Şimdinin gücü – Kitap inceleme
‘Gerçeği arayanların mutlaka okumaları gereken kitap’ diye bir cümle duyduğunuzda veya okuduğunuzda ilginizi çeker miydi?Bir kitap kapağında bu cümleye denk geldiğinizde merak edip okumak ister miydiniz?Evet diyenlerin çoğunlukta olacağını tahmin ediyorum.Zira ziyadesiyle bir insanın dikkatini çekebilecek onu okumak için kışkırtabilecek bir cümle gibi duruyor.Bu cümle Eckhart Tolle ‘un Şimdinin Gücü adlı kitabının kapağında yer alıyor.Bu kitabı tanıtmayı seçmemin nedeni, bir çok disiplin ve bilim dalının ortaklaşa vurguladıkları bir noktayı ele alması ve bunu nasıl kazanabileceğimizi anlatması.Peki nedir bu ortak nokta?İçinde bulunduğumuz anı yaşamak, geçmiş ve gelecekle uğraşmak yerine şimdiye odaklanmak.
Evet bu gerek psikoloji, gerek dini disiplinler, gerek felsefe gibi dalların üzerinde durduğu, insanın hayat yolculuğunda mutluluk ve huzurun bir anahtarı olacağını vurgulayan bir kesişim noktası.İnsan ruhunun iyileşmesi ile ilgilenen her disiplinin bir şekilde yolu anı yaşamanın önemine çıkar.Bunun insan için bir şifa ve dinginlik kaynağı olabileceğini savunur. Bunlara meditasyon ya da son yıllarda popülerliğini arttırmış olan mindfullness gibi yöntemleri örnek gösterebiliriz.Tolle ‘un da kitabında anllattığı öğretiler meditasyon, mindfullness gibi yöntemlerle oldukça benzerlik gösterir ve birbirleri ile ilişkili yönler içerir.İşte Şimdinin Gücü kitabında da, anda nasıl kalınır, buna hangi yollardan geçilerek ulaşılır gibi soruların cevaplarını bulmak mümkün.
Eckhart Tolle kendini bir spiritüel (ruhsal, manevi) öğretmen olarak ifade ediyor ve kitabın yazılış hikayesinden şu şekilde bahsediyor:’Bu kitap benim son on yıl boyunca Avrupa’ da ve Kuzey Amerika’da spiritüel arayış içindeki bireyler ve küçük gruplarla yapatığım çalışmanın özünü içermektedir.Bu kitabın içeriği seminerlerde, meditasyon derslerinde ve özel danışma seanslarında bireyler tarafından sorulan sorulara verilen, çoğunlukla spontane yanıtlardan oluşmaktadır.Burada size kendinizi zihnin esaretinden nasıl kurtarabileceğinizi, bu aydınlanmış bilinç haline nasıl girebileceğinizi ve onu günlük yaşamınızda nasıl sürdürebileceğinizi göstermeye çalışacağım.’
Kitabın sunuş bölümünde kitapta verilen mesaj şu şekilde ifade ediliyor:’Aydınlanma haline şimdi ve burada erişebilirsiniz.Istırapsız, endişesiz ve nevrozsuz yaşamak mümkündür.Bunu yapabilmek için, acımızın yaratıcısı olduğumuzu anlamamız gerekir; sorunlarımızı yaratan diğer insanlar ya da ‘dış dünya’ değil, kendi zihnimizdir.Bu, neredeyse kesintisiz bir düşünce akışına sahip olan, sürekli geçmişi düşünüp gelecek hakkında endişelenen zihnimizdir.’ Kitapta belki de en güzel bulduğum ve üzerinde de durulan konu ‘zihnin gevezeliği’ konusudur. Şimdiden bizi alıkoyan, depresyona ya da kötü bir ruh haletine iten şeyin sürekli zihnimizde geçmişe ve geleceğe dair düşüncelerin dolaşması ve bizlerin de bu düşüncelere odaklanmamız.
