Öfke zamanı
ÖFKE ZAMANI
ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUKLARDA ÖFKE NÖBETLERİ
İster normal gelişen bir çocuk olsun, isterse gelişimsel geriliği olan bir çocuk olsun hepimiz zaman zaman huysuzluk ve öfke nöbetlerine şahit oluyoruz. Kimi zaman çocukla ve aileyle çalışarak bu nöbetlerin önüne geçebiliyorken kimi zamansa ne yaparsak yapalım çözüm bulamıyor, hatta durum daha da kötüleşirken sadece izleyebiliyoruz. Problemin ne olduğunu bilmek çözüme giden süreçte en önemli adımdır, bu yazıda da huysuzluk ve öfke nöbetlerinin sebeplerinden ve neler yapılabileceğinden bahsetmek istiyorum.
Tüm çocuklar gibi özel eğitime muhtaç çocuklar da birbirlerinden farklı ve biriciktir. Dolayısıyla yazıda bahsedeceğim özellikler belirli gelişimsel kriterler gibi gördüğümüzde tanıyabileceğimiz tipik özellikler değillerdir.
Özel eğitime muhtaç çocuklarda öfke nöbetlerinin ne olduğunu tanımlamak gerekirse çığlık atmak, bağırarak ağlamak gibi nispeten küçük davranışlar olabileceği gibi; diğer çocukları ve yetişkinleri ısırmak, tekmelemek, vurmak, yumruklamak, başka eşyalarla vurmak; etraftaki eşyalara, kapılara pencerelere zarar vermek; en uç noktalarda da kendi başını duvarlara vurmak, kendini ısırmak, oradan oraya atmak gibi aşırı davranışlar olabilir.
Öfke nöbetleri birkaç saniye ya da dakika gibi kısa sürelerde olabileceği gibi günlerce de sürebilir. Çocuk büyüyerek fiziksel olarak güçlendiğinde müdahale etmek daha da zorlaşacağı için nöbet süreleri de ister istemez uzayacaktır.
Ayşe Arman geçtiğimiz haftalarda Tijen Güden ile bir röportaj yapmıştı. Tijen Hanım’ın oğlu Oğulcan 26 yaşında ve oldukça sık , son derece uzun süren, hiçbir şekilde durdurulamayan öfke nöbetleri geçiriyor. Tijen Hanım röportajda diyor ki:
‘’ Acının tarifi yok. Oğulcan’dan elimizde kalan her gün artan şiddet. Kendine zarar veren feci bir yaratığa dönüşüyor. Akıl almaz bir şiddet. Parmak aralarını ısırıp koparıyor. Kafasını yerlere, duvarlara vuruyor. Kaynayan çaydanlığı yine yere attı. Kaynayan sular üstüme gelince bu sefer sarılıp ağlıyor, sonra tekrar canavar oluyor. Sarılıyor, okşuyor, vuruyor, bunların hepsi aynı anda oluyor. Çok yorgunum çok. İlaç veriyorum olmuyor, vermiyorum olmuyor. Yediriyorum, yedirmiyorum, gezdiriyorum, evde tutuyorum, seviyorum, kızıyorum… Hiçbir şey işe yaramıyor. Çok çaresizim. İşin en fenası çıkar yol yok. Kapısız odada kaldım. ‘’
Bu elbette ki çok uç bir örnek ancak özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışırken böyle bir çocuk görmüştüm. 13 yaşında, %100 zihinsel engelli, görme ve işitme engelli çocuğumuz yabancı bir ortamda olduğunu anladığına kafasını kalorifer peteklerine vurarak hastanelik olmuştu. Ailesine çocuğa herhangi bir fayda sağlamayacağımızı ve eğitim veremeyeceğimizi üzülerek söylediğimde annesini bakışları öylesine çaresizlik doluydu ki tarif edecek kelime bulamıyorum. Yalnızca ‘’hiç çıkış yolumuz yok mu’’ diye sorabilmişti kısık bir sesle. Hastaneye ya da bakım evine yönlendiriyoruz elbette ancak bu çocukların kurumlara da kabul edilmediğini bilmenizde fayda olduğunu düşünüyorum.
