İnsanın Anlam Arayışı (Victor E.Frankl)
Victor Frankl, İkinci Dünya Savaşı sırasında, milyonlarca tutsağın imha edildiği Auschwitz, Nazi toplama kamplarında yaşadığı mücadeleyi, tanık olduklarını ve bu esnada hayatta kalabilmek için geliştirdiği kuramını, bu kitapta etkileyici bir dille anlatmaktadır.
Kitap bu günlerde hayatın anlamına güç katmak için okunacak olanlardan bir tanesi. İnsanlık dışı kamplarda kız kardeşi hariç, babası, annesi, erkek kardeşi ve karısını kaybettiği uzun süren bir tutukluluk halinin, bütün değerleri yok edilmiş, açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında ezilen insanın yaşamını sorgulayarak bize en umutsuz anda bile umut olmayı hedeflemiştir.
Frankl’nin yaşadığı bütün ıstıraplar onu yaşam üzerine düşünmeye ve acının bile yaşamı güçlendirici etkisi olabileceğine itmiştir. Kendisi yaşamı acıda anlam bulmak olarak görmektedir. “Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır” der. Bu kitap, en derin insani sorunlara odaklanarak, iyiye yönelmeye doğru motive eden dramatik bir hazinedir. 1945 de 9 günde yazdığı kitabın ilk bölümünü yayınladıktan sonra bu kadar ün yapabileceğini düşünmemiş, hatta daha sonra bu kadar çok satmasını trajik bulmuştur.
İlk bölümde kamptaki yaşama savaşını felsefi bir sorgulamayla anlatmış, daha sonra ilave ettiği bölümlerde ise logoterapi ile günümüz kaygıları ve insan varoluşunun trajik yanlarına karşılık, iyimserliği ile yaşama evet demenin nasıl olacağı üzerinde durmuştur. Ona göre insan her koşulda kendi çıkışını bulabilir. Hayatının anlamı, hayatının amacında gizlidir der Frankl, Kitapta anlattıklarıyla, hem insanoğluna acıların ve yıkımların yarattığı çaresizlik karşısındaki halini, hem de bu halden kurtulabilecek gücün varlığını hissettirir bize.
Yaşadıklarımızı sorgulamaya yardımcı olarak, kapıldığımız uyuşukluktan, şüpheye düştüğümüz aklımızdan ve gücümüzü yeniden keşfedebileceğimize olan inancımızı tazeleyerek, sınırlarımızı hatırlatıyor. Dr. Frankly Varoluşsal Psikolojiyi; insan koşullarda özgür değildir ama koşullar karşında alacağı tavırda özgürdür. Bu özgürlük başıboş bir davranış özgürlüğü değildir. Dünyaya ve diğer insanlara karşı sorumluluk üstlenilen, acı, korku, kaygı gibi duygularda anlam kazanan bir özgürlüktür diye tanımlar. İnsan, varoluşunu devam ettirmek için, kendine anlamlı bir neden bulmalıdır.
Onun için bir cehennem ortamı olan Auschwitz Kampında acıyı yön değiştirip bunu bir kazanıma çevirmiştir. Kampta, hayatta kalabilmek için güçlü olmak ve güçlü görünmek zorundadır. Çünkü hasta olanlar direk gaz odalarına ölüme gönderildiği için evine ve ailesine yönelik özlemine tutunarak yaşamını devam ettirmeyi seçmiştir.
Baştan sona bize, bu günümüze ışık tutup insanın varoluşsal çabasının sonucunda nelere göğüs gerip, neleri alt ettiğini anlatarak, gücümüzün farkına vardırıyor. İnsanı iyileştiren, umut aşılayan, yaşamsal motivasyonun önemini anlatan okunası bir kitap olarak görüyorum.
Kitaptan birkaç kesit bırakarak merak uyandırayım okumak isteyenlere…
“Çıplaklığımızı iliklerimizde duyumsamıştık: Artık çıplak vücutlarımızdan başka gerçekten hiçbir şeyimiz kalmamıştı; tüyümüz bile yoktu; sahip olduğumuz tek şey, kelimenin tam anlamıyla çıplak var oluşumuzdu.”
