Korkular ve Sıkıntılar

25.12.2018
3.025
Korkular ve Sıkıntılar

Anksiyete; nedeni bilinmeyen, içten gelen, belirsiz, korku, kaygı, sıkıntı, kötü bir şey
olacakmış endişesi ile yaşanan bir bunaltı duygusudur. Yaşamı tehdit eden ya da tehdit
şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur. İçten ya da dıştan gelen tehlikeler ya da
tehlike beklentilerine karşı yaşanan bir tepkidir. Çok hafif gerginlik ve tedirginlikten panik
derecesine varan değişik yoğunluklarda olabilir. Anksiyetenin patolojik özellikleri yanısıra
uyuma dönük işlevi de vardır. İç ve dış tehlikelere karşı koruyucu, uyarıcı, önlem
alınmasını sağlayan bir yönü de vardır. Algılanan bu tehlikelere karşı benlik (ego)
savunma düzeneklerini kullanarak başetmeye, önlem almaya, kendini korumaya çalışır.
Eğer benlik gücü yerindeyse sorun çözülür. Bu nedenle her zaman patolojik ve normal
anksiyete arasında ayrım yapmak kolay olmayabilir.

OLUŞ NEDENLERİ
1. Psikolojik varsayımlar
Psikoanalitik varsayım: Bu görüşe göre anksiyete temelde bir iç çatışmanın (intrapsişik)
ürünüdür. Buradaki çatışma benlik ile altbenlik, ya da benlik ile üstbenlik arasında
oluşabilir. Altbenlikden haz ilkesi doğrultusunda doyum arayan dürtüler üstbenliğin
gerçekleri tarafından engellenir. Benlik bunlar arasındaki çatışmayı çözerek dürtüyü
bastırırsa (represyon) sorun çözülür. Benlik çatışmayı çözemezse, bastıramazsa bunu
tehlike olarak algılar. Bütün bu süreç bilinç dışında yaşanır. Bilinç alanında ise ortaya
anksiyete çıkar. Buna “serbest yüzen anksiyete” denir. Eğer bastırma işe yaramadığında
bu çatışmayla başetmek için diğer savunma düzeneklerini kullanırsa kullandığı savunma
düzeneğine göre diğer anksiyete bozukluklarının klinik tabloları gelişir.
Davranışçı varsayım: Davranışçı görüşe göre anksiyete öğrenilmiş bir süreçtir. Koşullu
uyaranlar koşulsuz tepkilere neden olur. Ayrıca sosyal öğrenme ile ailenin tepkileri de
model olarak alınır.

Bilişsel (kognitif) varsayım: Bu varsayıma göre anksiyetenin nedeni olayın kendisi değil,
bu olayın kişi tarafından nasıl yorumlandığı, nasıl algılandığıdır. Olayların çarpıtılmış
düşünce örüntüleriyle algılanması sonucunda anksiyete ortaya çıkar.

2) Biyolojik varsayımlar: Anksiyete bozukluklarında otonom sinir sisteminde sempatik
etkinliğin arttığı, buna bağlı olarak fizyolojik belirtilerin ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Biyokimyasal olarak yapılan çalışmalarda nörotransmiterler üzerinde durulmakta,
noradrenalin ve serotonin düzeylerinin arttığı düşünülmektedir. Ayrıca bazı nörokimyasal
maddelerin (sodyum laktat gibi) verilmesiyle yapay olarak panik nöbetleri ortaya
çıkarılabilmektedir. Bunların dışında kalıtımsal bir yatkınlığın olduğundan da
sözedilmektedir.

SINIFLAMA
Anksiyete bozuklukları DSM-IV’de alt başlıklar olarak ele alınmıştır. Bunlar:
1. Yaygın Anksiyete Bozukluğu
2. Panik Bozukluk- Agorafobi ile birlikte -Agorafobi ile birlikte olmayan
3. Özgül Fobi
4. Sosyal Fobi
5. Obsesif-Kompulsif Bozukluk
6. Posttravmatik Stres Bozukluğu
7. Akut Stres Bozukluğu
8. Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu
9. Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu
10. Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu

KLİNİK ÖZELLİKLER
Temel olarak anksiyete bozukluklarında belirtiler benzerdir. Ancak kullanılan savunma
düzeneklerine göre farklı belirtiler eşlik ederek farklı klinik tablolar oluşur. Genel anlamda
anksiyetenin 4 temel klinik özelliği vardır.

