Okullarda yaşanan kayıp ve yas sürecine dair 5 öneri
OKULLARDA YAŞANAN KAYIP ve YAS SÜRECİNE DAİR 5 ÖNERİ
Krize müdahale etmek, travmatik yaşantılar üzerine çalışmak meslek hayatım boyunca çalışmayı sevdiğim bir alan oldu. Çocukların, ergenlerin, yetişkinlerin yaşadıkları travma sonrasındaki gelişmelerini görmek, bana hep çok çarpıcı gelmiştir.
Ölüm de öyle travmatik bir konu ki, kimle çalışırsanız çalışın zorlayıcı. Hele ki, okullarda yaşanan kayıplar söz konusu olduğunda… Bu bir intihar olabilir, öğrencilerden birinin vefatı olabilir, bir öğretmenin vefatı olabilir. “Nereden başlamalı”, “şimdi ne yapmalı” diye kendimize çok şey sorabiliyoruz bu süreçte. Bu yazıyla birlikte, kendi deneyimlerimden elde ettiğim bilgileri öneri olarak sunacağım. Umarım böyle olumsuz yaşantılarla karşılaşmaz öğrencileriniz ancak eğer karşılaşırlarsa neler yapılabileceğine dair bir yol haritası oluşturmanıza katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana.
- Müdahale Planını Hazırla
Krize müdahalenin belki de en önemli adımı kriz olmadan önce verilen bilgiler. Okulda bir krize müdahale ekibi kurmak, yaşanabilecek olaylara ilişkin özellikle bu gruba eğitimler düzenlemek etkili olabiliyor. Sağlık kuruluşu işbirliği ile “fiziksel yaralanmalarda ilk yardım” konusunun işlenmesi, davet ettiğiniz bir uzman veya sizin eşliğinizde “psikolojik ilk yardım” konusunun işlenmesi dikkatleri de bu konuların önemine çekebilir. Gönüllü kişilerden oluşan bir ekibiniz olduğunda ve bir olay yaşandığında, ekibiniz grup çalışmalarını başlatmak, bireysel görüşmeler için öğrencilerin seçilmesi vb kararları alma konusunda da oldukça destekleyici olacaktır. Ekibi dinamik tutabilmek için de ortak kitap okumaları, film tartışmaları düzenlemek zaman alsa bile işlevi artıracaktır.
- Baş Etme Stratejileri Öğret
“Güvenli Yer” çalışmaları çocukların baş etme stratejilerini kullanabilmesinde bazen ilk adım oluyor. Önceden baş etme becerileri alıştırmaları yapmış olan –güvenli yer hayali/nefes egzersizleri vb- çocuklar, olumsuz yaşantılardan sonra kendilerini daha iyi hissetmenin yollarını keşfetmeye de daha hazır olabiliyorlar. Her öğrencinin psikolojik sağlamlığı birbirinden farklı. Dolayısıyla öğrencileri güçlendirmek için önleyici çalışmalar yapmak, kriz anında müdahaleyi de kolaylaştıran bir seçenek olabiliyor. “Hatırlıyor musun seninle tavşan nefesi çalışmıştık, şimdi burnundan üç kısa nefes al üst üste, ve şimdi uzun bir nefesle bırak.. İşte böylee..”, “Güvenli yer resmi yaptığında, bu yeri hayal etmenin seni sakinleştirdiğini fark etmiştin, hadi biraz o yeri hatırlayalım..”, “Kelebek kucaklaması yapmada başarılı olmuştun, kendini sakinleştirmek için bunu denemeyi ister misin?” vb cümleler çocuklara onların baş etme stratejilerini hatırlatabilir.
- Ne Olduğunu Dürüstçe Açıkla (Grubun yaş ve gelişim özelliklerine de dikkat et)
Ölüm, çocukların kafalarını öyle karıştırıyor ki bir sürü soru birikiyor. Eğer aileleri soruları cevaplayamıyor veya yanlış yönlendirmeler içeren cevaplar veriyorlarsa bu kafa karışıklığı iyice artıyor. Yaşadıklarını anlamlandıramayan çocuklar, onlara söylenen yanlış bilgilerle birlikte bambaşka semptomlar geliştirebiliyorlar. Okulda bir ölüm gerçekleştiğinde, her öğrenci olayı görmese bile kendisine anlatılanlarla bir hikaye oluşturuyor zihninde. Bu hikayenin doğrusunun anlatılması oldukça önemli görünüyor.
