çocukların okul kavramını düşündüklerinde, gün içerisinde okula gelmek üzere harekete geçmelerinden itibaren geçirdikleri yaşantılara ve karşılaştıkları insanlara çizimlerinde yer verdikleri düşünülebilir. Bu örneklemde çocukların en çok tercih ettikleri renkler sırasıyla mavi, sarı ve yeşildir (3).

Sosyal Fobi Okula gitmek istemeyen çocuklarda sosyal ortamlarda bulunmaktan kaynaklanan kaygı varsa, bu zamanla okul fobisine dönüşebilir. Çocuk okula gitmemeye, okuldan kaçmaya, derste kalksa dahi konuşmamaya, göz teması kuramamaya başlar. Sınavlarda fazlaca heyecanlanır, öğretmeniyle konuşamaz ve saldırganca davranışlar sergileyebilir.  Konuşamayan, arkadaşlık kuramayan ve kendisini ifade edemeyen çocuk zamanla derslerinde başarısızlık yaşar (4).

Çocuğun okula uyumu ve devamı için neler yapılabilir?

Önleyici çalışmalar kapsamında çocukların okula yönelik olumlu tutum geliştirmesi için okulun fiziki koşulları ve okuldaki demokratik ortam mümkün olduğunca desteklenmelidir. Sınıf öğretmenlerine ve idarecilere bu konuda müşavirlik yapmak çok mantıklı olmakla birlikte işlevseldir de. Çocuklarla yaptığım bireysel görüşmelerde sorduğum kalıp sorulardan biri ‘Kendini en mutlu hissettiğin yer neresidir?’ sorusuna, çocukların daha çok ‘okul’ cevabı vermesi için okul cazip hale getirilmelidir.

Okula hiç devamsızlık yapmayan öğrencilerin ödüllendirilmesi de önemlidir.  Devamsızlık yapmadığı için ödüllendirilen ve onure edilen çocuklar arkadaşlarına da iyi bir örnek teşkil etmektedirler.

Bazı çocuklar okula gitmek istemediklerinde ve psikosomatik gerekçeleri bahane göstererek okula devam etmediklerinde, ‘hastalık vesilesiyle’ okuldan kaytarmak onlarda ikincil kazanca dönüşebilmektedir. Bu durumla alakalı velilerle iş birliğine gidilmeli, çocuğun gelmediği günler takip edilip, not alınarak ailesiyle paylaşılmalıdır. Canı her okula gitmek istemediğinde müsamaha göstermemesi, okula devam konusunda okulla birlikte hareket etmesi konusunda aileye müşavirlik edilmelidir.

Çocukla yapılan bireysel görüşmede ‘Okula neden gelmek istemediği’ konusu üzerinde durulmalı, problemin gerçek kaynağı bulunmaya çalışılmalıdır. Cinsel, fiziksel, duygusal istismar, akran zorbalığı vb. etkenler okula düzenli devam etmemesinin tetikleyicisi olabilir. Okula neden gelmediğine dair her ihtimal üzerine düşünülüp, kafa yorulmalıdır.

Özellikle marjinal çocukların okula devam etmelerini olanaklı kılacak girişimlerde bulunmak gerekmektedir. Bu girişimler;

  • Eğitimin doğrudan veya dolaylı maliyeti düşünüldüğünde yoksul çocukları korumak açısından burs sağlamak,
  • Çocukların sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamak yoluyla okul motivasyonlarına katkıda bulunmak,
  • Çocukların okula gitmeleri gerekliliği konusunda toplumu bilinçlendirmeye yönelik kampanyalar düzenlemek,
  • İşverenlerle hukuki ve/veya sözel anlaşmalar yapmak yolu ile çalışan çocukların okula gitmelerini desteklemek ve okula gitmek için onlara zaman ayırmak şeklinde ele alınabilir. (Save the Children, 2008:17; akt: 5).

Okul fobisi, okul reddi, ayrılık kaygısı birbiriyle oldukça karışan kavramlardır. DSM 5’in Eğitim ve İşle İlgili Sorunlar, Eğitim Sorunları V62. 3 (Z55.9) başlığında bu sorunlar tanımlanmıştır. Yine 113 kodlu Kaygı (Anksiyete ) Bozukluğu başlığında Ayrılma Kaygısı Bozukluğu ve diğer kaygı bozuklukları tanı ölçütleriyle tanımlanmıştır (6). Psikososyal müdahalerle işin içinden çıkamadığınız, birbirine bu kadar karışan kavramlarla çalışırken bir de klinik değerlendirme yoluna gitmeyi uygun görüyorsanız mutlaka bir psikiyatrist hekime refere edin.   Hekimin yaptığı  uygun tanılamadan sonra, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) veya ilaç tedavisi çocuk için etkili olabilir.

 

Gizem KIRMAZ
Psikolojik Danışman
gizemkirmaz1937@gmail.com

ETİKETLER: ,
YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.