İyi aile yok mudur?

İyi aile yok mudur?

Yaklaşık 5 yıldır severek takip ettiğim bir yazar Nihan Kaya. 2018 yılında çok sarsıcı bir kitapla karşımıza çıktı. Ailenin toplumun en temel yapı taşı olduğu ilkokuldan itibaren öğretilen bir ülkede, “İyi Aile Yoktur” adında bir kitap yazdı.

Peki, Nihan Kaya bu kitapta bize ne söylemek istiyor? Gerçekten de dünya, hassas kalpler için bir cehennem midir? Çocuklarımızı ne kadar seviyoruz? Onlara ne kadar iyi anne-baba oluyoruz? En önemlisi, kitabın kapağında yazdığı gibi “iyi aile, ‘iyi aile yoktur’ düsturuyla hareket edebilen aile” midir?

Kaya, kitabın ilk sayfasında Hallac-ı Mansur’dan bir alıntı yapar: “Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir. Cehennem, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.” Buradan yola çıkarak çocukların hassas dünyasını, yetişkinlerin onlara aslında nasıl kötülükler yaptığını anlatır. Yol boyunca sizi kendi çocukluğunuza taşır ve aslında anne-babanızın sizi ne kadar incittiğini anlarsınız. İncinmiş olduğunuzu biri size söyleyene kadar bilmezsiniz, ta ki kendi çocuğunuzu aynı şekilde incitene kadar.

Benim bu yazıyı yazmaktaki amacım, tek bir çocuğun bile incinmesini engelleyebilmektir belki de. Çünkü kitapta da sıklıkla bahsedildiği gibi hiçbir çocuk okula ütüsüz kıyafetle gittiği için incinmez. Siz onu yeterince anlayamadığınız için incinir. Korunmaya muhtaç olan ve yetişkinlerin kocaman dünyasında kendine yer açmaya çalışan kişi çocuktur.

Belki de gerçekten toplum olarak bazı bakış açılarını değiştirmemiz gerekiyor. Çocuğa bağırabiliyoruz fakat çocuk yetişkine bağırdığında saygısız ilan ediyoruz. İyi Aile Yoktur ’da şöyle anlatılır saygı kavramı: Seksen yaşında bir adam, beş yaşında bir çocuk içeri girince ayağa kalkmış. Etraftakiler “Aman efendim, ne yapıyorsunuz; çocuk o!” demişler. Yaşlı adam “Çocuk, saygıyı bizden öğrenmeyecekse kimden öğrenecek?” diye cevap vermiş. Ne kadar da doğru. Ve evet, saygı budur, böyle öğretilir. Çocuğunuzun saygıyı öğrenmesini istiyorsanız ona “Saygılı ol.”, “Büyüklerini say.” diye öğütlemek yerine saygı gösterin. Kendisi saygı görmeyen bir çocuk, bir başkasına saygı göstermeyi nasıl öğrenebilir? Bizim çocuğa hiyerarşik bir ilişki dâhilinde öğrettiğimiz şey, saygı değil, olsa olsa itaat olabilir. “Büyüğe saygı” klişesi altında ona kendisini aşağıda, yani “alt” hissettirdiğimiz ve “üst”üne itaat etmesini öğrettiğimiz çocuk, tabii ki hayvanlara eziyet edecek, sınavda hile, oyunda mızıkçılık yapacak, yalan söyleyecek ve sonra kendisini “üst” hissedeceği bir paye bulur bulmaz altını ezecektir. (İyi Aile Yoktur – s:27)

Değiştirmemiz gereken birçok şeye çarpıcı şekilde rastlıyoruz kitabı okumaya devam ettiğimizde. Anne-baba olmak aslında kişinin gerçekte kim olduğunu ortaya çıkarıyor. Bir kişinin ne kadar iyi bir insan olduğunu anlamak istiyorsak belki de çocuklarına davranışlarını gözlemlemeliyiz. Çünkü kişi anne-baba olduğunda kendi anne-babasının ona davranış şekillerini bilerek veya bilmeyerek çocuğuna yansıtıyor ve evet tam da burada, buna “dur” demek için bu yazıyı okuyorsunuz. Çünkü eğer siz durduramazsanız bu, nesiller boyu devam edecek ve kuşaklararası aktarım halinde torunlarınıza, onların torunlarına kadar uzanacak. Hayatta en çok öfkelendiğimiz kişinin kendi çocuğumuz olduğunu kabullenmek okurken pek bir motivasyon sağlamayabilir. Ancak dürüst olup kendinizi değerlendirmeye başladığınızda bir şeyleri değiştirebilirsiniz.

Hemen şimdi çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığınızı düşündüğünüzde aklınıza gelen ilk ihtiyaçların fiziksel ihtiyaçlar olması sizi de rahatsız etmiyor mu? Oysa “Fiziksel annelik, gerçek anneliği örtbas etmeye yarar.” (İyi Aile Yoktur, s:58) “Çocuğun iç benliğiyle irtibat kurmasını desteklememiz gerektiği gibi, eğer biz de çocuk büyürken kendi iç benliğimizle irtibat kurabilirsek, karşımıza çıkmasını hiç beklemediğimiz durumlarda ne yapılması gerektiğini annelik ya da babalık sezgilerimizle bulabiliriz.” (İyi Aile Yoktur, s:65)

Sizlerle paylaştığım düşüncelerimi Nihan Hanım’ın bir oturumda herkese gülümseyerek ve nazikçe yaptığı o uyarıyla bitirmek istiyorum: “İyi Aile Yoktur” kitabını okuyun, ancak sakın anne-babanıza tavsiye etmeyin. Umarım bu kitap, bütün hassas çocukların anne-babalarının ve içindeki hassas çocuğu iyileştirmek isteyenlerin başucunda olur.

 

Tuğçe Dilara Sönmez – Psikolojik Danışman

YAZAR BİLGİSİ
Maltepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden 2016 yılında mezun oldum. Yine aynı üniversitede Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik üzerine yüksek lisans çalışmalarıma devam ediyorum. Üniversitede 1 yıl Pdr kulübü yönetim kurulunda görev aldım. Eğitimim boyunca ve sonrasında Çocuk Psikanalizinde Yorum, Öğrenme İlişkileri ve Psikodrama gibi bir çok konuda eğitimlere katıldım. 2013 yılından bu yana uluslararası bir dernek olan “Make a Wish” in Türkiye kısmında gönüllüyüm. Çeşitli kurumlarda ergenlerle, ve okul öncesi çocuklarla çalıştım. Hâlâ özel bir ortaokulda ergenlerle çalışmaktayım. Aynı zamanda da bir gazete için köşe yazıları yazıyorum.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.