1) Bilişsel belirtiler: Gerçeklik duygusunda değişme, çevrenin değişiyor gibi algılanması,
dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü, kontrolünü yitirme kaygısı, fiziksel zarar
göreceği endişesi.
2) Affektif belirtiler: Korku,huzursuzluk, endişe, çaresizlik, alarm duygusu, panik .
3) Davranışsal belirtiler: Anksiyete yaratan durumlardan kaçınma davranışı, dona kalma.
4) Fizyolojik belirtiler:

Kardiovasküler sistem: Çarpıntı, kan basıncı değişiklikleri, soluk renk ya da yüzde
kızarma
Solunum sistemi: Nefes darlığı, hava açlığı, boğazda düğümlenme, boğulma hissi
Gastrointestinal sistem: Yutma güçlügü, buLantı, kusma, ishal, karın ağrısı ),
Genitoüriner sistem: Sık idrara çıkma, empotans, cinsel isteksizlik
Cilt belirtileri: Terleme, kızarma, sıcak basması
Nörolojik: Tremor, parestezi, anestezi, başdönmesi, bayılma hissi veya bayılmalar, kas
gerginliği, motor huzursuzluk

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU
En az 6 ay süreyle, hemen her gün anksiyete ve endişeli beklenti, huzursuzluk, çabuk
yorulma, gerginlik, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerle giden toplumsal ve mesleki
işlevselliği bozan bir durum olarak tanımlanır. Yaygınlığı %3-8 arasında değişir.
Kadınlarda sıklığı 2 kat fazladır. Klinik özellikleri içinde yaygın ve yoğun bir anksiyete,
huzursuzluk, irritabilite, titreme, baş ağrısı, terleme, çarpıntı, mide yakınmaları, boğulma
hissi, endişeli beklenti gibi belirtiler ön plandadır. Hastaların çoğu bedensel belirtiler
nedeniyle psikiyatri dışı hekimlere başvururlar, çoğu kez yanlış tanınırlar. Premenstürel
dönemde yakınmalar ağırlaşır. Sıklıkla başlangıçta yaşam zorlarıyla karşılaşmışlardır.
Süregen bir gidiş gösterir. Streslerle karşılaştıkça alevlenme gösterir.

 

PANİK BOZUKLUK
Kendiliğinden ve beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan panik ataklarla giden bir klinik
tablodur. Panik atak aniden ve beklenmedik biçimde ortaya çıkan , ½-1 saat süreli,
bedensel belirtilerin eşlik ettiği yoğun bir anksiyete nöbetidir. Ataklarda çarpıntı, terleme,
titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi, sersemlik,
kontrolünü kaybedeceği korkusu, çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, uyuşma ve
karıncalanmalar, üşüme, ürperme, çevrenin değiştiği duyguları gibi belirtilerden 4 ya da
daha fazlasının olması gerekir.

İlk panik atak sıklıkla kendiliğinden ortaya çıkar. Herhangi bir uyarılma, fiziksel egzersiz,
emosyonel travma, kafein, alkol, madde kullanımı gibi durumlar ilk atağı tetikleyebilir.
Ataklar ani başlar, belirtiler ortalama 10 dakikada doruk noktasına ulaşır. Ana belirti
ölüm, kontrolünü yitirme ve çıldıracağı korkusudur. Bu korkunun kaynağı belirsizidir.
Birlikte anksiyetenin fizyolojik belirtileri yoğun olarak görülür. Bulundukları yeri terketme,
yardım arama davranışı görülür. Ataklar dışında atakların yineleyeceği korkusu yani
beklenti anksiyetesi vardır.