Azı ruh sağlığı çalışanları ve meslektaşlarım öfke nöbetlerinin altta yatan duygusal problemlerin bir ifadesi olmasından ziyade manipülatif amaçlı davranışlar olduğuna inanıyorlar. Tek söyleyebileceğim karar vermeden önce çocuğu iyice gözlemlemeleri ve ailenin çaresizliğini anlamaya çalışmalarıdır. İnanıyorum ki özel eğitime muhtaç çocuklarda öfke nöbetlerinin bir çocuk şımarıklığından öte bir durum olduğunu göreceklerdir.
Müdahale ederek çözüme ulaşabileceğimiz öfke nöbetlerini ele alırsak, ne kadar erken kendini ve duygularını ifade etme, davranışlarını kontrol etme ağırlıklı bir eğitim programının uygulanmasını sağlarsak o kadar kolay çözüme ulaşırız. Nöbetler zaman zaman delice, çılgınca, korkutucu görünse de aslında yalnızca çocuğun yaşadığı korkuları, engellenme duygusunu, hayal kırıklıklarını ifade etme biçimidir. Eğer çocuğun öfke nöbetlerini tetikleyen durumu bulursak, sorunu da çözebiliriz.
Tetikleyici olayları ya da durumları ölçülü olarak ortadan kaldırmak fayda sağlayacaktır. Ancak tamamen korunaklı bir ortamda çocuğu tetikleyici durumlardan uzak tutmak da çocuğun öğrenmesini engelleyeceği için faydalı değildir. Öfke nöbetlerini başlangıçta yakalamak ve iş çığırından çıkmadan kontrol etmeye çalışmak en iyisidir.
Öncelikle öfke nöbeti geçiren çocuktan korkmamak, korkuluyorsa da belli etmemek gerekir. Eğer korkar, endişelenir, telaşa katılırsanız nöbetler güçlenir. Çocuk kendine ve çevresine zarar vermiyorsa görmezden gelmek ve ilgilenmemek genellikle işe yarar. Tüm çığlıklara, gürültüye katlanılabiliyorsa zamanla ‘sönme’ olarak adlandırdığımız ortaya çıkar, davranışlar kendiliğinden kaybolabilir. Çünkü çocuk genellikle gösterilen ilgiyi ödüllendirme olarak algılayabilir ve nöbetlerin sıklığı artabilir. Bu şekilde birkaç cümleyle ifade edilse de sönmeyi uygulamak hem yetişkin hem de çocuk için oldukça güçleşebilir, bildiğiniz gibi sönme oluşmadan önce söz konusu davranışlarda artma görülür.
Nöbetler sırasında kendine zarar veren çocukların çevresindeki yetişkinlerin sosyal ödüllendirmeye sebep olacak davranışlardan kaçınması gerekir. Eğer çocuğa kendine zarar verdiği sırada engelleme düşüncesiyle sarılma, kucaklama gibi girişimlerde bulunulursa çocuk bu duruma tutsak olarak her fiziksel temas eksikliği hissettiğinde öfke nöbeti geçirecektir.
Özel eğitim merkezi ya da okul ortamında öfke nöbeti geçiren çocuklar için öncelikle serinkanlı ve sakin davranılmalı, gerekirse ortamdan kısa süreliğine uzaklaştırılmadır. Bu uzaklaşmalar hiçbir zaman ödüllendirmeye sebep olacak kadar uzun olmamalı ve çocuğun hoşlandığı ortamlardan uzak durulmalıdır. Çocuk davranışlarını kontrol aldığında sözel olarak ödüllendirilmelidir. Zamanla çocuğun sakinleşmesi için geçen süre azalacak, öfke nöbetleri ortadan kalkacaktır.
Özel eğitime muhtaç çocukların tüm sorunlarında olduğu gibi öncelikle aileye danışmanlık verilmeli, kurumda verilen eğitimlerin evde de devam ettirilmesi sağlanmalıdır. Gerekirse ev ziyaretleri ile çocuğun yaşam ortamı incelenmeli, aile ve çocuğa evde de destek sağlanmalıdır.
Son olarak sıkça sorulan sorulara cevap olarak yazılarımda verdiğim bilgiler akademik bilgilerin yanı sıra çalışma arkadaşlarımla birlikte deneyimlerimiz sonucu öğrendiklerimdir. Özellikle yeni meslektaşlarımın görece zor çalışma şartlarına sahip özel eğitim kurumlarında çalışmayı tercih ettiklerinde zamanla psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini kendi deneyimlerini doğrultusunda daha sistemli ve kolay bir şekilde verebileceklerine inanıyorum.
Sevgiler..
Feride SEÇGİN
Psikolojik Danışman
fery83@hotmail.com