Şşş Kızlar Çığlık Atmaz – Film inceleme
Filmin Adı: Hiss Dokhtarha Faryad Nemizanand (Şşş Kızlar Çığlık Atmaz)
Oyuncular: Tannaz Tabatabayi, Merila Zare’i, Babak Hamidian, Sharab Hosseini, Shirin Bina
Yönetmen: Pouran Derakhshandeh
Tür: Dram
Ülke: İran (2013)
Süre: 1 saat 44 dakika
Neden İzleyelim?
Merhaba, bu hafta sizlere hayatımda izlediğim en çarpıcı filmi tanıtmak istiyorum. Film için ne desem nereden başlasam bilemiyorum. Kelimeler boğazımda düğümlendi. İlk defa acıyı, korkuyu ve çaresizliği iliklerime kadar hissettim.
Filmin konusu cinsel istismar… Sadece bunu duymak bile insanın içini sızlatıyorken bir de bunu izlemenin verdiği acıyı düşünün.
Başta her şeyin normal olarak gözüktüğü bir sahneyle başlayan film, düğün hazırlığı yapan iki gencin mutluluklarıyla başlar. Ta ki gelin kanlar içinde damadın yanına gelene kadar. Ardından başlayan mahkeme süreci, genç bir kadının hayatını karartan hikayenin derinine inmeye başlar. Şirin Naimi adındaki bu kadın, saygın bir aileden gelmektedir ve ailesi onu kurtarmak için her türlü yolu denemeye hazırdır. Bunun sonucunda tutulan bir avukat, bu süreci açığa çıkarmada kilit bir role sahip olacaktır. Başta konuşmaya çekinen Şirin, insanların gözünde bir katildir. Ancak avukatının azmi onu konuşmaya cesaretlendirir. Ardından Şirin’ in küçüklüğüne doğru acı bir yolculuğa çıkarız.
Nasıl Değerlendirelim?
Bu film için değinilmesi gereken öyle çok konu var ki… Hayatın acımasızlığını tatmış bir insanı suçlamadan önce yaşadıklarına bakmak, onun ruhuna dokunmak gerektiğini böyle etkileyeci anlatan bir film bir daha kolay kolay gelmez. Bunu filmin bir repliğiyle desteklemek istiyorum:
Avukat: Sayın yargıç, saygı değer hakimler ve savcı bey… Sizler dünyada seri cinayetler olarak sınıflandırılan cinayet davalarının olduğunu biliyorsunuz. Nadir vakalar dışında tüm bu katiller polis tarafından yakalanıyor. Katiller ve suçlulara, işledikleri cürümlerin cezası verilebiliyor. Bu nasıl oluyor? Çünkü ortada bir ceset var. Olay yerinde caniye dair izler olduğu için… Ama ya bir ruh öldürülürse? Ama bir ruhu öldürmenin –müvekkilimde olduğu gibi- cezası nedir?
İnsanları yargılamadan önce içinde bulunduğu ruhani durumun önemi özellikle psikolojik danışmanlar tarafından hassasiyetle karşılanmaktadır. Ancak bu herkesin sahip olması gereken bir özelliktir. Zira peşin hükümlü olmak beraberinde pişmanlığı da getirebilir.
Aileler… Bu döngünün en önemli parçalarından biridir. Filmde işine verdiği önemi çocuğuna vermeyen bir aile profili çizilmektedir. Tanıdık geldi mi? Bu tip durumlarla günlük hayatta da sık sık karşılaşırız. Kendini işine veren kişiler bazen bir çocuğu olduğunu ve çocuğu koruyup kollamanın ailenin görevi olduğunu unutmaktadırlar. Bunun sonuçları bazen ilgisiz kalmış çocuklar olurken bazen de geri dönüşü olmayan bir hayata mahkum olan çocuklar olur.
İnanç çok güçlü bir güdüleyicidir. Burada inancın en büyük temsili avukat hanımdır. Filmi bitirdikten sonra tekrar başa sardığınızda “Ya en başta avukat hanım suçlanan kadının hikayesinin altında başka şeyler olduğuna inanmasaydı, neler olurdu?” diye düşünebilirsiniz. O zamanki durum belki sadece bir hissiyattan ibaretti. Ancak bazen sadece hislerimize dayanarak seçimler yapmak zorunda kalırız. Hislerinize güvenin ve peşinden gidin, yanılsanız da bir şey kaybetmezsiniz.
Filmin adının manidarlığı üzerine de konuşalım. “Kızlar çığlık atmaz”. Filmin en etkileyici repliği olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde. Özellikle küçük kız çocuklarına sıkça söylenen bir sözdür. Aslında bunu söylemekle çocukların terbiye edildiği düşünülür. Ancak filmde bu söz, daha sözün anlamını kavrayacak yaşa dahi gelmemiş çocuklara yapılan istismarı meşrulaştırmak için kullanılıyor. Bunu duyan çocuklar korkuyor, susuyor ve her şeyi unutmaya çalışıyor. Yalnız şunu bilmenizi isterim sevgili aileler, öğretmenler, psikolojik danışmanlar; “kızlar çığlık atar” ve siz onları duymak zorundasınız. Yoksa çocuğun kayıp giden hayatının en büyük sorumlularından biri de siz olursunuz. Yine burada bir parantez açarak filmin mahkeme sahnesinde geçen bir konuşmayı sizlere aktarmak istiyorum:
Yargıç: Son savunma için ekleyecek yeni bir şeyiniz varsa lütfen söyleyin.
Şirin: Kimi savunayım ki? Yürüyen bir cesedi mi? Ben zaten öldüm. 8 yaşındayken öldüm. Ama hiç kimse katilimi aramadı. Hiç kimse! Çünkü kimse beni görmedi. Kimse sesimi duymadı. Hiç kimse!
Lütfen aydınlık geleceğimizin en büyük mimarları olan çocuklarımızı koruyun. Onlara iyiliği, barışı ve kardeşçe yaşamayı anlatın. Onları duyun. Sevgi ve saygıyla kalın.
Necla AYDOĞAN
Psikolojik Danışman
neclaydogan.94@hotmail.com