Göz görmeyince Gönül Katlanır
Bugün ki yazımızda ;”Göz görmeyince gönül katlanır” deyimini irdeleyelim istedik. Sahiden öyle mi? Ata sözlerimizin terapotik etkileri yadsınamayacak kadar çoktur. Bazen uzun uzadıya ifade edemeyeceğiniz bir durumu tek bir cümle ile ifade etmeye yarayan bu cümleler hayatımızda hep var ve var olmaya devam edecek.
Pandemi ile birlikte hayatımızın normalleri yeni normallere devşirilirken, bu süreçte aslında en çokta en yakın çevremiz –ailemizle daha çok birbirimizi gözlemleme ve yaşama imkanımız oldu. Yapılan bilimsel çalışma ve gözlemlerde pandeminin dünyanın pek çok yerinde evlilik birliğini sarstığı ve boşanmaların arttığı yönünde açıklamalarla gündemimize düştü. Pandemi bu süreci nasıl etkilemiş olabilir bir bakalım.
Covit-19 salgını başladığında dünyanın pek çok bölgesinde eş zamanlı karantina ve sosyal izolasyon tedbirleri gereği insanlar bulundukları yerlerden dışarı çıkamadılar. Müstakil izolasyonu tercih etme imkanı olanlar köylerine, yazlıklarına kısaca doğayla baş başa olabilecekleri düz ayak yaşam alanı, bahçesi olan alanları izolasyon konfor alanları olarak tercih ettiler. Çekirdek aileler belki de tatil zamanları dışında ilk defa bu kadar uzun süre aynı duvarlar arasında baş başa uzun bir süre geçirmek zorunda kaldılar. İlk günler hijyen sağlamak adına stoklanan unlarla ekmek yapma furyası başladı. Mutfağa adım atmamış insanları ekmek, yemek yaparken görmeye başladık. Sosyal medya ağları daha yoğun kullanılır oldu. İnsanlar kapalı kapılar ardında ki yaşamlarını paylaşmaya başladığı ilk aylar bu etkileşimlerle ortak faaliyetler keşfedilip kopya deneyimlere döndü.
Ekmek yapanlar, ev içi spor yapanlar, kırsala gidenlerin yalnız yürüyüş anları, bahçesi olanların bahçe faaliyetleri, çocuklarla yapılan ev içi oyunlar, etkinlikler derken bir süre de böyle geçti. Ta ki izolasyon sınırları gevşetilip seyahat izinleri çıkmaya başlanana kadar. Bu süreçten sonra tatile, gezmeye gidenlerin paylaşımları izolasyonunu sürdüren ve hastalığın bitmesi için kurallara uyulması gerektiğini düşünen insanlar tarafından öfkeyle karşılanmaya başladı. İşe giden eşler arasında hijyen konusunda ihmali olabilme düşüncesi ile tartışmalar başladı. Çocuğunu evde tutmakta zorlanan aileler ile gençler arasında tartışmalar alevlendi. Kimi aileler ise tam tersi rahat yaklaşımlar ile hastalığı yok sayarak yaşamaya başladı.
Ev içinde kalınan ilk üç aylık dönemde anne ve babaları belki de ilk defa bu kadar bir arada gören çocuklarda tüm olumsuzluklara rağmen daha iyi ilişkiler kurulmaya başlandığını görenlerle birbiri ile vakit geçirince davranışlarına katlanamayanların farkındalıkları oluşmaya başladı. İlişkileri bozulanlar kadar ilişkide birbirine zaman ayırma imkanı bulduğu için güçlenenlerin de olduğunu gördük. İşte burada “göz görmeyince gönül katlanır”sözü yer buldu. Pek çok yönleri ile birbirini tanıyan çiftler sosyal izolasyonda evden ayrılamadıkları için aynı ortamda sorunları konuşarak, yardımlaşarak çözmeye başladı. Bir kısım ise aynı ortamda sürekli birlikte kalmanın ağırlığını taşıyamadıkları ve birbirini anlamaya çalışmadıkları –çalışmak istemedikleri için ayrılık çanları çalmaya başladı. Göz görünce gönül katlanmadı.
Diğer bir boyutta da ebeveynler uzaktan eğitim ile evlerinde çocuklarının eğitim hayatının tam ortasında, sınıfın içinde, dersin ortasında kendilerini buldular. Kimi aileler öğretme işinin ne zor olduğunu ve öğretmenlerin işinin zorluğunu dile getirirken, kimi aileler “okulları açın” feryadı ile uzaktan eğitimle evde dersin olmayacağını, ödevleri takip etmekten yorulduklarını, derse giriş ve takibin zor olduğunu, öğretmenin anlatımını beğenmeyenlerden, çocuğunun ders performansının aslında nasıl olduğunu gözlemlemesine kadar pek çok karışık duygu ile aile içi çatışmalarda sabrın sonuna gelindiğini göstermeye başladı. Geçen sekiz aylık süreçte artık göz de görüyor gönül de katlanmıyor olduğunu yoğun psikolojik destek başvurularından görmeye başladık. Psikolojik sağlamlığımız gücünü yitirmeden, tedbirlere uyarak, sağlıklı ve izolasyonsuz günlerimize dönme dileğiyle.