“Hepimiz bir zamanlar “birisiydik”, şimdi ise bize kesin anlamda birer hiç gibi davranılıyordu, İnsan, bu koşullar karşısında hiçbir eylem seçeneğine sahip değil midir?”
“Bir ot gibi yaşayıp sonunda o zamanlar olduğu gibi verimsiz bir işçi olarak ölmektense, bir doktor olarak yoldaşlarıma yardım etmeye çalışmanın elbette daha anlamlı olacağını düşündüm, ama öleceksem, hiç olmazsa bunun bir anlamı olmalıydı”
“İnsanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey gerilimsiz bir durum değil, daha çok uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir”.
“Benzer bir durumda aynı şeyi yapıp yapmayacağını kendine mutlak bir dürüstlükle sormadığın sürece hiç kimsenin yargılamaması gerekir”
“Zaman deneyimimiz ne kadar, çelişikti! Gelecekte bir hedef göremediği için kendini çöküşe bırakan bir insan, kendini geçmişe yönelik düşüncelere dalmış buluyordu.”
“Yaşamında hiçbir anlam, amaç, hedef göremeyen ve bu nedenle sürdürmeyi anlamsız bulan kişinin vay haline! Kaybetmesi uzun sürmeyecektir”
“Bu dünyada sadece soylu insan ve soysuz insan ırkı vardır. Her ikisi de her yerde bulunur, toplumun her kesimine sızar. Hiçbir grup sadece soylu ya da sadece soysuz insanlardan oluşmaz”
“Ruhsal baskıdan birdenbire kurtulan bir insanın, ahlâki ve ruhsal sağlığı da hasar görebilir. Onlar için değişen tek şey, eskisi gibi baskı altında olmak yerine, baskıcı olmayı seçebilirler. Kendi davranışları, yine kendi yaşadıkları korkunç deneyimlerle haklı çıkma yoluna gidebilirler.”
“Kendini gerçekleştirme denilen şey, hiç de ulaşılabilir bir şey değildir. Bunun da basit bir nedeni vardır Kişi buna ulaşmak için ne kadar çok uğraşırsa, bunu da o kadar çok kaçıracaktır”
“Aslına bakılacak olursa, sorumluluk terimiyle yaşanmadığı sürece, özgürlük yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır”
“ Ama insan ruhtan öte bir şey”
“Bir başka insanı, kişiliğinin en derindeki çekirdeğinden kavramanın tek yolu sevgidir. Sevmediği sürece hiç kimse, bir başka insanın özünün tam olarak farkına varamaz. Sevgisi yoluyla insan, sevilen kişideki temel kişilik özelliklerini ve eğilimlerini görebilecek duruma gelir ve dahası, ondaki gerçekleşmemiş olan ancak gerçekleştirilmesi gereken potansiyelleri görür”
“Her çağın kendine ait ortak nevrozu vardır ve her çağ, bununla başa çıkmak için kendi psikoterapisine ihtiyaç duyar”
“Kuşkusuz, insan sonlu bir varlıktır ve özgürlüğü sınırlıdır.Bu, koşullardan özgürlük değil, koşullara yönelik bir tavır alabilme özgürlüğüdür”
“Yaşamın nihai anlamı da, eğer böyle bir şey varsa, en sonunda, ölümün eşiğinde ortaya çıkmıyor mu? Ve bu nihai anlam da, her bir durumun potansiyel anlamının, ilgili bireyin bilgisi ve inancının elverdiği ölçüde en iyi şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine bağlı değil mi?”
“Her şey bir yana, insan, Auschwitz’in gaz odalarını icat eden varlıktır; ama dudaklarında duayla gaz odalarına dimdik yürüyen varlık da insandır. Dünya kötü bir durumda ve her birimiz elinden geleni yapmadığı sürece her şey daha kötüye gidecek. Bu nedenle uyanık olalım, iki anlamda uyanık olalım: Auschwitz’den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz, Hiroşima’dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz.” diyor Frankl…
Ve son olarak “Varoluşsal boşluk temel olarak kendini can sıkıntısı durumunda dışa vurur”
O halde okuma zamanı… Keyifli okumalar..