Eleştirilme korkusu >Kendi olma arzusu
ELEŞTİRİLME KORKUSU>KENDİ OLMA ARZUSU
Bazı şeyleri haddinden fazla etiketlemiyor muyuz? Örnek verelim şu tabiri biliriz “bu kız da tam bir Pelinsu tipi var” bu şema hepimizde var ve ben bunu bir şekilde ifade ederek yanlış bir şeye sebep olduğumuzu göstermek istiyorum. Genelde bu gibi söylemlere toplum olarak onay verip “aynen aynen” diyoruz ve çok şeyi yitiriyoruz.
Aslında başkalarına uyma davranışımız, bizi çok yanlışa itiyor. Çoğunluğa uymak psikolojik bir yatkınlık bu bir gerçek, buna karşı koyan nadir insanlar da var ama Asch’in deneylerinden bu yana bu daha net görülmeye başlandı. Kendimizi ya da olayları çarpıtarak anlatmak, söz konusu işe bir de mizahı katmak evet anı müthiş kurtarıyor ama bir şeyleri yitiriyoruz.
Ahlaki davranışlarda olumsuz bir sapma oluyorsa bunun nedenlerinden biri de bu gibi benzetmelere ve imalara alkış tutan veyahut sessiz kalan bizler yüzünden oluyor. Genele baktığımızda da “kim kimi daha iyi gömer?” diye bir tabir ortaya çıkıyor. Peki, böyle bir galibiyet gerçekte iyi mi? Bence değil çünkü bu işin henüz masum olan kısmı; bunun daha ileri, daha derin ve gaddar boyutlarının da birçok örneği var.
Buna uyma davranışımızın en sağlam sebebi sorgulamamak ikinci nedeni ise aykırı olmanın ve toplum onayından feragat etmiş olmanın vereceği kaygıdan kaçınmak. Hâlbuki aykırı olmak, zihnimizde canlanan ilk anlamıyla sınırlı değil.
Aykırı olmak; risk almak ve cesaretin, kendini özgüvenli bir şekilde ortaya koymanın büyülü bir atmosferini de içeriyor. Aykırı olan şeyler genelde komik ya da gülünç olmaz her şeyden önce bir risktir ve ilgi çekme gayesi ile yapılmıyor ise takdir de edilesidir. Zira cesaret, takdir edilmesi gereken bir özelliktir. Farklı olmak bir tercih değildir; bu ülkede 82 milyon insan var ve bunların her biri zaten birbirinden farklı; herkesin farklı bir yeteneği, tarzı ya da karakteri var.
Peki, bu 82 milyon insana baktığımızda bunların kaçı farklı? Çok azı, sizce bu gerçek sayı olabilir mi? Bence bu, ülkedeki birçok kişinin yalnızca “eleştirilmemek” için kullandığı maskenin en somut örneği. Aynılaşıyoruz, sıradanlaşıyoruz, farklılıklarımızı ve zenginliklerimizi yitiriyoruz: Sebebi de ELEŞTİRİLMEK KORKUSU aslında basit ama yaptırımı oldukça kuvvetli.
Maskeleştikten sonra sahiden o maskenin yansıttığı kişi olup farklılıklarımızı yitiriyor muyuz yoksa buz dağının çok çok altında farkında olmadığımız bir öfke ya da çekinim mi biriktiriyoruz; bu büyük bir soru işareti… Kendi olmayan insan tam anlamıyla mutlu olabilir mi, olamaz ya da olmadığı için tam anlamıyla mutlu olmanın nasıl bir his olduğunu bilemez ve bu soruya evet diyebilir.
Farklılıklarımızı desteklemeliyiz çünkü bireyin standart ve tekdüze hale gelmesi insanlık için çok aşağılayıcı bir durum, nedeni de kendini ortaya koyduktan sonraki eleştirilme korkusu, bu korku, var olan potansiyelin ortaya çıkması için çok büyük bir engel. Geçmişe baktığımızda sanat da bilim de farklılıklardan, aykırılıklardan doğmuştur. Öyle ise biz eleştirerek sanatı ve bilimi de bloke etmiyor muyuz? Ne zamandan beri hoşgörümüzü yitirdik ve bunu şak şaklıyoruz bilemiyorum.
Farkınızı ve bizi biz yapan gerçekliğimizi gizlemeyelim ve eleştiriyi seven bir toplum olarak illa olumsuz bir eleştiri yapıp etiket takacaksak bu eleştiriyi; aynılığa, tekdüzeliğe ve laf yerindeyse insanları buna mecbur bırakan koşullara yapalım.