Günümüz ebeveynleri çok yoğun, çok yorgun
Günümüz ebeveynleri çok yoğun, çok yorgun..
O kadar yoğunlar ki çocuklarıyla muhabbet etmeye zamanları yok. Yine o kadar yorgunlar ki onlarla oynamaya enerjileri yok. Dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla özgürce oyun oynayamayan, evde dört duvar arasında yalnızlaşan çocuklarımızdan her şeyi mükemmel yapmasını bekliyoruz ama. Başarılı bir öğrenci olmasını, iyi bir evlat olmasını, uyumlu bir arkadaş, örnek bir kardeş olmasını… Uslu olsun bizi üzmesin, uysal olsun kolay yönlendirelim, yumuşak olsun ki kolay şekil verelim derdindeyiz. Farkında mısınız hep bizim için kolay olanı istiyoruz?
Deniyoruz, tartıyoruz, bir daha deniyoruz. Elimizdeki oyun hamuru değil ki olmadı baştan diyelim. Bir de şu durum var ki birçok anne babaya göre kendi çocukları hiperaktif. Tanı da kondu tamam, şimdi her şey daha kolay olacak. Hayır efendim sizin çocuğunuz hiperaktif değil, sizin çocuğunuz yaşının gereklerini yerine getiren, enerjilerini olumlu bir yere kanalize edemeyince davranış bozukluğu gösterebilen bir çocuk. Ve ilgi ve sevgi bekleyen bir çocuk sadece. Bunu söylediğim zamanlarda aldığım cevaplar birbirine çok yakın oluyor. “Ama ödevlerini yaptırıyoruz.” “Ama her istediğini yapıyoruz, alıyoruz.” “Ama evde öyle değil.” Birçoğu amalarla başlayan savunma cümleleri. Siz de böyle düşünüyorsanız anne baba olarak görev ve sorumluluklarınızı yeniden gözden geçirmelisiniz.
Çalışan anne baba olarak evet yoruluyoruz, evet vaktimiz çok kalmayabiliyor ama beraber geçirdiğimiz zamanın niceliği değil niteliği bunu çok iyi biliyoruz aslında. Çocuklarınızla konuşur musunuz? -Tabii ki konuşuruz. Peki yemek yaparken mi konuşursunuz? Akşam Televizyonda dizi izlerken mi? Telefonunuzla uğraşırken mi? Yani sorum şu göz teması kurmazken mi? Ona yukarıdan bakarken mi? Peki tamam konuşuyoruz evet onu peki kurduğumuz cümlelerin onlarda nasıl bir etki yarattığını düşündük mü? Biz ne söylüyoruz çocuklarımız ne duyuyorlar? Bırak ben yaparım diyoruz mesela gayet iyi niyetle.
Çocuklarımızı çok seviyoruz ya o yüzden onun yapması gereken birçok şeyi yaparak sevgimizi gösteriyoruz?! Bu cümle ile çocuğumuzun ne duyabileceğini aklınıza getirdiniz mi hiç? Ben yapamam, beceriksizim zaten. Bunu mu anlamadın dediğimizde kendini aptal gibi hissedebileceğini. Sana söylemiyorum dediğimiz zaman umursanmadığını düşünebileceğini. Bir de bunların olumlu kalıbını düşünelim. Bunu yapabileceğine inanıyorum dediğimizde kendine güvenebileceğini… Seni anlıyorum şöyle hissetmiş olabilirsin dediğimizde yalnız hissetmeyeceğini. Seni de destekliyorum dediğinizde hata yapma ihtimali olsa da başarmaya inanacağına. İyi ki benim kızımsın/oğlumsun cümlesinin kendini özel değerli hissettireceğine..
Bazen durum öyle vahim bir hal alabiliyor ki çocuklarımızı daha dinlemeden yine ne yaptıysan diye yargılıyoruz.. Veya açıklama yapmadan nedenini söylemeden bir isteğine hayır diyoruz. Veya bilmem kimin oğlu şöyle, halanın kızı böyle… Veya sen de adam olacaksın da göreceğim… Veya beni mahçup ettin… Bir işi de doğru yap… Senin annen baban olmayacağım… Suç sende değil sana güvenen de… Daha kaç kere söylemem gerek? Bırak onu düşüreceksin… Uslu durmazsan giderim… Sen zaten neyi anladın ki? Veya seni gözüm görmesin…
Bu vaka’lar uzar da uzar o yüzden siz şimdi bu yazıyı okumayı bitirin, bilgisayarınız kapatın ve çocuğunuzla oyun oynamaya gidin en iyisi.
En iyi okullarda okuttuğunuz, en iyi markaları giymesini sağladığınız, geleceği için en iyi yatırımları yapmak için gece gündüz çalıştığınız çocuklarınıza en çok ihtiyacı olan şeyleri verin: Zaman, sevgi, ilgi… Çünkü yaşanmamış anıları servetinizi verseniz de alamazsınız!!!
Elif Küçük
Psikolojik Danışman