Toplumdaki narsist ve sosyopatların sayısı artıyor mu?

15.10.2018
4.140
Toplumdaki narsist ve sosyopatların sayısı artıyor mu?

TOPLUMDAKİ NARSİST VE SOSYOPATLARIN SAYISI ARTIYOR MU?

Narsist ve sosyopatlara birçok iş yerinde, ilişkilerde ve suç mahallinde rastlamak mümkündür.

Kişilik bozuklukları, ruh sağlığı uzmanları tarafından belli kriterler çerçevesinde tanımlanmaktadır. Ancak toplum içerisinde görünürlüğü herhangi bir fiziksel belirtisi olmadığından söz konusu değildir. Özellikle narsistik kişilik bozukluğu ve antisosyal  kişilik bozukluğu, ikili ilişkilerde, iş ortamlarında ve evliliklerde büyük problemlere neden olabilmektedir.

Narsistik kişilik bozukluğu ve antisosyal  kişilik bozukluğu hakkında bazı istatistikler:

1994 yılında yayınlanan DSM-IV’e göre genel nüfus içerisinde narsistik kişilik bozukluğunun yaygınlığının %1’den daha az, antisosyal  kişilik bozukluğunun yaygınlığının ise erkeklerde %3, kadınlarda ise %1 civarında olduğu belirtilmiştir.

2001-2005 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerindeki kişilik bozukluklarının ne kadar yaygın olduğunu incelemek amacıyla yapılan bir araştırmada, seçkisiz yöntemle belirlenmiş 35.000 kişinin %6.2’sinin narsistik kişilik bozukluğu tanı kriterlerine, %3.7’sinin ise antisosyal  kişilik bozukluğu tanı kriterlerine uygun olduğu bilgisi ortaya konmuştur (%5.5 erkek, %1.9 kadın).

Narsistik kişilik bozukluğu ve antisosyal  kişilik bozukluğu tanısının son 10 yılda anlamlı bir oranda artış göstermesinin nedeni her iki araştırmada benzer örneklemlerin olmaması ya da 1994’te yapılan çalışmada örneklemin evreni yeteri kadar temsil etmemiş olması şeklinde yorumlanmıştır.

2013 yılında yayınlanan DSM-V’te ise büyük ölçekli araştırmalar sonucunda  narsistik kişilik bozukluğunun görülme oranı %6.2, antisosyal  kişilik bozukluğunun görülme oranı ise %3.3 olarak ifade edilmiştir.

Yapılan tüm araştırmalar göz önüne alındığında bahse konu kişilik bozukluklarının yıllar içerisinde ciddi oranda artış gösterdiği ve dikkate alınması gereken bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanmaya başladığı görülmektedir.

Romantik ilişkilerde, iş ortamlarında ve büyük çaplı suçların temelinde yaşanan sorunları araştıran çalışmalar, kişilik bozukluklarının altta yatan en büyük nedenlerden biri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, toplumda kişilik bozukluklarının yaygınlığını ölçmek amacıyla çalışmalar yapılmakta ve kişilik bozukluklarının bağımlılık kadar önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymak hedeflenmektedir.

Romantik ilişkiler:

Narsistik kişilik bozukluğunun son 25 yılda boşanma davalarında en çok karşılaşılan ruh sağlığı sorunu olduğunu dile getiren bir araştırma sonucuna göre, narsistik ebeveynler çocuklarıyla empati kurma konusunda yetersiz kalmakta, kendisini yüceltebilmek için diğer ebeveyni çocukların gözünde değersizleştirme çabası göstermekte ve toplum içerisindeki duruşunu koruyabilmek adına çocukları bir araç olarak kullanmaktadır.  Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı olan kişinin olduğu evliliklerde ise eşinin hiç bilmediği gizli bir yaşamının olduğu, ortak kazançların sadece kendisi tarafından kullanıldığı, aile içi fiziksel ve psikolojik şiddetin yaygın olduğu ifade edilmiştir.

Evlilik ve boşanma kaynaklı intihar ve cinayetlerin birçoğunda narsistik kişilik bozukluğu veya antisosyal  kişilik bozukluklarının tetikleyici olduğu düşünülmektedir. Çünkü bahse konu bozukluğa sahip olan kişiler partneri üzerindeki gücünü kaybetme, evlilikteki kontrolü yitirme ve toplumda aşağılanma gibi ihtimallerle baş edememektedir.

