Kalıtım mı, Çevre mi?

21.04.2021
11.342
Kalıtım mı, Çevre mi?
Sponsor Bağlantılar

Kalıtım mı, Çevre mi?

     Gelişim psikolojisinin hala yanıtlayamadığı soru “Kalıtım mı Çevre mi?” sorusudur. Yani, “davranışın kaynağı doğuştan mıdır yoksa deneyimlerimiz midir?” “İnsanın gelişiminde kalıtım mı çevre mi en önemli etkiye sahiptir?” Bu sorular antik çağdan bugüne değin farklı yanıtlar bulmuştur. İnsanın doğuştan getirdiği biyolojik özelliklerin (kalıtımın), insanın doğum sonrası gelişiminde etkin bir rolünün olduğunu savunan birçok düşünür olmuştur. Antik çağlarda Platon, insanın doğuştan bir takım yeteneklerle dünyaya geldiğini savunanlardan bir tanesidir.

Platon, “Bu toplumun birer parçası olan sizler, diyeceğim, birbirinizin kardeşisiniz. Ama sizi yaratan Tanrı, aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç kat­mıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklarda her halde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir, altından gümüş, gümüşten de altın doğduğu olabilir” (Platon, 1975).

Platon bu sözleriyle insanların altın, tunç, demir gibi madenlerle benzetme yaparak farklı mayalarının olduğunu söylemiştir. İnsanların doğuştan getirdiği farklı özellikleri, yetenekleri olduğunu vurgulamıştır. Doğuştancı bu bakış uzun yıllar kabul edilmiş, birçok düşünür benzer söylemlerde bulunmuştur. Örneğin 17.yüzyılda Descartes, bilginin duyu organlarından, düş (hayal) gücünden (yapay bilgi) ve doğuştan geldiğini söylemiş. Tanrı, ruh, uzay ve tüm matematik düşüncelerin doğuştan geldiğini savunmuştur.

Günümüze yaklaştığımızda 1880-1961 yılları arası yaşamış Arnold Gesell, insanoğlunun dünyaya biyolojik bir programla geldiğini ifade etmiş, gelişimde kalıtımın önemli bir etkisi olduğunu savunmuştur. Çevrenin büyüme ve gelişme için birincil uyarıcı olmadığını söyleyen Gessell, gelişimsel temellerin olgunlaşmaya bağlı olduğunu, olgunlaşmanın ise genler tarafından yönlendirildiğini ileri sürmüştür.

Arnold Gesell, yaptığı çalışmada 1000’nin üzerinde çocuğu incelemiş ve çocuklarda kavramanın, oturmanın, ayakta durmanın veya koşmanın her zaman aynı silsilede ve yaklaşık benzer yaşta gösterdiğini ortaya çıkarmıştır (Lauer, 2003). Her ne kadar çevrenin gelişiminde etkisi olduğunu görmezden gelmese de bir noktaya kadar önemli olduğunu asıl önemli olanın genler olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca bireysel farklılıkları belirleyen şeyin de yine genler olduğunu savunmuştur.

Tüm bu düşüncelerin aksini iddia eden düşünürler de yok değildir. 17.yüzyılda John Locke, insanın zihinsel sürecini bu şekilde açıklamıştır: “Öyleyse zihnin, bütün özniteliklerden yoksun, hiçbir idesi olmayan, özel deyimiyle, beyaz (boş) kâğıt (levha) olduğunu düşünelim; bu zihin nasıl donatılacaktır? İnsanın o devingen ve sınırsız imgelemenin hemen de sınırsız bir değişiklik içinde ona işlediği bu geniş birikim nereden geliyor? Zihin bu usun ve bilginin bütün gereçlerini nereden edinmiştir? Bunu tek sözcükle ‘deneyden’ diye yanıtlayacağım” (Locke, 1992).

“Tabula Rasa” (boş levha) savı ile bütün idelerin duyumdan ya da düşünümden geldiğini savunan Locke, insanlar arası farklılıkları, doğuştan gelen yatkınlıklarla değil; çocukluktaki davranış şekillenmesine, deneyimlere ve çevreye bağlı olarak açıklanabileceğini savunmuştur. 18.yüzyılda David Hume, tüm düşüncelerimizin kaynağının izlenimlerimiz olduğunu savunmuştur. Ona göre; “Bilginin hammaddesi izlenimlerdir.” Her düşüncenin mutlaka bir izlenimi olduğunu, düşüncenin anlaşılması için kaynağı olan izlenimin ne olduğuna bakılmasını söylemiştir.

Günümüze yaklaştığımızda 1917-2005 yılları arasında yaşamış Urie Bronfenbrenner, gelişimde çevrenin önem ve etkisini ayrıntılı olarak açıklık getirmeye çalışmıştır.  Bugün gittikçe daha fazla ilgi çeken ekolojik sistemler yaklaşımını geliştirmiştir. Bronfenbrenner, çocuğun gelişimini, içinde geliştiği çoklu çevreler ya da ekolojik sistemler bağlamında ele almıştır.

Bronfenbrenner’in ekolojik kuramı beş çevresel sistemden oluşur. Bunlar; mikrosistem, mezosistem, egzosistem, makrosistem ve kronosistemdir (Santrock, 2021).

Mikrosistem: Bireyin içinde yer aldığı en temel sistemdir. Kişinin ailesi, okulu ve mahallesi gibi bağlamları içerir. Ebeveynlerle, akranlarla ve öğretmenlerle doğrudan etkileşimler bu mikrosistem içinde gerçekleşir.

