Sıklıkla Yaptığımız Küçük Hatalara Dikkat
Sıklıkla Yaptığımız Küçük Hatalara Dikkat!
Hepimiz dünyaya geldiğimizden beri dünyayı ve deneyimlerimizi anlamlandırmaya çalışıyoruz. Genellikle de bu süreç içerisinde beğendiğimiz, saygı duyduğumuz kişileri, yakınımızdakileri ve onların gözlüklerini, bakış açılarını örnek almayı tercih ediyoruz, bazen bilinçsizce tercih etsek de. Dolayısıyla varoluşumuzu inşa ederken bazen uygun düşmeyen gözlükleri takmakta ısrar edebiliyoruz, aynı gözlüğü hem A durumunu ele alırken hem A’ durumunu ele alırken kullanmak veya hem güneşin alnında hem karanlıkta koyu camlı güneş gözlüğü kullanmakta ısrar etmek gibi.
Düşüncelerimizi Gerçekte Olanlar Sanmak
Bazılarınıza çok bilindik ve klişe gelebilir ama sıklıkla yaptığımız hatalardan biri aklımızdan geçen düşünceleri gerçekte olan ile aynı zannetmektir. Aklınızdan geçenleri hemen satın almayın. Biraz kuşkuyla yaklaşın, sorgulayın. Farklı bir ev/araba hayal ederken farklı bir ev/araba sahibi olmazsınız, sadece bu hayale sahip olursunuz.
Bilgi mühendisliği modeli durumu iyi özetliyor. Resimde; gerçekte olanlar, bilgiler ve düşünceler ayrımını görebilirsiniz. Eylem ve davranışların da nedeninin gerçekte olanlar veya bilgiler olmadığını, düşüncelerimiz olduğunu görebilirsiniz (ki bu da bizi ikinci sıradaki hataya getiriyor).
Nedenselliği Dışarıda Aramak
Aynı görselden hareketle, gerçekte olanlar sizi eylem ve davranışlara itmez, sizi “yaptırtmaz, ettirtmez”. Mesela sizi X kişisi kızdırmaz. X kişisinin dedikleri ve yaptıklarına siz yorum katıp kızarsınız. Bu inkar edilemez bir insan gerçeği. Düşünün, yolda yatan ve uyuyan bir ayı görseniz tepkiniz ne olurdu? Peki herkes aynı tepkiyi verir mi? Ayı nedir bilmeyen bir çocuk aynı tepkiyi verir mi? Ayıyı sadece pofuduk pelüş oyuncak olarak bilen bir çocuk aynı tepkiyi verir mi? Gerçekte olan değişmemesine rağmen (ayının yolda uyuyor olması) tepkiler farklı olurdu.
Duygularla “Baş Etmek”
Freud “Çiçeklere bakmak dinlendiricidir, ne duyguları ne çatışmaları vardır.” der. Ne güzel ki bizde ikisi de var. Bu hata en sevdiklerimden biri sanırım. “Baş etmek” tabiri bile çok falsolu bulduğum bir tabir. Neden olduğunu hemen açıklayayım. Duygular deneyimlerimizin sadece bir kısmıdır. Misal yazdığımızı silerken çıkan silgi tozu gibi, doğal ve beklendik.
Duygularımız özünde tabii ki de kötü değildir. Hiçbiri bozuk, düzeltilmesi gereken, baş edilmesi gereken deneyimler değildir. Sadece duygularımızla olan ilişkimizde hatalar yapıyoruz. Duygularımızı görmezden gelmeye çalışıyor veya onlarla kendimizi boğup diğer deneyimlerimize kafamızı çeviriyoruz. Bir bacağı kırık sandalyeyi düşünün. Sizce bu bozuk ve düzeltilmesi gereken kullanılmaz bir gereç midir? Oturmak için evet. İş teknik dersinde nasıl sandalye bacağı tamir ediliri gösterirken, fizik dersinde ağırlık merkezi konusunu işlerken, tiyatro oyununda dekor olarak kullanırken gibi farklı durumlarda aynı sandalyenin ne kadar da işlev kazanabildiğini düşünün (sandalye metaforu Russ Harris’in verdiği bir metafor). Uzun lafın kısası, duygularınıza kötü demeden önce onlarla olan ilişkinize bakın. Duygu ve düşüncelerinizle baş etmeye, boğuşmaya niyetlendiğinizde zaten sonucu belli bir mücadeleye girmiş oluyorsunuz.
Geçmiş Deneyimleri Genel Geçer Gerçek Görmek
“Güneşin hep doğmuş oluşu yarın da doğacak oluşunu garantilemez.”
David Hume’un beğendiğim bir sözü. Şimdiye kadar arkadaşlarınızla kahve içmekten hiç zevk almamış olmanız kahve muhabbetlerinizin hep sıkıcı olacağı anlamına gelmiyor, şimdiye kadar işini istediğiniz gibi yapamamış olmanız hiç yapamayacağınız anlamına gelmiyor, gibi gibi. Bir şans verip tekrar deneyin, belki gelecek sefer farklı olacak.
Kendi Tercihlerimizi Tek Doğru Seçenek Görmek
Benim dediklerim dahil olmak üzere herkesin kendi yolu kendisine doğrudur. Ya da ünlü bir videodaki deyiş gibi “Herkezin popisi kendine, kimse kimseye karışamaz”. Matematik problemlerini düşünün. Gayet objektif (nesnel) denebilecek problem çözümlerine bile alternatif yollar üretilebilirken subjektif (öznel) olan hayatta doğru yol bu diye ısrar etmek ne kadar uygun düşüyor sizce?
Bu en sık yapılan hatalardan biri bence. “Ayşe bunu nasıl yapar? Yapmamalıydı”, “Bana bunu nasıl der?”, “Hayır, öyle olmaz”, “Arkadaşlar birbirine bunu yapmalı”, “Kardeş dediğin böyle yapar” minvalindeki sözler tanıdık gelmiştir size de. Kardeşinizin, arkadaşınızın, sevgilinizin … yapmasını tercih ediyor olabilirsiniz, öyle yapmadığında da hoşnutsuzluk duyabilirsiniz (beklediğiniz gibi olmamıştır). Eğer kendi yolunuzun tek doğru seçenek olduğu yanılgısına düşerseniz, fatura size performans kaygısı, öfke, kızgınlık, yaratıcılık eksikliği, mükemmeliyetçilik ve esneklik kaybı (rigidlik) olarak geri dönecektir.
Kendinize iyi bakın.
Fuat Can Çalışkan
Uzman Psikolojik Danışman
caliskan.fuatcan@gmail.com