Öğrenciye karşı koşulsuz kabul ve saygıyı nasıl kullanacağız?
ÖĞRENCİYE KARŞI KOŞULSUZ KABUL VE SAYGIYI NASIL KULLANACAĞIZ?
Psikolojik danışmada danışman ile danışan arasında kurulan anlamlı ilişkiye terapötik ilişki denir. Terapötik ilişki danışanla etkileşim sonucunda meydana gelen psikolojik bir ortamdır. Bu ilişki, değişim için gerekli olan temel unsurdur. Bununla birlikte danışanın psikolojik danışmaya değer vermesi ve danışmanla işbirliği halinde olması için gereklidir. Terapötik koşulların sağlanabilmesi için psikolojik danışmanın bazı becerileri kullanması gerekir ki bunlardan bir tanesi de koşulsuz kabul ve saygıdır.
Koşulsuz kabul ve saygıyı Rogers, danışanın davranışı, tavrı ve dış görünümü gibi dış etkenleri dikkate almaksızın onu bir insan olarak doğuştan sahip olduğu değer ve onuru ön plana çıkarmak suretiyle ödüllendirmek şeklinde tanımlamıştır. Danışanına saygı duyan bir psikolojik danışman aynı zamanda onun dünya görüşünü de kabul eder.
Karşımızdakine, onu koşulsuz kabul ettiğimizi ve ona saygı duyduğumuzu nasıl hissettiririz? Danışanlarımızın yaşadıklarına karşı hassasiyet göstererek ve kültürüne uygun sözel olmayan iletişim biçimleriyle tepki vererek bunu gerçekleştirebiliriz. Sözel olmayan tepkiler burada önem kazanırlar. Genellikle danışmanın güleryüzlü, ilgili, rahat; ses tonunun yumuşak ve yatıştırıcı; danışanına doğru hafifçe eğilmiş ve göz teması kurmuş olması tavsiye edilir.
Okulda çalışan psikolojik danışman olarak bu becerinin kullanımında zaman zaman zorluk yaşayabiliriz. Örneğin bazen okulda yeteri kadar öğretmen olmadığı için sınav görevi bize de verilebilir. Sınav gözetmenliği yaptığımız zaman kopya çekmeye çalışan veya çeken öğrenciye nasıl davranacağız. O anlık danışman kimliğinden sıyrılıp bir öğretmen gibi davranmak sınavın gidişatı açısından daha iyi olabilir. Bazı arkadaşlarımız diyebilir ki bize sınav görevi verilemez. Evet doğru baştan böyle bir görevi kabul etmezsek sıkıntı yaşamayız ama bazen zorunlu durumlar meydana gelebiliyor değil mi?
Hadi böyle bir durumla hiçbir şekilde karşılaşmasak bile zaman zaman derslere girip etkinlik yapmamız gerekebilir. Sınıf yönetim modeli olarak çağdaş yaklaşımı benimsemiş olsak da etkinliği sabote etmeye çalışan veya sınıfın huzurunu bozan öğrenciye karşı ne kadar anlayışla yaklaşsak da koşulsuz kabul ve saygı çerçevesinde davranamayız. Bu tarz durumlarda istesek de istemesek de öğretmen gibi davranırız ve öğrenciler tarafından da öğretmenmiş gibi algılanırız. Bireysel olarak görüştüğümüz zaman ise psikolojik danışman oluruz. Doğal olarak öğrencilerde kafa karışıklığı yaşanabilir. İster istemez bize gelip gelmemekte, gelse bile anlaşılıp anlaşılmayacağı veya vereceğimiz tepkiler konusunda tereddütler yaşayabilir.
Bu tarz durumlarla karşılaşmamak veya böyle bir algıyla mücadele edebilmek için ben sınıfta etkinlik yaparken rehber öğretmen olduğumu ve yapmış olduğum etkinliğin bazı kuralları olduğunu belirtirim. Böylelikle etkinliğimi daha iyi gerçekleştirebilir ve öğrencileri de durumdan haberdar etmiş olurum. Ancak bireysel olarak odama geldikleri zaman psikolojik danışman olduğumu ve her ne olursa olsun koşulsuz kabul ve saygı çerçevesinde hareket edeceğimi belirtirim. Kısacası psikolojik danışman ve rehber öğretmen arasındaki farkı öğrencilerime açıklarım. Böylece psikolojik danışma sırasında terapötik ilişkinin olumsuz bir şekilde etkilenmemesi açısından kendimce önlem almış olurum.
Hatice KUTLU
Psikolojik Danışman
haticekutlupdr@gmail.com
Kaynakça
Hackney, H., Cormier, S. (2008). Psikolojik Danışma İlke ve Teknikleri: Psikolojik Yardım Süreci El Kitabı (T. Ergene, S. Aydemir Sevim Çev.). Ankara: Mentis Yayıncılık. (Orijinal eser 2005 yılında basılmıştır)
http://cosandeniz.blogspot.com.tr/2014/01/psikodinamik-terapi-terapotik-iliski.html