Mezosistem: Mikrosistemler arasındaki ilişkileri veya bağlamlar arasındaki bağlantıları içerir. Araştırmacılar tarafından iki mikro sistemi köprüleyen bir ilişki olarak da tanımlanmaktadır. Okul- aile, akran grubu-aile bu sistem içerisinde yer alır. Bu kurama göre, ebeveynlerince reddedilen çocuk, okulda öğretmenlerle ilişki geliştirmede zorlanacaktır.

Ekzosistem: Bireyi doğrudan ilgilendirmeyen fakat hali hazırda gelişimlerini etkileyebilecek çevresel etkilere atıfta bulunmaktadır. Birey bunlardan sadece birinde yer alır. Örneğin stresli bir çalışma ortamı anne babanın evdeki ilişkilerini etkileyebilir ve bu durum çocuğun istismarı ile sonuçlanabilir. Bu sistem, ekonomik sistem, ulaşım sistemi, yerel hükümetler ve kitle iletişim araçları gibi toplumun temel kurumlarını kapsamaktadır.

Makrosistem: Kişilerin içinde yaşadıkları kültürdür. Toplumun inanç sistemleri, kaynakları, tehlike ve fırsatları, yaşam biçimleri bu sistemin önemli yapılarıdır. Bireyin gelişiminde etkin rol oynamaktadır.

Kronosistem: Bireyin yaşamı boyunca değişim ve tutarlılık gösterebilecek etmenlerin etkilerini ifade etmektedir. Bireyin gelişimi üzerinde etkili olabilecek anne baba ayrılığı, ülkede yaşanan savaşlar ve ekonomik sıkıntılar gibi bir takım yaşamsal olaylar bu son sisteme örnektir.

“Kalıtım mı Çevre mi?” konusu bugün bile hala kesinlik kazanmayan, tartışılan ve tartışılmaya devam edilecek bir konu olma özelliği taşımaktadır. Bu güne kadar gelişim konusu üzerinde çalışan bilim adamlarının bazıları, gelişimde daha çok kalıtım, diğer bir grup ise çevrenin etkili olduğunu savunmuşlardır. Kalıtımı savunanlar “biyolojik mirasın” Çevreyi savunanlar ise “çevresel deneyimlerin” gelişim üzerinde en önemli etkiye sahip olduğunu iddia etmişlerdir. Genel olarak kalıtımın veya çevrenin etkili olduğunu söylemek yerine, bazı özellikler için çevrenin, bazı özellikler için kalıtımın daha etkili olduğunu söylemek daha doğrudur. Bireyin gelişiminde hem çevrenin hem de kalıtımın etkisi vardır. Burada kalıtım, doğuştan getirdiğimiz donanımı, biyolojik mirasımızı ifade eder. Çevre ise döllenmeden (bebeğin anne rahmine düşmesi)  başlayarak insanı etkileyen tüm dış uyarıcılardır. İnsanlar, kalıtım özelliklerinin ve yaşadıkları çevre koşullarının birbirinden farklı oluşu nedeniyle gelişimlerinde farklılıklar göstermektedir.

KAYNAKLAR

Lauer, A.G. (2003). Die entwicklung des menchen. fachhochschule nordost-niedersachsen fachbereich sozialwesen. http://opus.uni-lueneburg.de/opus/volltexte/2003/199/pdf/Entwicklung%20des%20Menschen.pdf Erişim Tarihi: 24.07.2017

Locke, J. (1992) “İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme” Çev. Vehbi Hacıkadiroğlu, Ara Yayıncılık, İstanbul.

Platon. Devlet. çev. Sabahattin Eyüboğlu-M. Ali Cimcoz. 3.bs. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1975.

Santrock, John W. (2021). Yaşam Boyu Gelişim. Çev: Galip Yüksel (13. Basımdan Çeviri: Gözden Geçirilmiş Yeni Basım). Ankara: Nobel Akademik.

Taşpınar, M. (2020) “İnsanı Anlama Üzerine Akran Danışmanlığı Ortaöğretimde Varoluşu” Akademisyen Kitapevi, Ankara.

Taşpınar, M. (2022) “Gelişimsel Anne Baba Tutumu” Ayyıldız Kitap

 

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Adana-Pozantılıdır. 2011-2012 eğitim öğretim döneminde Milli Eğitim Bakanlığında Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen olarak görev yapmaya başlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı birçok kurumda görev almıştır. 2013-2014 eğitim öğretim döneminden buyana Mersin-Mut Anadolu Lisesinde (Şehit Ali Gümüş Anadolu Lisesi) görev yapmaktadır. Akran Arabuluculuğu Uygulayıcılığı, Psikososyal Müdahale Hizmetleri, Psikososyal Destek Programı, Bağımlılıkla Mücadele, 7-19 Yaş Aile Eğitimi Uygulayıcı Programı, Özel Eğitim Hizmetleri alanlarında eğitimler almış olup bu alanlarda çalışmalar yürütmüştür. Ergenlik dönemi psikolojisi ve akran danışmanlığı alanları ile ilgili makaleler yazıp ve bu alanlarda proje çalışmaları yürütmüştür. Son olarak "İnsanı Anlama Üzerine Akran Danışmanlığı Ortaöğretimde Varoluşu" ve "Gelişimsel Anne Baba Tutumu" isimli kitapları kaleme almıştır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.