Sıklıkla geç ergenlik döneminde ya da 30’lu yaşlarının ortalarında görülür. Yaşam boyu
yaygınlığı % 1,5-3 arasındadır. Kadınlarda 2-3 kat fazladır.
Panik atak eğer kişinin kaçması ya da yardım alması güç olan bir durumda ya da yerde
ortaya çıkıyor ve böyle bir durumdan kaçılıyorsa “Panik bozukluk (agorafobili)” olarak
adlandırılır. Tipik olarak bu ortamlar evden dışarıda yalnız olma, kalabalıkta kalma,
otobüs, tren gibi araçlarda seyahat etme, köprü üstünde, asansörde olma gibi
durumlardır. Kişi yoğun bir sıkıntıyla bu ortamlara katlanır. Çoğunlukla böyle ortamlarda
bulunmaktan kaçınır ya da birinin eşlik etmesiyle dayanabilir. Kaçınma davranışı kişinin
sosyal ve mesleki yaşamını bozar. %20-80 depresif belirtiler eşlik eder.

ÖZGÜL (SPESİFİK) FOBİ
Özgül bir nesne ya da durumun varlığı, ya da bununla karşılaşacak olma beklentisiyle
başlayan aşırı, anlamsız bir korkudur. Fobik uyaranla karşılaşılınca birden başlayan
anksiyete tepkisi ortaya çıkar. Panik atak halini alabilir. Kişi korkunun aşırı ya da anlamsız
olduğunu bilir. Yine de bu durumlarla karşılaşmamak için kaçınma davranışına girer.
Fobik uyaranla karşılaşma ile ilgili kaçınma, korku ya da anksiyöz beklenti, kişinin olağan
günlük işlerini, mesleki işlevselliğini ya da toplumsal yaşamını belirgin ölçüde bozar.
Çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma, sıkıca sarılma olarak
dışavurulabilir.

6 aylık yaygınlık %5-10 dolayındadır. Kadınlarda 2 kat fazladır.
Fobilerin oluş nedenleri içinde temel psikodinamik görüş biliçdışı benlikçe kabul edilmeyen
dürtülerin yer değiştirerek (replacement) dış nesnelere aktarılmasıdır.

Tipleri:
Hayvan tipi: Genelde çocukluk çağlarında başlar.
Doğal çevre tipi: Fırtına, yüksek yerler gibi ortamlardır. Sıklıkta çocuklukta başlar.
Kan-enjeksiyon-yara tipi: Genellikle aileseldir. Çoğu zaman vazovagal tepki görülür.
Durumsal tip: Tünel, asansör, uçağa binme, araba kullanma, kapalı yerler gibi durumlarla
karşılaşılınca ortaya çıkar. Çocukluk çağında ve yirmili yaşlarda sıktır. Diğer tip: Boşluk
fobisi, çocuklukta masal kahramanlarından ya da yüksek seslerden korkma gibi.
Ayırıcı tanıda agorafobili panik bozukluktan ayrımı yapılmalıdır. Durumsal tip fobide
korkunun odağı o ortamlarda ne olacağına ilişkindir (düşeceği, yaralanacağı gibi).
Agorafobili panik bozuklukta ise korkunun odağı yardım alamayacağı, kaçamayacağı ile
ilgilidir.

SOSYAL FOBİ

Sosyal ortamlarda (özellikle tanımadığı kişiler, başkalarının yanında, kalabalıkta ) bir
eylem gerçekleştireceği ( konuşma, yemek yeme, telefon etme gibi) zamanlarda olumsuz
değerlendirileceğinden, aşağılanacağından, küçük duruma düşeceğinden aşırı kaygı
duyma ve korkma ile belirlidir. Korkulan sosyal ortamda kaldığında her zaman anksiyete
belirtileri çıkar, panik atağa varabilir. Kişi bunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir.
Ancak böyle durumlardan kaçınır, bu da toplumsal ve mesleki işlevselliğini bozar.
Başlama yaşı ergenlik dönemidir. 6 aylık yaygınlığı %2-3 dolayındadır. Kadınlarda
erkeklere oranla daha fazladır.

Sosyal fobinin çekirdeğinde başkaları üzerinde olumlu bir izlenim yaratma isteği ve bunu
yapabileceği konusunda güvensizlik vardır. Sosyal fobikler olumsuz
değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inançlarına kanıt bulmak için dikkatlarini seçici
olarak olumsuz durumlara yoğunlaştırmaları da anksiyete durumunu arttırmaktadır.
Başkalarının, ellerinin ya da seslerinin titrediğinin farkına varacakları ile ilgili
kaygılarından dolayı toplum önünde konuşmaktan korkabilirler ya da düzgün bir biçimde
konuşamıyor gibi görünmekten korktukları için başkaları ile karşılıklı konuşurken aşrı
anksiyete duyabilirler.

