Kimliğini evliliğe satanlar, evlilikte hatlar
KİMLİĞİNİ EVLİLİĞE SATANLAR, EVLİLİKTEKİ HATLAR…
“HERKES KENDİ HAYATININ KAHRAMANI” ADLI KİTABIN GENİŞ ÖZET VE YORUMU-2
Çevremizdeki birçok evlilik öyküsünde birbirini beğenen/beğenmeyen, beğendirmek için kendinden vazgeçen/beğenilmemek pahasına kendisini koruyan çifler vardır. Kimi insanlar evlilik öyküsüne “nasılsa değiştiririm” umuduyla başlayıp ardından değiştirmeyi başardığı halde hala beğenmediği bir eşle karşı karşıya olduğunu fark eder. Kimi insanlar ise “nasılsa değişirim” düşüncesiyle başladığı yolculuğa kendisini unutarak devam eder.
Evliğinin yürümesi adına kimliğinden vazgeçen kişilerin hayatları daha zor ve çokça dikenlidir. Başkasının kendisine yaptığı ihaneti kabul eden birey; bu ihaneti yapan kişinin kendisi olduğu gerçeğiyle yüzleşmekte zorlanır. Çünkü bu süreçte önce kendisini affetmeyi daha sonra da hayat öyküsünü yeniden şekillendirmeyi göze almalıdır. Hayatındaki bazı kişilerin üstünü bazı kişilerin ise altını çizmesi gerektiğini hatırlatan Gülcan ÖZER, “kederi kader” yapmamak adına azami çaba gösterilmesi gerektiğini anımsatır.
“Evliliğim yürüsün de gerekirse her şeyden hatta kendimden dahi vazgeçerim” cümlesinin gerçekliğinin sorgulandığı bölümde kimlik kelimesinin tanımı yapılır. “Karşısındakini kendi uzantısı değil de bir kişi” olarak görebilen kişilerin evliliklerinin yürüdüğü anımsatılır ve evliliğin bir kontrat olduğu; bitebilme özelliğinin de bu kontratın en değerli maddelerinden biri olduğu belirtilir.
Kavga nedir bilmeyen, evde seslerin hiç yükselmediği evliliklerin gerçekliğinden şüphe duyulması gerektiğini, her konuda çözüme ulaşılamasa bile çözüme ulaşılamayacağının kabul edilmesinin çok kıymetli bir değer olduğunu anlatan bir başka bölümde evliliğin üç temel ayağının olduğundan bahsedilir. İktidar hattında çiftlerin en büyük odak noktası kazanmaktır. Her iki taraf da birbirinin kalesine gol atmak ister ancak her iki kalenin de evliliğe ait olduğu gerçeğini kaçırırlar. İletişim hattında iletişimin yanlış tanımlanmasından doğan sıkıntıların ilişkiyi yorduğundan; iyi anlatıldığı takdirde karşı taraf her zaman kabul eder diye bir durum olmadığını, aksine iletişimde esas amacın çiftlerin birbirini anlaması olduğunu dile getirir.
Her zaman her konuda uzlaşılmasının mümkün olmadığını, evliliğin akıl değil duygu ve istek oyunu olduğunu anımsatır. Üçüncü hat olan duygusal hatta ise kelimeler çoktur ancak kelimeleri tanımlayan formüller yoktur. Gönül ipiyle kuyuya inilmesinin sağlıksız olduğunu, bir yandan da gönül bağının duygusal hattı oluşturduğunu ve duygusal hattın evliliğin en kıymetli mihenk taşlarından biri olduğunu belirterek çift terapistlerin en çok zorlandıkları alanın duygusal hattı artık boş olan evlilikler olduğunu dile getirir. Duygusal hattın üstündeki öfke, kırgınlık ve kızgınlık tortularının temizlenmesinin mümkün olabildiğini ancak hayli meşakkatli bir süreç olduğunu bölüm sonunda anlatır.
Aşkın sonsuz olmadığını, zaman içerisinde üçe ayrılan bir yol ayrımına geldiğinin altının çizildiği bir başka bölümde yollar şu şekilde isimlendirilir; bitiş çizgisi/yeni bir aşk arama yolu/ aşkın ilişkiye evrildiği yol. Kişinin aşık olduğu kişiyle mümkünse aşkı geçtikten sonra evlenmesi gerektiğinin yeniden anımsatıldığı bir başka bölümde aşkı kaybetmenin de hayat yolculuğunun bir parçası olduğu, insan nasıl değişirse duyguların da değişebildiği, sevme/sevilebilme ihtimalinin aşkın vefasızlığının yanında çok daha kıymetli olduğu, evliliğin ömrünün aşktan bağımsız olduğu gerçeği ve insanın insana ne olursa olsun her zaman iyi geldiği anımsatılır.
Not: Kitabın geniş özeti ve yorumlanması bir yazı dizisi şeklinde tasarlanmıştır. Her hafta pazartesi yeni yazı yayınlanacaktır.
Bingül UZEL
Uzm. Psikolojik Danışman
bingul_1986@hotmail.com