Sosyal etki ve Asch’nin yaptığı deney
Doğru bildiğiniz şeylere bağlılığınız ne kadar güçlüdür? Basit bir varsayımda bulunalım. Sıcak bir yaz günü herhangi bir bankada yapmanız gereken basit bir evrak işi olduğunu düşünelim. Biraz homurdandıktan sonra arabanızla bankaya gidip sıra aldınız ve sıranın size gelmesini de birazda sabırsızlıkla beklemeye başladınız. Tam o sırada içeriye silahlı, uzun boylu bir soyguncu girip “Herkes ellerini yukarı kaldırsın.” diye bağırdıktan sonra veznadardan paraları alıp uzaklaştığını düşünelim.
Daha sonra polisler olay yerine gelip siz ve diğer beş görgü tanığından soyguncuyu tarif etmesini istediğinde, sizden önceki diğer beş kişi, soyguncunun kısa boylu olduğu yönünde beyanat verirse siz tek başınıza soyguncunun aslında uzun boylu olduğunu söyleyebilir misiniz? Emin misiniz? Veya dün tuttuğunuz futbol takımının maçını izlediğinizi ve maçtaki x oyuncusunun performansını beğenmediğinizi düşünelim.
İş yerine gelip bir kahve aldıktan sonra mesai arkadaşlarınıza x oyuncusunun kötü performansı hakkında konuşmak istiyorsunuz ama bir dakika tam lafa gireceğiniz sırada diğer tüm mesai arkadaşlarınız aynı anda x oyuncusunun çok etkili bir performans sergilediğini ve takımın çok üstünde bir futbolcu olduğunu söylediğinde tek başınıza oyuncunun performansını beğenmediğinizi söyleyebiliriz misiniz?
İşte Asch yaptığı deneyle bu durumu labaratuvar ortamında test etmiştir. Deneyinde asistanlarını denek olarak göstererek asıl deneklerin arasına karıştırmıştır. Aslında deneye alınan her grupta sadece bir kişi gerçek denekti geriye kalanlar ise Asch’nin denek rolündeki asistanlarıydı.
Laboratuvar ortamına alınan her guruptaki tek denek önce bir masanın en uç kısmına oturtuluyordu ve bu guruba üzerinde üç farklı çizgi bulunan bir kart, daha sonra bu karttaki üç çizgiden birine mutlak şekilde eşit olan bir diğer çizginin olduğu ikinci bir kart gösteriliyordu. Sonrasında deneklere çizgilerden hangi iki çizginin birbirine eşit olduğu yönünde sorular soruluyordu. Tabiki burada asistanların vereceği cevaplar önceden belirlenmiş oluyordu. İlk başlarda asistanlar doğru cevapları söyleyerek deneğin güvenini kazanmaya çalışmışlardı ve bunda bariz bir şekilde başarılı olmuşlardı.
Bu aşamadan sonra sırasıyla asistanlar yanlış cevaplar vermeye başladığında ise deneğin gözle görülür bir huzursuzluğa kapıldığı gözlenmiştir. Asıl deneğe gelene kadar diğer tüm kişiler bilerek yanlış cevap verdiğinde ise deneğin gerçeğe aykırı olduğunu bildiği halde diğer kişilerin yanlış cevabını tekrarladığı gözlenmiştir. Bu deneyde sınanan her üç kişiden biri yüzde olarak vermek gerekirse %35 oranında kişi bilerek yanlış cevabı söylemekten kendini alıkoyamamıştır. Daha sonra birçok kez farklı kişiler tarafından tekrarlanan bu deneyde benzer bulgular elde edilmiştir.
Bu deney insanın manipüle edilebilir bir varlık olduğunun en büyük kanıtı olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini çoktan almıştır. Peki insanlar neden böyle davranma ihtiyacı hissetmişlerdir. Doğrusunu bildiği halde neden grubun ortak fikrine uyarak yanlış cevaplar vermişlerdir. Yukarıda verdiğimiz varsayımlar ve Asch’nin deneyi sosyal etkiye basit bir örnektir. Yukarıdaki her davranış, bir başka kişinin ya da kişilerin varlığından yoğun şekilde etkilenmiştir. Yukarıdaki davranışlar bireye özgü davranışlar olmakla beraber bu davranışların kökeni içsel değildir, yani bireyin başkaları tarafından yoğun şekilde etkilenmesi sonucu ortaya çıkmıştır.
Burada büyük bir sosyal etkileşim söz konusudur. Sosyal etkinin kökenleri ise çok eskiye dayanmaktadır. Evrimsel psikolojiye göre bu davranış atalarımızın hayatta kalmasına yardım etmiştir ve genler sayesinde nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. İlk insanlar topluluklar halinde yaşadığından bir kişinin gruptan ayrılması o kişinin güvende olmamasına neden olmaktaydı. Bu yüzden eski çağlarda grubun ortak düşüncesinden farklı hareket etmekten kaçınılırdı. İşte bu davranış sosyal etkinin ilk örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.