Çekingen (avoidant) kişilik bozukluğu ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ile sosyal fobi
birlikte görülebilir. Kişilik bozukluğu ile birlikte sosyal fobide yüksek belirti sıklığı, sosyal
anksiyete ve işlevde belirgin bozulma vardır, bu hastaların sağaltıma yanıtı kötüdür.
Sağaltımında MAO inhibitörleri (moklobemid), SSRI’lar, benzodiazpinler kullanılabilir.
Ayrıca bilişsel ve davranışçı sağaltım yöntemleri, sosyal beceri geliştirme eğitimi
yararlıdır.

3- Ürkü (fobi): Aslında korkulmaması gereken bir durum, bir olay ya da bir itlevden korku
duyma

a- Özgül durumlar (sinek, yılan, böcek v.b.)
b- Sosyal Fobi : Topluma çıkmaktan, konuşma yada bir şey yapmaktan korku duyma
c- Yüksekten (acrophobia)
d- Açık alandan (agorophobia)
e- Ağrıdan (algophobia)
f- Kandan, kırmızıdan (erythrophobia)
g- Kapalı alan (Claustrophobia)
h- Yabancıdan (Xenophobia)
ı- Hayvanlardan (zoofobia) korkuları gibi…

Agorafobi nedir?
Agorafobinin başlıca özelliği bir panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin (birden bir
baş dönmesi atağı ya da birden bir ishal atağı olacağı korkusu gibi) çıkması durumunda
yardım alamayacağı ya da kaçmanın zor olabileceği yerlerde ya da durumlarda
bulunmaktan endişe duymadır. Böylece hastalar, evin dışında ya da evde tek başına
kalma; kalabalık bir ortamda bulunma, araba, otobüs yada uçakla yolculuk etme ya da
asansöre binme sayılabilir. Kişi, yanında eşlik eden biri olduğunda korktuğu durumla
karşılaşmakla daha iyi başedebilir. Bu kişilerin söz konusu durumlardan kaçınması ise
gitmelerini ya da ev işi sorumluluklarını yapmaları zorlaştırabilir.

POSTTRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU
Hemen herkeste ciddi bir sıkıntıya yol açabilecek stresli bir olayla karşılaştıktan sonra
ortaya çıkan; travmatik olayın düşlerde ve düşüncede tekrar tekrar yaşanması, travmayı
hatırlatan olaylardan ya da durumlardan kaçınma, duygusal tepkisizlik, otonomik aşırı
uyarılmışlık hali , tetikte olma, irkilme ile giden bir klinik tablodur. Bu duruma yol
açabilecek travmalar savaş, doğal afetler, yaşamı tehdit eden kazalar, saldırı ya da
tecavüz gibi durumlardır. Kişi bu olaylarda ölüm ya da yaralanma tehditi yaşamıştır ya da
tanık olmuştur. Travmatik olayı çağrıştıran herşeyden kaçar. Karşılaşmak durumunda
kalırsa yoğun anksiyete yaşar. Travmayı tekrar tekrar düşlerinde ve düşüncelerinde
yaşar. Kaçınma davranışı nedeniyle insanlardan uzaklaşır, işlevselliği bozulur. Aşırı
irkilme, uyarılmışlık durumu, uykuya dalmakta güçlük, konsantre olamama, irritabilite
görülebilir.

Posttravmatik stres bozukluğu çocukluk dönemini de içine almak üzere herhangi bir yaşta
başlayabilir. Yaygınlık %1-3 dolayındadır. Belirtiler travmatik olaydan sonra 3 ay içinde
başlarsa akut, 3 aydan sonra başlarsa süregen olarak değerlendirilir.
Eğer travmatik olaydan sonra ortaya çıkan durum 1 aydan kısa sürerse “Akut Stres
Bozukluğu” olarak tanı konur.

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.