Sanatın Terapideki Hâli : Sanat Terapisi
Sanat , insanlık tarihi kadar eski ve bir o kadar da etkilidir. Bunu ilk çağlardaki insanların tarihine baktığımızda çokça metafor , imge ve sembol kullandıklarını görürüz .Bu imge ,sembol ,metaforlar bir iletişim aracı olarak işlev görmüştür .
Bununla birlikte ;sanat insanın kendini var etme, değiştirme, dönüştürme sürecini de ortaya koyar .Çok uzun zamanlardan bu yana belki de sözün bittiği yerde , konuşamadıklarımızı ortaya koyma biçimidir . Böylelikle sanatın dışavurumcu tarafını da görmüş oluruz . Bu dışavurum bir sağaltım süreci olarak devam eder .
Peki ya sanatın tarihi bu kadar eskiyken sanat terapisi nereye dayanır?
Sanat terapisi :
3. kuşak terapi akımlarındandır .İlk olarak 1930 ‘lu yıllarda karşımıza çıkar .Esas gelişimini ise 2 . dünya savaşından sonra ortaya koymuştur. Açıkçası 2 . dünya savaşı sonrasına denk gelmesi de manidardır .Savaşın travmatik yaralarını sarması için daha duyarlı , insancıl bir yönteme ihtiyaç vardır .
İşte burda sanat , terapiye dahil olur .
Bir terapi olmasından ziyade bir tekniktir .Bu noktada terapide nasıl kullanıldığı devreye girer .Doğru ve zamanında kullanılırsa çok etkili bir terapi metodudur .
Bu metotla ,problemlerin çözümünde farklı sanat dalları kullanılabilir .
En sık karşımıza çıkanlar ise :
☆Görsel sanatlar (resim , heykel …)
☆Müzik ve ritmik sanatlar
☆Dans ve harekete dayanan sanatlar
☆Bibliyoterapi
☆Sineterapi vb.
Kullanım alanları ve işlevi :
☆Kendini ifade etmekte zorlanan danışanlarda
☆Günlük hayatın stresörleriyle nasıl baş edeceğini bilemeyenlerde
☆Bilinçaltından gelen duygu ve düşünceleri yansıtmada
☆Travmatik deneyimlerde ,panik atak, fobi , okb gibi durumlarda kullanılabilir .
Danışanın duygusal boşalım yaşamasına ve terapide ‘o andaki’ duygu ve düşüncelerine odaklanmasına olanak sağlar .
Her yaştan kesimde ve sanatın “evrensel ” boyutundan dolayı farklı kültürlerde de kullanılabilir .
Burada şuna da atıf yapmalıyım ki sanatın evrensel boyutu Jung ‘un “gölge arketipini “düşündürüyor .
O da şöyle ki gölge arketipi yaratıcı tarafımızı yansıtır .
Bu arketip bize atalarımızdan miras kalmıştır . Her insan, yaratıcıdır.
Yeter ki uygun koşullarda ortaya çıkartalım .
Yaratım sürecini terapiye taşıdığımızda terapiste cok iş düşer çünkü doğru zamanda ve doğru yerde kullanılması kilit noktadır .
En büyük sınırlılığı da budur .
Terapist bu kilit noktaya dikkat ederek terapi esnasında danışanın bir ürün ortaya koymasını ister.
Bu illa ki sanatsal ve mükemmel olmak zorunda değildir .
Böyle bir beklenti zaten yoktur .
Danışanın ortaya koyduğu bu ürün kendilik algısını besler.
Egoyu dengeler .
Danışan değişim ve dönüşümüne şahit olur .
Kendi probleminin çözümünün kendinden geçtiğini görür .
Öz farkındalığı ve ilişkisel farkındalığı artar .
Son olarak ;
Kendi yaralarını, sanatın dışavurumcu özelliğiyle önce görür .Sağaltım sağlayan tarafıyla da ‘pansuman ‘ eder.
Terapist ise danışanın bu içsel yolculuğuna rehberlik eder . Böylece danışanların iyileşme sürecine girdiğini deneyimlemiş oluruz .