İş Ortamı:

İş ortamlarındaki  psikolojik tacizin(mobbing) yaygınlığı, narsistik işveren/patron ile çalışanların arasında yaşanan sorunların artması kişilik bozuklukları konusunda farkındalık çalışmalarının iş ortamlarında yapılmasının gerekliliğini doğurmuştur. Günümüz iş ve siyaset dünyasında geçmiş zamanlara kıyasla çok daha fazla narsistik ve sosyopat lider bulunmaktadır. 2008 yılındaki ekonomik buhrandan sonra sosyopat ve narsist liderlerin firmalara ve halka ne kadar zarar verebileceği görülmüştür. Narsistik kişilik bozukluğu olan işverenlerin empati kurma becerisinin sınırlı olması ve anti sosyal kişilik bozukluğu olan işverenlerin de vicdan ve merhametten yoksun olması ekonomik kriz esnasında iş dünyasında büyük problemlere neden olmuştur.

Suç Oluşturan Davranışlar:

Toplumdaki suç oranlarının geçen yıllara göre azalmasına rağmen seri katiller, toplu katliamlar ve toplumsal şiddet hızla artmaya devam etmektedir. Suç oluşturan davranışların temeline bakıldığında her defasında ruhsal hastalıklardan bahsedilse de, narsistik kişilik bozukluğu veya antisosyal  kişilik bozukluklarının birincil derecede sebep olduğu göz ardı edilmektedir. Toplumun bu kişilik bozuklukları hakkında bilgisi oldukça sınırlı olduğundan bahse konu kişilik bozukluğuna sahip kişilerin yanıltıcı, baştan çıkarıcı ve büyüleyici özellikleri onların ruhsal rahatsızlıklarını ustaca saklamalarını sağlamaktadır.

Seri katiller ve canlı bombaların hangi amaçla suç işledikleri her zaman medyanın sorduğu bir soru olsa da asıl soru bu kişilerin kişilik bozuklukları hakkında suça karışmadan önce uyarı sinyali verip vermedikleri olmalarıdır. Narsistik kişilik bozukluğu veya antisosyal  kişilik bozukluğu olan katillerin suç işlemek için herhangi bir motivasyon kaynağına ihtiyacı yoktur. Kendilerini yetersiz hissettiren kişileri ortadan kaldırma güdüleri suç davranışının oluşmasına neden olmaktadır.

Sonuç:

Narsistik kişilik bozukluğu veya antisosyal  kişilik bozukluğu tanılarının bir halk sağlığı sorunu olmaya başladığı görülmektedir. Kişilik bozuklukları konusunda toplumun eğitim aracılığıyla bilinçlendirilmesi, kamu spotları ile farkındalık çalışmlarının yapılması uzun vadede bu kişilik bozukluğuna sahip kişilerle aynı ortamda bulunan kişilerin yaşayabileceği sorunların azalmasını sağlayacaktır.

“https://www.psychologytoday.com/us/blog/5-types-people-who-can-ruin-your-life/201804/are-narcissists-and-sociopaths-increasing” adlı yazıdan yararlanılarak hazırlanmıştır.

YAZAR BİLGİSİ
2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’ ne girmiş, 2010 yılında yüksek onur derecesiyle mezun olmuş ve Prof. Dr. Turhan Oğuzkan ödülüne layık görülmüştür. Üniversite eğitimi sırasında Erasmus programı ile İsveç-Stockholm Üniversite’ sine gitmeye hak kazanarak 6 ay boyunca “Early Childhood Education” alanında eğitim almıştır. Maltepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi tezli yüksek lisans eğitimini 2012 yılında bitirmiştir. 450 saatlik MEB onaylı Aile ve Çift Terapisi eğitimi, Terapötik Kartlar Eğitimi, Kriz Müdahale Eğitimi, Çözüm Odaklı Terapi eğitimi, Mülteci Çocukların Topluma Uyumu Eğitimi, Özel Eğitimde Alternatif Öğretim Teknikleri, Çocuk Değerledirme Testleri, Sanat Terapisinin Erken Çocukluk Döneminde Kullanımı, Çocuk ve Ergenlerle Klinik Görüşme Teknikleri, İhmal ve İstismarda Aile ve Çocuğa Yaklaşım Eğitimi, Proje Döngüsü Yönetimi, Siber Zorbalık Eğitimi, Çocuk ve Ergenlerde Psikiyatrik Rahatsızlıkların Genel Tanımı Eğitimi, Yaratıcı Dramayla Grup Rehberliği Eğitimi, Dikkat Testleri Eğitimi, EMDR 1. düzey eğitimi katıldığı eğitimlerden bazılarıdır. Namık Kemal Üniversitesi´nde Davranış Nörobilimi alanında doktora programını 2022 yılında tamamlayarak "Nörobilim Doktoru" ünvanını alan Bingül Kemiksiz Uzel, farklı mecralarda yazdığı yazılara ek olarak rehberlikservisi.net sitesinde yazarlık faaliyetlerine devam etmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.