Gelişmek De Geliştirmek De Bizim Elimizde
Gelişmek De Geliştirmek De Bizim Elimizde
Yazıma başlamadan önce Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümüne tamamen kendi isteğim ile geldiğimi belirtmek istiyorum.
İnsanları dinlemeyi seven, insanlara yardımcı olmaktan haz alan, hayatın sadece kendi çevresinde dönmediğinin farkına varan kişiliğe sahip bireylere sahip bir bölümdür PDR.
Bu bölüme gelirken o kadar heyecanlı, o kadar sevinçli, o kadar hevesli geldik ki bazılarımız.
Bazılarımız da okulu bitirelim bir an önce atanalım başka bir amacım yok düşüncesindeydi.
Okulun ilk zamanlarında öğrencilerde büyük bir beklenti olduğunu hissettim.
Ben de dahil olmak üzere psikolojiye sevdalı insanların toplandığı, her kesimden öğrencinin yer aldığı bir sınıf çıkmıştı ortaya.
Bu her üniversitede böyleydi aslında.
PDR öğrencileri olarak bizler gerçekten bir şeyleri öğrenmek ve uygulamak istiyorduk. En azından ben öyleydim.
Birinci sınıf hep ortak dersler ile geçti. Türkçe, tarih vs. İkinci sınıfta yavaş yavaş alan dersleri almaya başladık.
Aramızda benimle birlikte birkaç hevesli arkadaş daha vardı.
Psikoloji ile alakalı kitapları okumaya başlamıştık bile.
Yalnızca birinci ve ikinci sınıfta onlarca psikolojik kitap okuyup, psikolojik film izlemiştim.
Bir öğrencinin kendi geliştirmesi için yapabileceği şeyleri bu sınırlı ortamda elimden geldiğince yapmaya çalışıyordum. Bazen öyle zaman oluyordu ki insanlar hevesinizi kırıyor, gerçekten değmez dedirtiyordu. Ama ben yılmadan hedefime ulaşma açısından çalışmaya devam ettim.
Henüz ikinci sınıfta bildiri yazmanın nasıl olduğunu öğrenmek, kongrelere gitme yollarını araştırmak, nasıl akademisyen olunur sorusunun cevabını aramak ve daha birçok şey…
Tüm bu araştırmacı, hevesli, bir şeyler yapmaya çalışan öğrenci ruhunu destekleyen hocalarımız da vardı, hiç oralı bile olmayan hocalarımız da… Bölümümüzün gerektirdiği bir durum olan insanı dinleyebilme sanatını üniversitede görememek şaşırtıyordu beni açıkçası. Öğrencilere destek olmak istenmiyorsa da heveslerinin kırılmaması gerektiği kanaatindeydim. Okuduğum dönemde en çok keyif aldığım birkaç olaydan bahsetmek istiyorum.
Özellikle son iki yılda gittiğim PDR Öğrenci Kongreleri iyi ki de bu bölüme gelmişim dedirten hemen hemen tek olaydı diyebilirim.
Bu kongrelerdeki arkadaşlık ortamı, yeni arkadaşlar edinmek, bölümün duayen hocalarıyla birebir sohbet etmek insana kendini o kadar iyi hissettiriyordu ki keşke okul hiç bitmese dediğim tek andı öğrenci kongreleri.
Hele bir de bildiri sunduysanız ve o bildiri beğeni topladıysa tadından yenmez. Yolda sizi görenler: ‘’Sen az önce o bildiriyi sunan kişi değil misin? Gerçekten çok faydalıydı.’’ Tarzı cümleler kurduklarında bölümün kıymetini ve aslında dolu dolu geçirilmesi gereken zamanlar olduğunu bir kez daha fark ettirmişti bana.
Yanımdaki arkadaşlarımın da faydalanması için çok çabalamama rağmen etkinliklere katılmalarını sağlayamıyordum açıkçası. Bir geri durma, farklılıklara uzak olma seziyordum. Bu bölümü okuyorsak bir şeyler yapılması gerektiği kanaatindeyim. Herkes gibi okula gitmekten ziyade farklı bir şeyler…
Mesela dergilerde yazılarım yayınlandı, köşe yazarlığı yaptım. Blog yazıları yazdım, temsilcilik yaptım.
Bazı yerlerden proje tarzı teklif aldım. Çabalarsak oluyor aslında hocalarım. Peki bunlar sana yetti mi derseniz; hayır, yetmedi.
Şu an son sınıf öğrencisiyim ve MEB’den farklı olarak neler yapılabilir diye araştırmaya devam ediyorum.
Keşke bölümdeki her arkadaş araştırmacı olsa, birlikte projeler hazırlansa, üniversite desteğini her daim hissettirse.
İşte o zaman neler yapılır bu bölümde neler. PDR ayrı bir dünya benim gözümde. Resmen bir derya. Gelişmek de bizim elimizde geliştirmek de.
Bizden sonra PDR’ye gelecek arkadaşlara tavsiye; çalışın, okuyun, yazılar yazın ama sakın zamanınızı boşa harcamayın.
Alanımızın talan edilmesine fırsat vermeyelim. Her şey bizim elimizde, elimizdekini kaybetmeyelim. Saygılarımla…
Ahmet Burak ÇÜRÜK
Erciyes Üniversitesi
PDR Son sınıf Öğrencisi