Tenefüste, öğrencilerinin önünde kalp krizi geçirerek vefat eden bir öğretmenin okulunda yaptığımız bir çalışmadan örnek vermek istiyorum. Öğrencilerin hepsi olaya şahit olmasa da, bir kısmı öğretmenlerine kalp masajı yapılmasına tanıklık etmiş, ambülansa kaldırılışını izlemiş durumdaydı. Okuldaki başka öğrencilerin de tanıklık ettiği bu olayda, öğretmenin sınıf öğrencileri ne olduğunu öğrenmek için oldukça istekliydi. Çünkü herkesin farklı hikaye anlatması kafalarını iyice karıştırmış ve işin doğrusu nedir kendilerine açıklansın istiyorlardı. Öğrenciler dördüncü sınıftaydı, yaptığımız açıklama da şu şekilde: “Öğretmeninizde kalp büyümesi denilen bir rahatsızlık varmış, bu rahatsızlık maalesef doktorlar tarafından anlaşılamamış ve önlem alınamamış. Bazı hastalıkların anlaşılması zor olabilir. Öğretmeninizin kalbi eskiden çok iyi çalışırken o gün artık daha fazla çalışamamış. Neden o gün olduğunu kimse bilmiyor ve kalbin durması demek bir kişinin artık hayatta olmaması demek.”
- Psikoteknik Bilgilendirme Yap
Okulda yaşanan bir olay varsa, öğretmen-veli-öğrenci çalışmaları bir arada ilerletilebilir. Vefat eden kişi öğretmense özellikle o kişinin yakın arkadaşları da en az öğrencileri kadar etkilenebilir, bazı durumlarda veliler, belki de önceki kayıpları nedeniyle ciddi semptomlar gösterip çocuklarına iyi gelemeyecek duruma düşebiliyorlar. Öğretmenlere “ölüm ve yas süreci” üzerine bilgilendirme yapılabilir. Kendi düşüncelerini, duygularını aktarabilmeleri için bir etkileşim grubu başlatılabilir. Bireysel danışma uygun görüldüğü takdirde yönlendirme yapılabilir. Velilerle çalışırken de özellikle “Yas döneminin aşamaları”, Çocuklar ölüme nasıl tepkiler verir?”, “Yas süreçleri yetişkinlerden farklı mı?”, “Ölüm çocuklara nasıl açıklanır?” başlıkları altında bilgilendirme yapılabilir.
Çocuklarla çalışırken olabildiğince somut ve net açıklamalar yapmak da oldukça işlevsel olabiliyor. Yukarıda verdiğim örnekteki çocuklarla çalışırken bir ders saatini sadece çocukların sorularını yanıtlamak için ayırdık. Çocukların soruları onların neler yaşadığını gözler önüne seriyordu. Soru cevaplardan örnekleri paylaşıyorum:
“Öğretmenimiz neden öldü?”
- Öğretmeninizde bir kalp rahatsızlığı vardı, bu rahatsızlık doktorlar tarafından anlaşılamadığı için önlem alınamadı ve maalesef bir gün kalbi artık eskisi gibi çalışamadı. Bu nedenle artık hayatta değil.
“Bize kızdığı ve üzüldüğü için mi öldü?”
- Hayır. Kimse birilerine kızdığı ya da üzüldüğü için ölmez. Ölüm kimsenin özellikle çocukların sorumluluğunda değildir.
“Çok üzülüyorum ama ağlayamıyorum, neden?”
- Bunu yaşayan belki başkaları da vardır. Ağlarsan ne olacağını düşünüyorsun? Bazen ölümü kabul etmek çok zordur, bu da bizi etkileyebilir.
“Biri öldüğünde neden kendimizi suçluyoruz?”
- Şuan sizin yaşlarınızda olan belki de tüm çocuklar sevdikleri birini kaybettiklerinde kendilerini veya başkalarını suçluyor olabilirler. Benim yüzümden oldu, başkaları böyle yapmasa olmazdı gibi şeyleri çok söyleyebiliyorlar. Çünkü sizin yaşlarınızda böyle düşünülür, yine de hatırlayın ölüm kimsenin suçu ve sorumluluğunda değildir.
