Temel kuramlara göre ahlak gelişimi
TEMEL KURAMLARA GÖRE AHLAK GELİŞİMİ-1
Ahlak gelişimini açıklayan görüşleri; Psikanalist, Bilişsel ve Sosyal Öğrenme yaklaşımları olarak üç grup altında toplamak mümkündür.
- Psikanalatik Kurama göre Ahlak Gelişimi
- Freud’a göre Ahlak Gelişimi: Freud, ahlak gelişimini duygusal – güdüsel bir süreç olarak ele almıştır. Suçluluk, utanç duyguları ve öz-eleştiri ahlaki gelişimin duygusal bileşenini oluşturmaktadır. Freud’a göre kişiliği id, ego ve süper ego oluşturur. Süper ego ego nun isteklerinden hangisinin bilinç düzeyine çıkmasına izin vereceğini hangilerinin ise bilinçaltında tutulması gerektiğini bir diğer deyişle hangisinin ahlaklı hangisinin ahlak dışı olduğuna karar verir. Freud’a göre kişilerin doğduğu zaman ahlak kavramı yoktur, süper egonun gelişmesiyle oluşur, bu da 3-6 yaş(fallik dönem) arasına denk gelir. Freud, bu evrede çocuğun aynı cinsten olan ebeveyne karşı düşmanca duygular beslediğini iddia eder (Oedipus ve Electra Kompleksleri). Düşmanca duygular bireyin aynı cins olan ebeveynden korkmasına neden olur ve bu korkuyu azaltmak için kişi onunla özdeşlemeye çalışarak ebeveyni temsil eden yasaklar ve değerleri alır, bu durum çocuğun süper egosunun gelişmesini sağlar. Yani kişi ahlaki değerlerini sadece aynı cins ebeveynden alır. Bu kurama göre 6 yaşına kadar ahlak gelişimi tamamlanmaktadır. Hatta Freud kız çocuklarının süper egolarının erkek çocuklarınınkine göre daha zayıf olduğunu iddia eder çünkü kızlarda hadım edilme korkusu yoktur bu yüzden anneyle özdeşim daha az olmaktadır. (Berk, Shanker, 2006)
Freud’a karşı eleştiriler:
- Erkeklerin daha güçlü süper egolarının olduğunu yapılan hiçbir çalışma desteklememiştir.
- 2 yaşında olan çocuklarda dahi bazı ahlak kurallarının benimsendiği, onur, utanç ve suçluluk gibi duyguların yaşandığı gözlemlenmiştir.
- 6 yaşında ahlak gelişiminin tamamlanmadığı birçok araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır.
- Neo-Freudian Yaklaşımına Ahlak Gelişimi: Bu yaklaşımın en çok bilinen takipçileri Erikson ve Hartmann’dır. Onlara göre çocuk, ailenin sevgisini kaybetmemek için ebeveynlerin otoritesine uygun bir şekilde davranmaya başlar. Yani Ahlak Gelişiminin temelinde seksüel çelişkiler değil, sosyal çelişkiler vardır. Sadece süper ego değil, ego da Ahlak Gelişiminde etkilidir. Neo-Freudian araştırmacılara göre süper egonun kuralları içselleştirmiş olması ve egonun gem vurma özelliği ahlak gelişimini sağlar. Sevgi-yönelimli disiplinin uygulandığı ailelerde çocuğun süper ego ve egosu güçlü olur bu da onları ahlaki açıdan olgun kılar.
Eleştiriler:
- Sevgi-yönelimli disiplini kullanan ailelerin, çocuğun ahlaki olgunluğunu yükselttiğine dair pek kanıt bulunamamıştır. Çocuk ceza olarak sevgiden yoksun bırakıldığında ahlaki gelişimine bir katkı olmadığı görülmüştür (Berk, Shanker, 2006).
- Bilişsel Kurama Göre Ahlak Gelişimi
Bilişsel Gelişimciler ahlak gelişiminin aşamalar halinde olduğunu iddia etmiş ve odak noktasına ahlaki düşünceyi koymuşlardır. Bu alanda Piaget ve Kohlberg’in ciddi araştırmaları vardır.
- A) Piaget’ göre Ahlak Gelişimi: Piaget, bilişsel gelişim için geçerli olan ilkelerin ahlâki gelişim için de geçerli olduğunu ifade etmiştir. Piaget sunduğu iki öykü arasındaki ilişki ile ilgili sorular hazırlamış ve verilen cevaplara göre ahlaki gelişimi evrelere ayırmıştır. Bu evrelerden birincisi dışa bağımlı ahlâk evresi, ikincisi özerk ahlâk evresidir. Piaget’e göre dışa bağımlı ahlâk evresi 10 yaşına kadar sürer ve birey ahlaki yargılar bakımından dışa bağımlıdır. Özerk ahlak evresinde ise çocuk daha bağımsızdır, kuralların değişmezliğini değil, bir anlaşma sonucunda mevcut kuralların yeniden düzenlenebileceğini düşünür.
Örnek hikaye: 1
1- John odasındayken annesi onu yemeğe çağırır. Fakat John annesinin çağırdığı odadan içeri girerken kapının arkasındaki sandalyede bulunan 15 tabağı kırar.
2- Henry kavanozdan şeker almak ister. Kavanoz yüksekte olduğu için sandalyeye çıkar. Ancak kavanozu almaya çalışırken düşürür ve kavanoz kırılır.
Piaget, bu hikayelerin çocuğa anlattıktan sonra hangi çocuğun daha yaramaz olduğunu belirtmesini ister. 10 yaşından küçük çocuklar tabak sayısını çok olmasından etkilenerek John’un daha yaramaz olduğunu söylerler. Çünkü bu dönemde niyet önemli değildir, önemli olan zararın büyüklüğüdür. Henry’nin yaptığını ise büyük çocuklar (10 yaş üstü) daha suçlu bulurlar. Çünkü bu dönem çocukları özerk dönem içerisindedirler, dönemde suçun fiziksel büyüklüğünden çok onun arkasındaki niyete bakarlar. Sonuç olarak 10 yaşından küçük çocukların zararın büyüklüğünü, 10 yaşından büyük çocukların ise niyeti önemsedikleri anlaşılmaktadır (Berk, Shanker, 2006).
Yaşla değişen bir başka konu da adalet ve ceza anlayışıdır. Yetişkinlerin çocuklara uyguladıkları cezaları Piaget, ikiye ayırır: “ceza getirici ceza” ve “telâfi edici ceza”. Ceza getirici ceza, yanlış bir şey yapanın bu yanlışının cezasını çekmesidir. Top oynarken cam kıran çocuğun dayak yemesi veya bir daha top oynamasına izin verilmemesi böyle bir cezadır. Telâfi edici cezada ise çocuğun yanlış yaptığını anlamasını ve yanlış davranış sonucundaki zararları, hasarları kendi verdiği kararla telâfi etmesini sağlamak önemlidir. Camı kıran çocuğun, harçlığını biriktirip camın parasını ödemesi telâfi edici cezadır. Telâfi edici ceza, özerk döneme daha uygundur. Piaget araştırmalarında, 6-7 yaşlarındaki çocukların sadece %50’sinin ve 11-12 yaşlarındaki çocukların %80’inin telâfi edici cezayı tercih ettiklerini bulmuştur (Kağıtçıbaşı, 1999).
Son olarak, Piaget’e göre aile, çocuğun ahlak gelişimini yavaşlatan bir etkendir.
Not: Bir sonraki hafta Bilişsel Kuramların bir diğer temsilcisi olan Kohlberg ile ahlak gelişiminin açıklanmasına devam edilecektir.