Odak noktamız bu düşünceler olunca haliyle anı kaçırıyor ve olumsuz bir akışa kapılıp gidiyoruz.Bunu da zihin ile özdeşleşme, zihnin esareti olarak ifade ediyor, Echhart Tolle.Kitapta bu durumu anlatan bazı cümleleri paylaşmak istiyorum.’Bir çok insan kafasında sürekli kendisine saldırıp onu cezalandıran ve yaşam enerjisini tüketen bir işkenceciyle yaşar.Bu hem tarifsiz bir ıstırap ve mutsuzluğun, hem de hastalıkların nedenidir.Yine bir yerde ‘zihninizle özdeşleşme, ki bu düşünmenin durdurulamaz ve istem- dışı hale gelmesine neden olur.Düşünmeyi durduramamak korkunç bir derttir, ama biz bunu fark etmeyiz, çünkü hemen herkes bu derdi çekmektedir, böylece o normal bir durum olarak kabul edilir.Bu ardı arkası kesilmez zihinsel gürültü sizin Var’lığa ayrılmaz bir biçimde bağlı olan o içsel sessizlik ve sükunet alemini bulmanızı engeller.
O ayrıca bir korku ve ıstırap gölgesi oluşturan sahte, zihin-ürünü bir benlik yaratır.’ Şeklinde zihindeki kalabalığa vurgu yapar.Ve bunun nelere mal olduğu üzerinde durur.Mesela bedellerden bir tanesini şu şekilde açıklar: ‘Doğanın güzelliğinin, ihtişamının, kutsallığının farkına varmak için orada mevcut olmak gerekir.Siz hiç berrak bir gecede uzayın sonsuzluğuna gözlerinizi dikip de, onun mutlak sessizliği ve akla hayale sığmaz enginliği karşısında huşu içinde kaldınız mı? Siz ormanda akan bir derenin sesini hiç gerçekten dinlediniz mi?Ya da sessiz bir yaz akşamı alacakaranlıkta öten bir kuşun sesini? Böyle şeylerin farkında olmak için, zihnin sessizleşmesi gerekir.Sizin sorunlardan, geçmiş ve gelecekten, tüm bilginizden oluşan kişisel yükünüzü bir an olsun bırakmanız gerekir; aksi takdirde, bakar ama görmez, duyar ama işitmezsiniz.
’ Eckhart Tolle, kitabında bununla nasıl baş edileceğinin, zihnin esaretinden nasıl kurtulabilineceğinin yollarını da anlatmaktadır.Bunlardan bir tanesinin insanın kendi düşüncesini izlemek olduğunu ifade eder:’İyi haber şu ki siz kendinizi zihnin bu esaretinden kurtarabilirsiniz.Bu tek gerçek özgürlüktür.Hemen şimdi bu konuda ilk adımı atabilirsiniz.Kafanızdaki bu sesi dinleyin ve bunu elinizden geldiğince sık bir biçimde yapın.Özellikle, tekrarlanıp duran düşünce kalıplarına, zihninizde belki yıllardır çalıp duran o eski plaklara dikkat edin.Benim düşünceni izlemekten kastettiğim şey budur, ki bu “kafanızdaki sesi dinleyin, orada bir tanık olarak bulunun” demenin bir başka yoludur.Siz bu sesi tarafsız bir biçimde, yani yargılamadan dinlemelisiniz.İşittiğiniz şeyi yargılamayın ya da suçlamayın, çünkü böyle yapmak aynı sesin bu kez arka kapıdan gelmesine neden olur.Çok geçmeden şunu fark edeceksiniz.Ses vardır ve ben burda onu dinliyorum, izliyorum.Bu ben farkındalığı, bu kendi mevcudiyetinizi hissetmeniz, bir düşünce değildir.
O zihnin ötesinden yükselir’. Bir diğer çözüm yolu olarak da dikkatimizi şimdiye yöneltmek olduğunun altını çizer.’Dikkatinizi şimdiye yönelterek de düşünce akışında bir kesinti, bir boşluk yaratabilirsiniz.Sadece içinde bulunduğunuz anın yoğun bir biçimde bilincinde olun.Bu derin bir doyum veren bir şeydir.Bu yolla, bilincinizi zihinsel faaliyetten uzaklaştırıp, son derece uyanık ve farkında olduğunuz , ama düşünmediğiniz, bir düşünce-siz-lik boşluğu yaratırsınız.Bu meditasyonun özüdür.’Bu çabaları aydınlanma yolculuğu olarak nitelendiren Tolle, bu yolculuktaki en önemli adımı da zihnimizden ayrılmak, onunla özdeşleşmemek olarak ifade ediyor.Bunu bir yerde şöyle anlatıyor:’ Düşünce akışınızda bir aralık, bir boşluk yarattığınız her seferinde bilincinizin ışığı güçlenir.Bir gün kendinizi, kafanızdaki sese bir çocuğun maskaralıklarına gülümsediğiniz gibi gülümserken yakalayabilirsiniz.Bu sizin artık zihninizin içeriğini o kadar ciddiye almadığınız anlamına gelir, çünkü artık benlik duygunuz ona dayanmaktadır.’
