Hümanistik Psikolojinin Katkıları ve Sınırları
Hümanistik Psikolojinin Katkıları ve Sınırları
Katkıları: Hümanistik psikoloji danışan ile danışman arasında resmi bir ilişkiden ziyade dosthane bir ilişkiyi temel alır. Bu durum psikanalistler ve davranışçılarda bulunmadığından ötürü alanında bir ilktir. İnsanın ve insanlığın bir umudunun olduğunu, hepsinin içinde bir cevher olduğuna inandıran bir bakış açısıdır. Danışanın ilk defa bir danışma, terapi sürecinde aktifleştiren bir ideolojidir. Danışman, danışan arasında bir destekleme, danışmanın danışanın ihtiyacına yönelik olduğu için farklı farklı terapilerin alana girmesi hümanistik psikoloji ile gerçekleşmektedir.
Sınırları ve eleştrileri: Hümanistik Psikoloji ilk çıktığı dönemlerde büyük sansasyonel yaratmıştır. Bunun pozitif etkileri kadar negatif etkileri de oldu ve hem çıkış döneminde hem de çıkış döneminden sonrasında da fazlasıyla eleştrilere maruz kalmıştır. Hümanistik psikolojiye yöneltilen eleştrilerin başlıcaları şunlardır:
Bilimsel olmayışı: Hümanistik psikolojinin ortaya çıkışı, sayıltıları bilimsel olmayan temellere dayandırılmaktadır. Hümanistik psikolojiden ortaya çıkan çalışmaların çoğu taraflı bir şekilde üretildiği öne sürülmüştür. Temelinde gerçek psikolojiden ziyade çok fazla metafizik barındırdığı ve elle tutulabilen bir şey ortaya çıkartmadıkları da eklenmiştir. Hümanist bakış açısının danışanlarını ciddiye almadıkları uygulanmakta olan bu terapinin dışarıda yapılan bir sohbetten farksız olduğunu Taylor (2001) öne sürmüştür.
Danışanların narsistleşmesi: Hümanistik terapide terapist, danışman; danışanına olduğundan fazla değer verdiği ve danışanının olduğundan daha iyi ve daha büyük gösterdikleri bir başka eleştridir. Bu terapinin insanları etkilediği kadar insanlığı da etkilediği öne sürülmüştür. Bu terapi danışanlarına aşırı geniş alanlar sağladığı için gerçek hayatlarında da aşırı geniş olmaya yönelmişlerdir. Taylor (2001) hümanistleri eleştirdiği yazısında hippi hareketi, eşcinsel hareketi gibi hareketlerin temelinde hümanistik psikolojinin yattığını savunmuştur. İnsanları kendisinden büyük olduklarını empoze etmenin toplumsal düzeni bozduklarına örnek olarak da bu örnekleri belirtmişlerdir. İnsanlara olduğundan daha iyi olduğuna hazırlamak danışmanın terapötik tutumuna zarar verdiği için de tam anlamıyla bir terapi sürecinin gerçekleşmediği de diğer ideolojilere sahip olan kişilerin narsistlik konusundaki son eleştiri tipidir.
Herkese uygulanamaması: Özellikle psikanalistler, hümanistlerin uyguladığı terapinin herkese uygulanamayacağını savunmuştur. Bunun sebebi ise hafif de olsa patolojik sıkıntılara sahip olan insanların terapistlerinden bir şey elde edemeyeceklerinden kaynaklıdır. Bunun tersi bir örnek olarak da koşulsuz kabul esas olduğu için danışan, terapi aldığı esnada kendi halinden memnun olabilir ve bir şeyi olmadığına kendisi inanabilir. Burada psikanalistler, hümanistlerin danışanlarına kendilerini yanılttıklarını, aldattıklarını savunmuştur. Psikanalistler bu konu ile alakalı son olarak hümanistlerin teknikleri doğru olsa dahi hiç kimsenin kendilerini gerçekleştirebilmesinin olasılıksız olduğu için her türlü kuramda büyük bir açık olacağını belirtmişlerdir.
Çok basit ve çok iyimser oluşu: Davranışçılar ve psikanalistler dünyanın hümanistlerin düşündüğü gibi tozpembe ve çok iyi olmadıklarını savunmaktadırlar. Onların gözünde hümanistler kendilerini dünyanın kurtarıcıları olarak görmektedirler. Lakin bu iki ideolojiye sahip olan kişiler durumun böyle olmadığına yönelik çeşitli yazılar yazmışlardır. Terapistin soğukkanlı olması gerektiği ve ancak bu durumda danışanlarına yardım edebilecekleri düşüncesi hümanistik düşüncenin en büyük eksikliklerinden biri olarak görülmektedir. Aynı zamanda bilimsel net bir terapi temellerinin olmayışı terapiyi çok sade ve baştan savma bir yönteme indirgendiği de ayrı bir eleştiri konusu olarak ele alınmıştır.
Kaynakça
TAYLOR, E. (2001). Positive Psychology and Humanistic Psychology: A Reply to Seligman, Journal of Humanistic Psychology, Vol. 41 No. 1,Winter 2001 13-29