O Benim Eşim Ama Beni Hiç Anlamıyor!

İlişkilerde tartışmaların çoğu, konudan çok konuşma tarzıyla ilgilidir. Partnerler arasındaki tartışmalar genellikle bir konudan dolayı değil, birbirlerinin duygusal yaralarına dokunmalarıyla başlar. Tartışmaların büyümesini önlemenin yolu, sorunun nasıl dile getirileceği konusunda karşılıklı anlayış geliştirmekten geçer.
Duygusal yaralar nasıl devreye girer?
Bade ve Ahmet sık tartıştıklarını söyler. Bazı çiftler sürekli aynı büyük meseleler yüzünden kavga ederken, Bade ve Ahmet gibi birçok çift, kavgalarının aslında “aptalca ve küçük şeyler” hakkında olduğunu belirtir.
Ama tartışma bir başladığında, ikisi de duygusal frenlerini çekmekte zorlanır.
Neden mi? Çünkü her biri diğerinin suçlayıcı, içine kapanık ya da parmak sallayan tavırlarından rahatsız olur. Aslında asıl mesele ne konuşulduğu değil, nasıl konuşulduğudur. Ses tonu, mimikler, beden dili… Hepsi birbirlerinin hassas noktalarına dokunur.
İşin ilginci, Bade ve Ahmet kendi iş yaşamlarında bu şekilde davranmaz. Orada, patronları ya da iş arkadaşları sinirlerini bozsa bile bu kadar tetiklenmezler. Ama özel ilişkilerinde, geçmişten gelen duygusal yaralar ve bunların biliniyor olması çok daha kolay tetiklenmelerine neden olur.
Nedir bu duygusal yaralar?
Çocuklukta sıkça karşılaşılan eleştirilme, sürekli kontrol edilme, yok sayılma, dinlenmeme, takdir görmeme ya da ihmal edilme gibi hislerdir. Hemen hemen herkesin bir ya da iki zayıf noktası vardır. Örneğin, Bade ve Ahmet konuşmaya çalıştığında, Ahmet, Bade’nin sessizliğini “beni yok sayıyor” diye algılar. Oysa Bade sadece aynı konuları konuştukları için bunaldığını hisseder bu yüzden sessizleşir. Ahmet’in yüksek sesle konuşması ve parmak sallaması ise Bade’ye kendini azarlanıyormuş gibi hissettirir. Halbuki Ahmet yalnızca anlaşılmadığını düşündüğü için sesini fark etmeden yükseltmiştir.
Bazı çiftlerde bu tetikleyiciler, göz devirmek, geçmişi açmak ya da önemsiz gibi görünen konularda yakınmak olabilir.
Sonuçta çiftler, birbirlerini geçmişten gelen, bozuk bir mercekle görür.
Frene basmak ve yeni bir yol seçmek mümkün mü?
Terapide birlikte çalıştığım çiftler de genelde Bade ve Ahmet gibidir. İlk seanslarda sık sık birbirlerini suçlarlar: “O hep beni tetikler”, “Hep o başlatır tartışmayı” gibi.
O noktada ikisine de aynı soruyu sorarım:
“Eğer bir şey seni rahatsız ediyorsa, bunu partnerin sana nasıl söylese kendini eleştirilmiş ya da yok sayılmış hissetmezsin?”
İlk cevapları genellikle “şunu yapmasın, bunu yapmasın” şeklindedir: “Bana bağırmasın”, “Savunmaya geçmesin” gibi. Ama bu cevaplar genellikle belirsiz olur ve karşı tarafın ne yapması gerektiği konusunda fikir vermez.
İşte bu noktada örnek senaryo devreye girer:
“Beni rahatsız eden bir şey var, seninle bunu konuşmak istiyorum.”
Ya da: “Bu konuları gece geç saatlerde değil de, pazar günü öğleden sonra konuşalım mı?”
“Daha açık ol” demek yerine:
“Akşam yemeğinde bana gününün nasıl geçtiğini anlatmanı isterim.”
veya
“Tatilde ne yapmak istediğini açıkça söyle lütfen. Ben bir şey önerdiğimde sadece ‘fark etmez’ demen beni yalnız hissettiriyor.”
Ne kadar net ve somut olunur, o kadar az tetiklenme yaşanır, dolayısıyla tartışmalar da azalır.
Bir ilişkide uzun vadeli uyum için iki önemli soruya yanıt aranır:
- Bu ilişkide kendimi rahatça ifade edebiliyor muyum?
- Sorunları birlikte çözebiliyor muyuz?
İki taraf da neye hassas olduğunu ve sorunların nasıl dile getirilmesi gerektiğini anlarsa, bu sorulara olumlu cevap vermek daha kolay olur.
Yeter ki dürüst ve açık olmayı hedeflesinler.
Kalan sorunlarla başa çıkmak
Bazı çiftler bu becerileri hızla öğrenir; tartışmalar azalır, ilişkileri daha huzurlu ve doyurucu bir hale gelir. Ancak bazı çiftler, aynı konular etrafında dönüp durur ya da tartışmaları bir türlü sonlandıramaz. Bunun nedeni, çoğu zaman taraflardan birinin ya da her ikisinin de öfkeye hızla kapılmasıdır. Eğer siz de bu döngünün içinde sıkıştığınızı hissediyorsanız, belki de artık derinlerde yatan meselelere dikkatle eğilmenin vakti gelmiştir. Çift terapisi, bu kısır döngüden çıkmak ve birbirinizi yeniden duymayı öğrenmek adına güçlü bir başlangıç olabilir. Öfke yönetimi konusunda zorlanılıyorsa, konuyla ilgili kaynaklar okunabilir, bireysel terapi süreci başlatılabilir ya da altında yatan kaygı ve depresyon gibi duygusal yüklerle yüzleşmek için profesyonel destek alınabilir. Unutmayın, sağlıklı bir ilişkinin temeli, yapıcı bir iletişimi mümkün kılan içsel farkındalıkla atılır. Gerçek iyileşme ise, engellerin üzerine cesaretle gitmeyi seçtiğimiz anda başlar.
Ve bazen sadece bir adım, birlikte atılan bir adım, her şeyi değiştirebilir.