Korku kültürü & Değerler kültürü

16.10.2018
3.293
Korku kültürü & Değerler kültürü

 

KORKU KÜLTÜRÜ    DEĞERLER KÜLTÜRÜ

İnsan yaşamını bir arabaya benzetiyorum. Korku kültüründe insanın kendi arabasının direksiyonuna geçmesine izin verilmiyor, anladığım kadarıyla. Saygı kültüründe direksiyonda hep kişinin kendisi var, ona arabasını nasıl kullanacağı öğretiliyor (Cüceloğlu; 2008 s. 282). Korku kültürü içinde yetişen bireyler ilk olarak içine doğduğu ailenin bireylerinden “korkma” kavramını öğrenmektedir. Ardından parkta kendinden daha güçlü olduğunu düşündüğü diğer çocuklardan, okul yaşamında öğretmenlerinden ve diğer arkadaşlarından ve bu süreç yetişkin olduğunda da iş yerindeki arkadaşlarından, patronundan, sosyal çevresinden ve diğer iletişim içinde olduğu kişilerden korkmasıyla devam etmektedir. Bu birey yaşamı boyunca hep birilerinden korkması gerektiğini ya da korkacağını kolektif bilinçdışına işlemiştir.

Bu arketipler yeri geldiğinde bireye kendinden daha güçsüz birini gördüğünde ise korkutan kişi olma rolünü öğretmektedir. Örneğin bir eğitimcinin “biz bu çocukları ne ile korkutacağız” söylemi bile o eğitimcinin korku kültürünün yetiştirmiş olduğu bir birey olduğunu açıkça göstermektedir. Maalesef güzel ülkemin eğitici kişisi bile kolektif bilinçdışının esiri olmaktadır. Dolayısıyla bu bakış açısına sahip eğitimcilerin yetiştireceği çocuklar da korku kültürünün çıktıları olma yolunda ilerlemektedir.

Bugün ele aldığımız “zorbalık” kavramının okullarda fazlaca yer alması bizlere korku kültürü içinde yetişmekte olan çocukların olduğunu işaret etmektedir. Korku kültürü içinde bulunan bireyler, güçlünün, koltuğu sağlamın, arkası kuvvetlinin kendini ezeceğini, haklı bile olsa kendini yeterince ifade edemeyeceğini öğrenmektedir. Okulda zorba olan çocuk ise evde ezilen, azarlanan, korku kültürünün yetiştirdiği bir çocuktur aslında. Evde öğrendiklerini okulda kendinden daha güçsüz olduğunu düşündüğü arkadaşları üzerinde uygulamaktadır.

Korku kültürünün çıktısı olan çocuklara değerler kültürüne uygun davranmaya çalışıldığında ise daha farklı sorunlar gün yüzüne çıkmaktadır. Örneğin bu çocuk daha önce kendi fikirlerini özgürce söylememişse, çocuğa fikrini özgürce söyleme ortamı sunulduğunda çocuk bu süreçte kendini doğru bir şekilde ifade edememekle birlikte ona duyulan bu saygının yansıması davranış bozukluğu olabilmektedir. Bu durum en başta anne babaların toplumun öğretilerinden gelen korku kültürüne ilişkin kalıplardan kurtularak onur eşitliğine dayanan bireyler yetiştirmeleri gerektiğini göstermektedir (Cüceloğlu, 2016).

Şimdi hep birlikte hayal edelim istiyorum.

Değerler kültürünün hakim olduğu bir ülke, bir okul, bir ev. İnsanların birbirine saygıyla hitap ettiği, dürüstlüğün en temel ilke olarak kabul edildiği, yaşanılan anlaşmazlıkların kavgayla, yumrukla, dedikoduyla değil de yüz yüze, can cana iletişimle çözümlenebildiği, herkesin kendini doğru bir şekilde ifade edebildiği ve kendini ifade edebildiği için toplum tarafından yargılanmadığı, güler yüzlü, sakin ve güven içinde bir yaşamın olduğu hayal edelim. İnsan, sadece insan olmasına bağlı olarak tüm bunları yapabilecek yeterliğe sahip. O zaman değerler kültürüne uygun hareket etmek de biz insanların tercihi olabilir. Önce bireysel farkındalığımızı artırarak, ardından yaşamımızda dokunduğumuz her bireye değerler kültürüne uygun hareket etmeyi öğreterek işe başlayabiliriz. Zor, zahmetli fakat sonucu güzel olacak bir yolculuk serüveni olacak. Sayın okur, tüm bu hayallerin gerçekleşebildiği bir yolculuk diliyorum sana.

KAYNAKÇA

Cüceloğu, D. (2008). Korku Kültürü. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Cüceloğu, D. (2016). Geliştiren anne baba. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Eren, A. (2005). Korku Kültürü, Değerler Kültürü Ve Şiddet. Aile ve Toplum 7 (2)

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.