Hümanistik Psikolojinin Teknikleri

30.05.2018
5.194
Hümanistik Psikolojinin Teknikleri


Hümanistik Psikolojinin Teknikleri

Birey merkezli terapi: Hümanistik terapinin en sık uygulanan biçmidir. Carl Rogers tarafından oluşturulmuştur. Danışma sürecinde fazlasıyla transferans içermesine rağmen buradan kaynaklanan sıcak ortam ve merkezde danışanın yer alması, danışanın kendisini açmasında bir yarar. Burada önemli olan kaide uygulanan psikoterapi teknikleri değildir. Mühim olan husus, danışan – danışman ilişkisidir (Rogers, 1957). Bu ilişkide danışanı merkeze almanın yöntemleri olarak ise Rogers; empati, koşulsuz kabullenme ve saydamlık gibi yöntemler kullanmıştır. Bu terapiyi doğru değerlendirebilmek için iki koşul vardır. Birinci koşul terapistin danışma sürecindeki yeridir. Terapist diğer yaklaşımların aksine kendisini merkezde tutup danışanı ikinci planda tutma gibi bir davranışta bulunmaz. Terapist bu süreçte kontrolü ele alan kişi olmaktan ziyade bir yardımcı, yol göstericidir. İkinci koşul ise danışanın kendilik (benlik bilinci) kavramıdır.

Kendilik: Kişinin kendisini nasıl gördüğünün tanımıdır. Kendisi hakkındaki düşünceleri, benliğine karşı olan tavrı, ve ideal benliğine olan yakınlığı ile ilgili bir olgudur. Benlik bilinci olumlu olmak dışında olumsuz da olabilmektedir. Olumlu birey; yapıcı düşünme, yapıcı davranma, iyimser olma davranışı göstermekteyken olumsuz birey, yıkıcı olma, kötü düşünme ve yapma eğilimlidir (akt. Cüceloğlu, 2016). Rogers’ın teorisinde

kendilik kavramı her insanın kendini gerçekleştirme eğiliminin farklı ve benzersiz oluşundan gelmektedir. Kendilik, kendi içinde iki alt kategoriye ayrılmaktadır. Gerçek kendilik, realiteye ve deneyime bağlıdır. İdeal kendilik ise kişinin kendisini görmek istediği kendilik seviyesidir. Birey kendisini ideal kendilikten uzakta hissettiğinde kaygı ve suçluluk hissetmektedir ve birey merkezli terapide danışanın bu yönüne ağırlık verilir.

Gestalt terapi: Psikanalitik ve doğu felsefesini temel alan, bununla birlikte hümanistik psikoterapilerde kullanlılan Fritz Perls’in  oluşturduğu başlıca tekniklerden birisidir. Bireyin potansiyeline inanan, ilişkisel, problem odaklı, bütüncül, şimdi ve buradalık ilkesine sahip bir tekniktir. Fenomenolojik bir yapısı vardır. Temelinde yatan soru “Dünyamızı nasıl algılıyoruz? sorusudur. (Perls F. 1951) Kişide “o” kelimesi yerinde “ben” kelimesini kullandırtarak olası bitirilmemiş işler için rahat bir çözüm adımı oluşması sağlanmaktadır. Terapist uzman rolünde değildir. Gestalt terapiye göre kişide üç tane farkındalık bölgesi bulunmaktadır. Bunlar iç dünya, dış dünya ve majadır. Maja ise kendisinde dörde ayrılır:

Ait olmayan şeyi içinde bulundurma:  Buna introjection denmektedir. Ebeveynden ve toplumdan tecrübelenen şeyin bütün halinde kişinin içine yerleşme durumudur. Bunlar özellikle toplumsal normlara uyum sağlama konusunda bir avantaj sağlamaktadır. Nerede ne konuşulması gerektiğini bilme gibi. Ya da motor davranışlarının refleksif bir hal almasını sağlamakta pozitif bir etkisi vardır. Yeşil ışıkta arabayla yola devam etme, basketbol oynama vb.

Ait olan şeyi dışarıda deneyimleme: Buna projection denmektedir. Bu tanımda kişi, kendisinde olanı başkasına atfetmektedir. Genellikle realite ile ideal benlik arasında çatışma olduğu zamanlarda gerçekleşmektedir.

Kişinin enerjisini başka bir tarafa yönlendirmesi: Buna deflection denmektedir. Yapılması gereken bir şeyin veya yapılmasının doğal olduğu bir şeyi yapma yerine olması gereken olaydan bağımsız başka olaylara yönelme. Sınavı yaklaşan birisinin stres atma amaçlı futbol oynamaya gitmesi, uyuması gereken bir çocuğun saatini geçirercek bir şekilde uyumayıp başka etkinlikler yapması halidir. Bu durumda olan kişiler genellikle çok sık konu değiştirirler.

Kendi organizmasıyla çevre arasında sınır olmama: Buna confluence denmektedir. Birey kendisini grup içinde unutma eğilimi gösterdiğinde confluence yaşanır. Kişinin gruba bazı durumlarda kendisini adadığı zamanlarda gerçekleşir. Hem iyi hem kötü olduğu yerler vardır. Koro eşliğinde şarkı söylemek, senkronize dans etmek gibi durumlar iyi haldeyken sürüye uyup kendilerini ikinci plana atma davranışı kötü haldedir.

Varoluşsal Terapi: Viktor Frankl’ın ilk olarak ortaya çıkarttığı Rollo May, Ludwig Binswager gibi psikiyatrların öncülüğünü yaptığı hümanistiğin temelini oluşturan bir başka tekniktir. İnsanın varoluş durumunun derinine inen “Ben kimim?” “Nereden geliyorum? “Neden var oldum?” gibi sorular öz kabul edilmektedir. Kişinin özgürlük, yalıtılmışlık, anlamsızlık ve ölüm konularına odaklanılır (Yalom, 1980). Terapinin uygulanış amacı, bireyin varoluşunu bir amaca indirgemesini sağlamaktır. Bu yaklaşım mekanikleşmeye uzak bir yaklaşım olduğundan ötürü net bir sınırları bulunmamaktadır. Önemli olan terapist tarafından danışanın duygu ve düşüncelerinin takip edilmesi ve buna uygun tepkilerin verilmesidir.

KAYNAKÇA

  1. PERLS, F. (1951). Gestalt Therapy: excitement and growth in the human personality. New York: Julian Press(Perls, 1951) 76-116
  2. Gestalt terapi
  3. YALOM, I. (1980). Varoluşçu Psikoterapi, Çev: Zeliha İyidoğan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
  4. ROGERS, Carl R. (1957). The Necessary and Sufficient Conditions of Therapeutic Personality Change. Journal of Consulting Psychology, 21.
  5. CÜCELOĞLU, D. (2016). İnsan ve Davranışı, Remzi Kitapevi, İstanbul
YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.