Kitabın bir bölümünde de duygulardan söz eder ve bazı duyguların da bizi şimdi’ yi yaşamaktan alıkoyduğunu belirtir.’Psikolojik korku hali herhangi bir somut ve gerçek ani tehlikeyle ilişkili değildir.O huzursuzluk, endişe, sinirlilik, gerilim, korku, fobi vs. gibi bir çok şekilde gelir.Bu tür psikolojik korku daima , şu anda olan bir şeyden değil, olabilecek bir şeyden, bu düşünceden kaynaklanır.Zihniniz gelecekteyken, siz şimdi’de ve burada’sınızdır.Bu bir endişe aralığı yaratır.Ve eğer siz zihninizle özdeşleşmiş ve şimdi’nin gücü ve sadeliği ile temasınızı yitirmişseniz, bu endişe aralığı sizin değişmez refakatçiniz olur.’ Çoğu insanın anda mevcudiyeti ya hiç deneyimlemediğini ya da seyrek olarak, onun ne olduğunu bilmeden tesadüfen ve kısa bir süreliğine deneyimlediğini anlatırken kitabın yine en önemli konularından birine değinir.Sıradan bilinçsizlik ve derin bilinçsizlik hallerine .
Çoğumuzun uyanık haldeyken sadece sıradan bilinçsizlik ile derin bilinçsizlik arasında gelip gittiğimizi vurgular.Bu kavramlara biraz değinmek istiyorum çünkü aslında yazar genelde bu hallerde olduğumuz için anı yaşayamadığımızdan söz eder.Sıradan bilinçsizliği ve derin biliçsizliği şu şekilde açıklar:’Benim sıradan bilinçsizlik dediğim şey sizin düşüncelerinizle, duygularınızla, tepkilerinizle, arzularınızla ve nefretlerinizle özdeşleşmenizdir.O haldeyken, siz egosal zihin tarafından yönetilirsiniz ve Var’lığın farkında olmazsınız.Bu ağır bir acı ya da mutsuzluk hali değil, neredeyse sürekli bir hafif huzursuzluk, hoşnutsuzluk, can sıkıntısı ya da sinirlilik halidir, bu fonda duyulan bir tür cızırtı gibidir.Sıradan biliçsizliğin huzursuzluğu, işler ters gittiğinde, ego tehdit edildiğinde, yaşam durumunuzda gerçek veya hayal edilen büyük bir mücadele, tehdit ya da kayıp veya bir ilişkide çatışma olduğunda derin bilinçsizliğin acısına dönüşür; bu daha ağır ya da aşikar bir ıstırap veya mutsuzluk halidir.Derin bilinçsizlik , çoğunlukla, acı- bedeninin aktive edilmesi ve sizin onunla özdeşleşmeniz anlamına gelir.
’ ‘Bir kez düşük düzeyde huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda, Şimdi’yi yadsıyarak yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın’ diyerek bunları bırakmanın ve bunlarla baş etmenin yolları anlatılıyor.Ve işte bu noktada bana çarpıcı ve güzel gelen bir bölümü paylaşarak yazıya son vermek istiyorum.Tolle tüm yöntemleri denedikten sonra yapılacak bir şeyin olmadığını anladığımızda bizi olan biteni kabul etmeye yani teslimiyete davet ediyor.’Eğer burada ve şimdi’nizi değiştirmek için yapabileceğiniz bir şey gerçekten yoksa ve o durumdan uzaklaşamıyorsanız, o zaman tüm içsel direnci bırakarak burada ve şimdi’nizi bütünüyle kabul edin.O zaman mutsuzluk, içerleme hissetmekten ve kendine acımaktan hoşlanan sahte, mutsuz benlik varlığını sürdüremez.Buna teslimiyet denir.Teslimiyet yoluyla, siz durumdan içsel olarak özgür olursunuz.O zaman durumun sizin bir çaba göstermenize gerek kalmadan değiştiğini görebilirsiniz.Her iki durumda da siz özgürsünüzdür.’
Şimdiki anda tüm varlığımız ile olabilme, şimdinin gücünü anlayabilme ve ona ulaşabilme umuduyla… Sevgiler…
KAYNAKÇA
*Tolle, E., Şimdinin Gücü, Akaşa Yayıncılık, 2016.