Sosyal Medya Yalnızlığı

11.09.2017
1.995
Sosyal Medya Yalnızlığı

 

Sosyal Medya Yalnızlığı

Yazımızın başlığındaki tezatlıktan başlayacak olursak, sosyal medya adı altında genellediğimiz sosyalleşmek veya insanlar arasındaki sosyal iletişimi, etkileşimi arttırmak amacıyla oluşturulan bu kaynakların zamanla insanları yalnızlığa veya genel anlamda asosyalliğe sürüklediğini görmekteyiz.

Bu tezi biraz açmak gerekirse, sosyal medya tanımından başlamamız daha doğru olacaktır. Peki sosyal medya nedir? Ne için oluşturulmuş, insanlar ne için kullanmıştır?

Sosyal medya kısaca, aslında birçoğumuzun bildiği gibi, insanların internet aracılığı ile bilgiye ulaşması, bilgiyi üretmesi, paylaşması ve diğer insanlarla iletişim kurması amacıyla oluşturulmuş bir bilgi kaynağıdır. Bu bağlamda sosyal medyanın oluşturulma sürecine indiğimizde internet çağını yaşamaya başladığımız ilk yıllarda sadece bizim için oluşturulmuş web site vb. gibi sayfalara ulaşıp oradaki bilgileri kullandığımızı fakat herhangi bir bilgi üretip sunamadığımızı görüyoruz.

Zamanla, bu durumun fark edilmesi veya ihtiyaç haline gelmesiyle blog vb. aracılığı ile internet üzerinden bir şeyler paylaşmaya başlamış olduk. Beklenildiği gibi bu süreç sadece uzun uzadıya yazılan bloglar ile sınırlı kalmadı. Devamında çeşitli sözlük siteleri ve şuanda hepsini geride bırakan Facebook, Twitter, İnstagram gibi araçlarla sosyal medya kavramı gelişti. Burada kişisel iletişimi arttırmayı hedefleyen şey ise insanların blog vb. gibi araçlara kıyasla artık kendilerine ait, bireyselleşmiş(kişiselleşmiş de diyebileceğimiz) hesaplar oluşturması oldu. Sosyal medya kişilerin kendi gerçek ismi ile tanıdıklarına ulaşması, yeni insanlarla tanışması, kendilerine ait herhangi bir şeyi paylaşması (uzun veya oldukça kısa) ile kısa bir süre içinde tüm dünyada etkin bir şekilde kullanılmaya başlandı.

Aslında buraya kadar oldukça olumlu gözüken bu araçlar insanların kullanım amacının farklılaşması ile olumsuz hale geldi. Anti-tez olarak belki de amaç zaten bu idi. Veya buna ek olarak zaten bireyselleşen dünyada sosyal medya buna istemeden neden oldu.

Hiç şüphesiz modern çağ, bilgi çağı dediğimiz bu yıllarda bizler bilgiye veya genel olarak her şeye daha hızlı ve kolayca ulaşır olduk. Bu hız ise yine yukarıdaki sebeplere bağlı olarak bizlere hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarla eşlik ediyor. Bu bağlamda, ilişkisel olarak baktığımızda, kişilerin eşit koşullarda kendilerini ifade etmesi, karşısındaki insana dünyanın öbür ucunda olsa bile ulaşması, görmesi, konuşması birer avantaj ise de insanların kendileri hakkında doğru olmayan bilgiler paylaşması, bazen karşısındakinin yüzüne söyleyemeyeceği şeyleri kolayca yazıya veya paylaşıma dökmesi insanların güven duygusunu azalttığını söyleyebiliriz.

Buna ek olarak bu platformlarda arkadaşlarına nazaran daha fazla arkadaşa sahip, “sosyal” ve hatta fenomen insanlar, diğer insanların kendilerini yalnız, kimsesiz ve “asosyal” hissetmesine neden oluyor. Bunun herkesçe bilinen veya dile getirilen örneği ise beğeni sayısı, takipçi sayısı gibi kıstaslar ile insanların birbirini kategorileştirmesidir.

Peki sosyal medyada bizden daha sosyal olarak gördüğümüz insanlar gerçekten bu kadar sosyal mi? Tabi ki de hayır. Bunu genel olarak şu bağlamda değerlendirmemiz gerekiyor; sosyal medyada yansıtılan “ben” ile gerçek dünyadaki “ben”in aslında birbirinden farklı olması. Örneğin, üzülerek paylaştığım şeylere gerçekten üzüldüm mü veya tam tersi çok mutluyum dediğim an gerçekten mutlu muyum, sahi Facebook gibi soralım “Ne düşünüyorsun?” Gerçek olmayan ama yansıtılan durumumuz ise yalnızlığı getiren sebeplerden biri çünkü bizler genel anlamda içimizde yaşadığımız bir boşluk hissediyoruz. Bunu birçok insandan duymuşuzdur değil mi? “Hayatımda bir boşluk var…”lar ile başlayan cümleler dizisi.

Bir başka açıdan bakmak gerekirse yalnızlık gerçekten bu kadar kötü müdür, bu da tartışmaya açılabilecek bir konu. Çünkü günlük hayatta belki de yalnız veya az insanla vakit geçiren, bir şeyler paylaşan bir insan sosyal medyada yüzlerce takipçisi/ arkadaşı olan birini gördüğünde belki de boş yere kendini yalnız hissediyordur. Ya da yalnızlığının fark edilmemesi için günlük hayatta yüzüne bakmadığı insanlar ile arkadaş oluyor, farklı farklı arkadaş ortamlarında tek amacı sosyal medyada paylaşım yapan bir kişiye dönüşüyordur.

Burada odaklanmamız gereken zamanla kişinin kendine yabancılaşması ve kendi içinde yalnızlaşmasıdır.

Sonuç olarak toparlamak gerekirse, şunları düşünmemizi istiyorum;

Sosyal medya benim için ne ifade ediyor?

Tanımadığım yüzlerce kişi ile neden bir şeyler paylaşma gereksinimi duyuyorum?

Bu paylaşımlar beni daha da yalnızlaştırıyor mu?

Yalnızlığımı seviyor muyum?

Seviyorsam yalnızlığımı kampçılayan bir faktöre ihtiyacım var mı?

Not: Bu yazının size ulaşması için de yine internete/sosyal medyaya ihtiyacımız var imiş, demek ki çok da eleştirmemek gerek.

 

 

Elif Zeynep Yol
Psikolojik Danışman
elifzeynepyol@gmail.com

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.