Mutluluk
Başarı, onu nasıl algılamış olmandır. William James “Psikoloji’nin Prensipleri” isimli kitabında bu konuya bu bakış açısı ile değinmiştir. Örnek vermek gerekirse bir sınava giriyorsunuz, girdiğiniz sınavdan siz 50 beklerken arkadaşınız 90 beklemektedir. Sınav sonucu açıklandığında siz 70 alırken arkadaşınız 80 almıştır. Sizce kim daha mutludur?
Cornell Üniversitesi ile Toledo Üniversitesinden toplam üç kişinin yapmış olduğu bir çalışma ile buna “counterfactual thinking” yani Karşıolgusal düşünme adını koymuşlardır. Terim ilk olarak Kahneman ile Tversky tarafından ortaya çıksa da bu çalışmayı yapan kişiler farklıdır. Karşıolgusal düşünme basit bir tabirle “Böyle yapsaydım ne olurdu?” ya da “Eğer” ile kurduğumuz cümlelerdir. Bu beklenti cümlelerimiz de verdiğimiz cevaplara göre bir şekillenme yaşar ve ona göre bize bir sınır koyar. Bu sınıra insan ne kadar çok yaklaşırsa mutluluk derecesi de o kadar artar.
Yukarıdaki fotoğrafta 2010 Vancouver Olimpiyatında kadınlar serbest stil kayak yarışmasında derece alan üç tane kadın yer almaktadır. İçlerinden en mutlu gözüken şüphesiz altın madalya kazanandır. Yüz ifadelerine bakılacak olursa en mutlu ikinci olan ise bronz madalya kazanan sporcudur. Sebebi ise tamamıyla sporcuların kurduğu hedef ve kendilerine sordukları “eğer” soruları. Bronz madalya alan kişinin kıyaslayacağı kişi madalya alamayan, yarışmayı dördüncü bitiren sporcudur. Ya madalya alamasaydım düşüncesi, bronz madalya alan kişinin içini kemiren sorudur. Lakin kendisi madalya kazandığı için bu sorunsalı çözmüştür ve o yüzden çok mutludur. Gümüş madalya kazanan sporcu da mutludur; ancak onun çıtası bronz madalyaya düşmekten ya da madalya alamamaktan ziyade altın madalya alan sporcuyu geçmektir. Referans aldığı nokta altın madalyayı almaktı ve o yüzden fotoğrafta da belli olduğu üzere buruk bir sevinç yaşamaktadır.
Genel olarak bu mutluluk ölçütünde esas alınan şey başarının orta seviyesinde olmaktan ziyade ya sınırda başarmak ya da en uç noktasında başarmaktır. Birisi başaramama çıtasını aşmışken ötekisi de en iyiyi başardığı için mutluluk derecesi üst seviyededir. Lakin bu karşıolgusal düşünce insanı mutlu bir hale soktuğu gibi kişiyi depresyona soktuğu, anksiyeteye de uğrattığı için dikkat edilmesi gereken bir düşünce formudur. Bir resmi etkinlikte bir karşılaştırmadan ziyade gündelik hayatta daha çoğunlukta kullandığımız için üst düzey bir düşünce biçmi olarak da görülmemelidir. Çünkü bizim bilinçli, istemli, eforlu olarak düşünmemiz de bir karşıolgusal düşünmedir bizi etkileyen en büyük kısmı sadece bu düşüncenin içeriği ve düşüncenin insanın kendisine yetebileceği seviyede ayarlanmasıdır.