Üç kız kardeş – İclal aydın
ÜÇ KIZ KARDEŞ
HER ŞEYE RAĞMEN YENİDEN BAŞLAYABİLMENİN İCLAL HALİ
Bazı kişiler vardır; seçtikleri kelimeler, kurdukları cümleler ile deniz feneri misali ışık tutar nicelerinin yaşantısına… “Kimse beni anlayamaz” denilen en sessiz günlerde dahi seslere ses olur kitapların sayfalarına özenle sıralanmış kelimeler… İclal Aydın, birçok kişi için bu konuma sahiptir. Nasıl ki Sezen Aksu her aşkın sessiz bir şahidiyse İclal Aydın’ın sesi, kitapları ve şiirleri de insanların gelişimsel dönemlerinin her anında yanındadır… Mutsuzluk ve büyük heyecanlar arasında gidip gelinen yılları en iyi betimleyen de odur, “hayatında hiç bu kadar acı çekmiş miydi?” diyen ve canı daha yanmadan ağlayarak canının yanmasını engelleme mücadelesi veren nice gölgede kalmış geç yetişkinlik dönemini yaşayan insanları en iyi anlatan da odur…
Yaklaşık 20 yıldır hassasiyetle yazılmış tümceleri ile okuyucusuyla derin bir ahbaplık kurmayı başarmış olan İclal AYDIN’ın “Üç Kız Kardeş” isimli yeni romanı Şubat 2018’de raflarda yerini aldı.
Her güne bir sayfa tadında 365 günde de okunabilecek bu eser, kitap düşkünleri için soluksuz bir şekilde 365 dakikada bitirilebilecek bir akıcılığa ve karmaşık bir örüntüye sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Neredeyse hiçbir kitapta olmayan bir tasarıma sahip olan bu roman, bittiği sanıldığı yerde birinci sayfasından yeniden başlıyor ve ancak o zaman yazarın o naif tavrıyla yorumladığı her karakterin benzersiz öyküsü usulca okuyucunun zihnindeki roman çekmecelerinde yerini alıyor.
Ortanca kardeş Dönüş’ün etrafındaki yaşamları gözlemleyerek onları ölümsüz kılma çabası, ailenin diğer üyelerinin de yazma ve anlatma sürecine dahil olmasıyla çekirdek bir ailenin yazarak, anlatarak, ağlayarak ve nihayetinde kabullenerek acıları eskitme sürecine okurun eşlik etmesini sağlıyor. Bir yandan Ayvalık’ın denize çokça da çocukluğa çıkan sokakları afacan bir çocuk gibi kelimeler arasından okuyucuya göz kırpıyor bir yandan da İstanbul’un o betimlenmesi zor keşmekeşesinin ara kere bölümlerde tanımlanması okuyucunun okuma hızını yavaşlatmasına ve öyküyü özümsemesine yardımcı oluyor.
Yazar, koşulsuz sunulan sevginin farklı bir açıdan bakıldığında kişinin üstünde kafes misali konuşlandığını ve aslında en çok sevdiği sanılan kişinin aynı zamanda en zor iyileşecek yaralara sebep olabileceğini de kitabın bölümlerü arasında okuyuculara usulca aktarıyor.
Romanın sonunda yazar hoş bir sürpriz yaparak, insanın, içindeki sese kulak vermesinin önemini, ses değiştikçe kendi halini de değiştirmesini, ufak molalar ile kendi gerçekliğinin peşini bırakmamasının ne kadar önemli olduğunu, hayatların aynı gibi dururken ne kadar ayrı olduğunu, kime sorsan evinde bir odasının eksik olduğunu ve yaşanan her şeye rağmen, yine, yeniden, eskisinden daha güçlü başlanabileceğini “hayatın İclal hali” tadında okuyuculara anımsatıyor…