Narkissos’un Fendi Oedipus’u yendi

06.03.2017
1.479
Narkissos’un Fendi Oedipus’u yendi

NARKİSSOS’UN FENDİ OEDİPUS’U YENDİ…

Mitoloji’deki  kahramanlardan biri olan Oedipus, kral olan babası tarafından başka bir aileye evlatlık verilir. Yıllar sonra evlatlık olduğunu öğrendiğinde gerçek ailesini bulmak amacıyla yola çıkar, yolda tartıştığı yaşlı bir adamı öldürür. Daha sonra vardığı bir şehri Sfenks’ten kurtarır ve halk tarafından kral ilan edilerek kraliçe ile evlendirilir. Bir süre sonra şehirde veba salgını başlar; bu salgından sorumlu olanı bulmak isteyen Oedipus kahinler ile görüştüğünde yolda tartıştıktan sonra öldürdüğü kişinin şehrin kralı olan babası olduğunu ve evlendiği kraliçenin de annesi olduğunu öğrenir. Yasak olan birçok şeyi yapmış olmanın verdiği yoğun suçluluk duygusuyla baş edemez ve şehirden ayrılır.

Sigmund Freud’un kurucusu olduğu psikodinamik kurama göre 3-5 yaş dönemi fallik dönemdir.  Bu dönemde, erkek çocuğu annesine karşı duyduğu aşk nedeniyle bir yandan suçluluk duyarken bir yandan da babası tarafından cezalandırılacağı korkusunu yaşar. Freud bu karmaşaya, yukarıda anlatılan öyküden esinlenerek Oedipus kompleksi adını vermiştir.

Mitoloji kahramanlarından bir diğeri olan Narkissos’un ise hikayesi şu şekildedir: Narkissos, günlerden bir gün av izini sürerken susar ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, suda yansıyan kendi yüzünü ve vücudunun güzelliğini görür. Daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sever kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir. Sadece kendisini seyrederek ömrünü tüketir.

Yine psikodinamik kurama göre iki tür narsisizm vardır. Bebek dış dünya ile ilişki kuramadığı erken bebeklik döneminde gerçek bir narsisizm durumu içindedir ve dış dünyanın ayrımına varamadığı için bu durum “birincil narsisizm” olarak adlandırılır. Bebek büyüdükçe dış dünya ile ilişkileri artar ve dış dünya kurallarını öğrenir. İlgisini nesnelere yönlendirir; nesne sevgisi ve giderek nesnel düşünce ağırlık kazanır. Gelişimsel süreç boyunca, her insanın içinde  ufak da olsa narsistik bir yan her zaman kalır. Bazı kişilerde ise narsisizm, Gülcan ÖZER’in tanımıyla; “kendini beğenmeden var olamama, daha fenası başkalarının beğenisine mecbur olma, kocaman ve altı delik benlik sahibi olma, ne alsa yetmeme, karşıdakinin duygusunu fark edememe ve etmek istememe, büyük küçük tüm dağları ben yarattığıma inanma ve inandırma” halini alır. “İkincil narsisizm” denilen bu durumda dış dünya artık gerçekliğini yitirmiştir.

Oedipus kompleksini yasakların yapılmasından kaynaklanan suçluluk duygusu temsil ederken;  narsisizmin çerçevesini  doyumun herhangi bir suçluluk duyulmadan hemen yaşanması çünkü en güzel şeylerin bahse konu kişi tarafından hak edildiği algıları çizer. Görüldüğü gibi her iki durum birbirinin taban tabana zıttıdır.

Günümüz dünyasında “düşünüyorum öyleyse varım” algısı yerini ” görünüyorum o halde varım” algısına bırakmıştır. Mahremiyet kavramı altında gizlenilmesi beklenen birçok durum kişilerin kendileri tarafından sosyal medyada paylaşılmaktadır. Mahremiyet kavramının hükmünü yitirmesinin yanısıra kişilerin içindeki utanç duygusunun hiç söz konusu olmaması ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlara Oedipus’un tahtını Narkissos’a bıraktığını düşündürtmeye başlamıştır.

Fransız Psikanalist André Green, Oedipus karmaşasına neden olan utanç duygusunu zaafın ifşası, iç dünyanın mahremiyetinde gizlenenlerin dış dünyanın önüne serilmesi olarak tanımlar.  En ciddi kişilik bozukluklarından biri olan narsistik kişilik bozukluğunda ise baskın durum aşırı değerli olduğunu düşünme hali ve bu durumu sürekli dış dünyaya onaylatma çabasıdır.

 

Hayatının her bir anını sosyal medyadan sergileme çabasında olan, ikili ilişkilerde sürekli en iyisinin kendisi olduğunu düşünerek duygusal manipülasyona giden, televizyon programlarında sadece kendisinden bahseden, gündem hakkında herhangi bir bilgisinin olmasına ihtiyaç duymayan ve kendisini dünyanın merkezine koyan kişilerin birçoğu narsistik özellikler gösteren bireylerdir.    

Görüldüğü gibi, psikoloji’nin bir meselesi olan narsisizm artık bireysel bir durum olmaktan çıkmakta, toplumsal bir sorun haline gelmeye başlamaktadır.

 

 

Bingül UZEL
Uzm. Psikolojik Danışman
bingul_1986@hotmail.com

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.