Medyanın tüketim alışkanlıklarımıza etkileri
İki gün önce Don Miguel Ruiz’in ‘Ustaca Sevmek’ isimli kitabını bitirdim. (Şiddetle tavsiye ediyorum bu arada.) Kitabın bir bölümünde tam da bu konuda güzel bir görüşe rastladım. Şöyle diyor: “Evet, bedenimizin örtünmeye ihtiyacı vardır. Çünkü rüzgâr serin, güneş sıcaktır. Ama gereksinim duyan bedeninizdir ve onun ihtiyaçlarını karşılamak çok kolaydır. Gereksinim zihinde olduğunda tonlarca giysiniz de olsa giysi ihtiyacınız sürer. Dolabınızı açarsınız, dolar taşar ama zihniniz tatmin olmaz. Ne der? ‘Giyecek hiçbir şeyim yok.’”
Sanırım bu cümleyi hepimiz sık sık kuruyoruz. Reklamlar, moda, halkça tutulma bizi öylesine şartlıyor ki, bedenimiz ihtiyaç duymadığı halde zihnimiz hep yeni bir şeylere sahip olma ihtiyacı hissediyor. Herkeste gördüğümüz şey bizde de olunca ancak o zaman tamamlanmış hissediyoruz. Beslenme, barınma, giyinme, sevme, sevilme hepimizin ihtiyacı evet. Ama sırf herkes seviyor diye (ki bu da sorgulanması gereken bir şey) o meşhur kahveciyi biz de sevmek zorunda değiliz. Ya da marka ismine haddinden fazla paralar harcama lüksümüz yok diye düşünüyorum. Burada Hayrettin Karaca’nın “Param var ama tüketmeye hakkım yok.” sözünü hatırlatmak isterim. Çoğunluğa uyup aynı şekilde davrandığımızda oluşan anlık mutluluk ve ait olma hissi yanıltıcı olan ve bu bizim bir şeyleri sorgulamamızı engelliyor.
Son yıllarda ortaya çıkan ve Türkçe’de ‘etkileyen’ anlamına gelen bir meslek var: influencer. Özellikle YouTube kanallarında ve Instagram hesaplarında “Mutlaka alın, kesinlikle denemelisiniz” gibi önerilerle tüketime teşvik eden bir meslek grubu. Konumuz bu olunca birkaç hafta bu hesapları inceledim. Eleştirmek niyetiyle takip ettiğim için tuzağa düşmedim sanırım ama ne yalan söyleyeyim ara sıra aklım kaymadı değil 🙂 Bu hesapların hatırı sayılır takipçi sayılarının olduğunu da belirtmek isterim.
Bir kere önerdikleri her şeyi satın almak için ciddi bir bütçe gerekiyor ve tavsiyelerinin çoğunun sponsor olmadığını söylüyorlar. Öyleyse nasıl bu kadar çılgınca satın alabiliyorlar? İnsan merak ediyor doğrusu. Bir de takipçilerinin çoğunun “………’nın tavsiyesiyle aldım çok beğendim.” gibi teşekkür mesajlarını görünce “Ben de almalıyım, denesem mi acaba?” gibi bir hipnotize durumu ortaya çıkıyor. Bir süre sonra hepsine gerçekten ihtiyacımız varmış gibi hissetmeye başlıyoruz.
Bence en önce tükettiğimiz şeylerin nasıl elde edildiğini ve bu üretim sürecinin gezegenimizi nasıl etkilediğini konuşmalıyız. Bit kot pantolon üretilirken kaç litre su harcandığını mesela ya da içtiğimiz kahvenin pipetinin doğada kaç yıl yok olmadığını. Bir jelatin parçasının, okyanusun diğer ucundaki balinaya nasıl zarar verdiğini belki…
Tüm bunların farkındalığına ulaştıktan sonra kendimize yeniden şunu sormalıyız: Buna gerçekten ihtiyacım var mı? Eğer buna sahip olmazsam hayatımda ne eksik kalır?” Mutlaka ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız bile en azından kendinize 1-2 gün düşünme süresi tanıyın. Sonrasında yeniden değerlendirin. Merak etmeyin, tükenmeyecek. Tükense de yenilenecek. Çünkü çok talep, çok üretim demektir. Ve her zaman daha iyisi, daha güzeli vardır.
Hepimize bedenin ve zihnin ihtiyaçlarının benzeştiği günler diliyorum..