Kevin Hakkında Konuşmalıyız – Film İnceleme

27.03.2017
8.067
Kevin Hakkında Konuşmalıyız – Film İnceleme

 

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin Adı: We Need to Talk About Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız)

Oyuncular: Tilda Swinson, John C. Reilly, Ezra Miller, Jasper Newell, Ashley Gerasimovich

Yönetmen: Lynne Ramsay

Tür: Drama, Gerilim

Süre: 1 saat 52 dakika

Neden İzleyelim?

Merhabalar, bu hafta anlaşılması hayli zor bir filmi mercek altına aldım. Film çok çarpıcı bir konuyu ele alıyor. Aslında bir ana-oğul ilişkisi var; ancak bu filmi ilginç yapan şey, genelde görmeye alışkın olduğumuz güçlü bir aile bağını yansıtmaktan çok uzak olması. Tam tersine çocuğuyla bağ kurma konusunda problem yaşayan bir anne ile sorunlu olduğu düşünülen bir çocuk arasında nadiren güzel çokça gergin sahnelere tanık oluyoruz. Daha doğduğu andan itibaren annesi tarafından bakılması zorunlu bir varlık konumuna düşen Kevin’ in büyüdükçe kendine çizdiği yolu ve annesinden miras kalan sorunlarıyla baş etme şekillerini görüyoruz.

Sahneler arası geçişlerde bazen kopukluk yaşanabiliyor. Yönetmen sadece bir kısım bilgiyi bizlere sunmuş, gerisini bizim hayal gücümüze bırakıyor. Örneğin, filmin başında Eva’ nın (anne) domates festivaline benzetilen bir yerde eğlendiği görülüyor. Bu sahnenin ne zamanı yansıttığı bilinmiyor; ancak Eva’nın evlenmeden önceki hali olduğunu düşündürüyor. Yine benzer şekilde kırmızı rengin zaman zaman sahneleri renklendirmesi hakkında izleyiciye açık kapı bırakılmıyor. Ancak anlaşılan en net sahnelerden biri Eva’ nın çocuğu olmadan önceki hayatının şimdiki hayatından çok farklı olduğu. Oldukça keyifli ve özgürce bir hayat yaşayan Eva doğum sonrası hayata uyum sağlamakta zorlanıyor. Ancak tuhaf bir şekilde ikinci çocuğu Celia’ da aynı sorunları yaşamıyor. Celia ise Kevin’ in aksine daha sağlıklı bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor.

Çarpıcı bir senaryo etrafında şekillenen hikaye aile bağları konusuna farklı bir bakış açısı getiriyor. Peki Kevin’ i açıklamak için tek bir sözcük yeterli olur mu? Çok zor. Bu yüzden farklı kuramların getirdiği açıklamalardan yararlanmanın en doğrusu olduğu görüşündeyim.

Nasıl Değerlendirelim?

Film başlarda normal bir aileyi yansıtıyor gibi gözükse de aslında anormallik bu ailenin temel noktalarından biri. Evin babası ve küçük kızı ailenin hikayedeki en zayıf halkaları konumunda. Ancak Eva ile Kevin arasındaki ilişkiyi anlamada zaman zaman onların da yardımına ihtiyaç duyuyoruz. İşte bu karmaşık hikayeyi anlamak için pek çok kuram ve bakış açısı ile açıklama getirilebilir. Bunlardan birkaçını sizler için derledim.

Bir Bilinç Yansıması Olarak Freud’ un Analitik Kuramı

Freud, 1920’lerin başlarında, kişiliği oluşturan üç yapı olduğunu belirtmiştir: id, ego, süperego (Freud, 1962). İd’ in tamamı bilinçdışında iken ego ve süperego üç bilinçlilik düzeyince de işlev göstermektedir. Freud’ a göre bu boyutlar zihnin içinde ayrı bölümler değil adeta bir resmin renkleri gibi bölümlerin uyum içinde birlikte bulunduğu karışımdır.

İd: Türkçe’ de ilkel ben olarak adlandırılır. Biyolojik gereksinimleri psikolojik gerilimlere dönüştürür. Haz ilkesi doğrultusunda hareket ederek acıdan kaçınır ve haz elde etmeye çalışır. Tümden mantık dışı ve ahlak dışı olup realite kavramından yoksundur. Kevin’ in filmde göstermiş olduğu karakter de Freud’ un id kavramı arasında paralellik gösteriyor. Düşündüklerini doğru veya yanlış oluşunu değerlendirmeden uygulayışı bunun en büyük örneği.

Ego: İd’ in arzularının ifade edilmesini ve doyurulmasını sağlar.

Süperego: Bir kimsenin toplum içerisinde etkili biçimde yaşayabilmesi için o toplumun değerler sistemini ve kurallarını kazanabilmesi gerekir. Bunlar sosyalizasyon süreci ile kazanılır ve psikoanalitik kuramdaki yapısal modele göre süperego olarak adlandırılır. Hikayenin merkezinde yer alan bir diğer karakter olan Eva, süperegoyla benzer çizgide bir duruş sergilemektedir. Tabi bunun çok keskin bir ayrım olduğunu söylemek yanlış olur zira Eva bütün hayatını toplum ne der sorusu üzerinden şekillendirmemektedir. Ancak sözde annelik görevini yerine getirmek adına oğluyla vakit geçirip onu yemeğe götürmesi ve bu vakitlerde aralarında geçen soğuk diyaloglar Eva’ nın karakterine olan bakış açımızı süperego kavramına çeviriyor.