“Ben üzülürsem öğretmenim de mi üzülür?”
- Öğretmenin artık yaşamadığı için, yaşayanların yaptığı şeyleri yapamaz. Acıkmaz, susamaz, tuvalete gitmez, düşünemez ve hissedemez. Yani sen üzüldüğünde öğretmenin bunun için üzülemez.
“Annem öğretmenin seni görüyor dedi, ne yaparsam mı görüyor?”
- Annen öğretmenin sana olan sevgisini hala hissedebilirsin demek istemiş olabilir. Çünkü ölen kişilerin görme özelliği de artık yoktur. Yine de sevgi bağı asla kopmayan bir ip gibidir. Nerede olursan ol, kaç yaşında olursan ol sevdiğin kişiyle aranda görünmeyen ve asla bitmeyen sonsuz kaynaklı bir sevgi bağı vardır. Bu bağ sayesinde kalbinde diğer kişilerin sevgisini hissedebilir, o kişileri özleyebilirsin.
- Ailelerle Çocuklarıyla İlgili Görüşmeler Düzenle: “Güvenli Ortamı Yeniden Oluştur”
Çocuklar grup içindeki etkinliklerde farklı davranırken evlerinde daha farklı davranabilirler. Ailelerle çocukların evdeki davranışları üzerine konuşmak birlikte önlem almak için en ideal yollardan biri. Ayrıca çocukların soruları cevaplandırıldıktan sonra yapılan görüşmeler, ailelere hangi konularda destek olabileceğimizin de belirleyicisi olabiliyor. Verdiğim örnekte, aileler çocukları üzülmesin diye “öğretmenin seni izliyor, sen üzülürsen o da üzülür, tamam artık yeter ağlama” gibi cümleleri çok sık kullanmışlardı. Gerek grup bilgilendirmesinde gerek bireysel görüşmelerde bu konudaki yanlışların nasıl düzeltilebileceği vurgulanması öncelikliydi.
Kayıp sonrası ortaya çıkan uyku problemleri, hastalıktan korkma, alt ıslatma, öfke nöbetleri çocukların yaşadıkları bazı semptomlara örnekler. Bu tür çocukların zihinlerinde güvenli olan dünya algısı, dünya tehlikeli bir yer algısına dönmüş olabilir. Dolayısıyla yeniden güvende hissedebilmeleri çok önemli. Okullarda yaşanan kayıplar sonrasında çocuklar anne-babalarına “sen de mi öleceksin?”, “öğretmenimizin çocuğuna kim bakacak artık?” gibi sorular sorabiliyor. Bu da çoğu zaman, kendi hayatlarında olumsuz bir durum olduğunda ne olacağını merak etmeleriyle ilgili. Çocukların sorularını bir kez yanıtlamak yeterli değildir, pek çoğu aynı soruları defalarca soracaktır, bu nedenle aileleri hazırlamak çok çok önemli. Bazen de içe kapanıp hiçbir şey konuşmak istemeyebilir çocuklar ya da hiçbir şey olmamış gibi davranabilir. Her bir tepkinin çocuğa özgü olduğunu hatırlatmakta fayda var. Konuşmak istemeyen çocuğu zorlamaktansa “bu konuyu konuşmanın senin için zor olduğunu görüyorum, hazır olduğunda duygularını anlatmak istediğinde ben seni dinleyeceğim” demek yeterli olabiliyor.
Yas dönemi zamanla tamamlanıyor. Çocuklara bu zamanı tanımak önemli. Beklenmedik ve ani kayıplar her birimizi etkilerken toplu olarak bir olaydan etkilenmek de oldukça zor. Çocuklara böyle anların öncesinden başlayarak yardımcı olabileceğimizin bilinciyle, yaşanan olumsuz olayın ardından doğru-profesyonel tepkileri verebilmemiz çocukların tekrar güvende hissetmelerine öncülük edebilir. Zor zamanlarda, zorlu şartlarda olsa da kendinizi de travmatik olayların etkisinden koruyarak çalışabilirsiniz umarım.
Muhabbetle kalın…
Uzm. Psk. Dan.
Canan Çitil AKYOL