Bu kurama dayanarak oluşturulabilecek bir diğer düşünce ise Freud’ un kişiliğin gelişimine yönelik geliştirmiş olduğu psikoseksüel yaklaşımdır. Temelde beş döneme ayrılan bu yaklaşımın 0-18 ay arasını kapsayan kısmına oral dönem denmektedir. Oral dönemde bebek, yaşamını sürdürebilmek için gerekli olan besini ağız yoluyla elde etmekte aynı zamanda emme eyleminden de haz almaktadır. Bu dönemde bebekler tamamıyla kendilerine bakan kişiye bağımlı oldukları için bağımlılık içgüdüsel doyum sağlamanın tek yoludur. Freud oral dönemi kendi içinde iki bölümde ele almaktadır: oral edilgen ve oral agresif. Oral agresif dönemde yaşanan takılma kişinin münakaşacılık, kötümserlik, sömürücülük, kırıcılık, aşağılayıcılık gibi kişilik özelliklerini edinmesine yol açmaktadır (Hjelle ve Ziegler, 1992; Ewen, 2003). Kevin’ in bu dönemlerde annesiyle bir bağ kuramamış olması ileri yaşlarda oluşan güvensizlik duygusunun temelidir. Eva’ nın bebeğinin ağlama sesine dayanamayarak onu inşaat çalışmasının olduğu bir yere götürmesi ve etraftaki gürültünün ağlama sesini bastırışını büyük bir zevkle dinlemesi de o dönemin trajik bir sahnesi olarak akıllarda kalıyor.

Bireyin Toplumda Varoluşuna Aile Etkisi: Bireysel Psikoloji

Adler’ e göre her insan yaşama yoğun eksiklik duyguları ile başlar. Bu aşağılık duyguları çocuklukta başlamaktadır. İnsan yavrusu oldukça çaresiz ve zayıf olduğu ve hayatta kalmak için çevresindeki yetişkinlere ihtiyaç duyduğu uzun bir bağımlılık dönemi yaşamaktadır. Bu deneyim, kendisini çevresindeki daha büyük daha güçlü yetişkinlerle karşılaştıran çocuğun aşağılık (yetersizlik) duyguları geliştirmesine neden olmaktadır. Adler (1964), çocuklukta yaşanan ve aşağılık kompleksine yol açabilen üç engel tanımlamıştır: organ kusurları, şımartılma ve yetersiz ilgi (ihmal).

Anne babadan ilgi görmeyen çocuklar istenilmediklerini hisseder ve yaşamlarında yaralı olma ve diğerlerinin saygı ve sevgisini kazanma yeteneklerine güvenmezler. Kevin’ in yaşadığı durumda da yetersiz ilgi en önemli sebeplerden birisidir. Özellikle annenin Kevin’ e karşı isteksiz tavırları bunu doğrular niteliktedir. Çocukluk döneminde yaşanan bu yoksunluk ise ergenliğe adım atan Kevin’ i tehlikeli bir geleceğe hazırlamıştır.

Bir Öğrenme Şekli Olarak Gözlem: Sosyal Öğrenme Kuramı

Bandura’ ya göre başkalarının davranışlarını gözleyerek, duyarak ya da okuyarak da birçok şeyi model alma yoluyla, dolaylı olarak öğrenmemiz mümkündür. İnsanlar doğrudan deneyimleri neticesinde bir şeyler öğreniyor olsalar da öğrenmiş oldukları pek çok şeyi başkalarını gözleyerek edinmektedirler. Bu noktada Kevin’ in annesinden bir şeyler öğrenmiş olması beklendik bir durum olacaktır. Bunu filmden bir sahneyle örneklemek istiyorum:

Eva: Ne zaman şişman birini görsem yemek yiyor oluyor. Sakın bana yavaş metabolizma ya da salgı bezi saçmalıklarını anlatma. Nedeni yiyecekler. Yanlış yiyecekleri yedikleri için şişmanlıyorlar. Hem çok hem de sürekli yiyorlar.

Kevin: Biliyor musun bazen acımasız olabiliyorsun.

Eva: Bunu sen mi diyorsun?

Kevin: Evet ben diyorum. Kimden aldım acaba?

Görüldüğü üzere bu zor filmi anlama çabası bizi pek çok farklı kuramın pek çok farklı kavramına götürüyor. Bu liste çoğalttırılarak farklı bakış açıları da kazandırılabilir. Ben en temel kuramlarla açıklamaya çalıştım. Filme bu açılardan bakarak izlerken daha anlamlı hale gelmesini sağlayabilirsiniz. Keyifli seyirler.

 

 

Necla AYDOĞAN
Psikolojik Danışman
neclaydogan.94@hotmail.com

 

 


KAYNAKÇA
Yazgan İnanç, B., Yerlikaya, E. E., (2008). Kişilik Kuramları. Ankara: Pegem.


 

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.