Yakıcı sır – Stefan Zweig – Kitap İnceleme
İlkokul 4. Sınıfta ilk kez tanışmıştım Stefan Zweig’le. Bir ödül töreninde okul müdürünün hediyesiydi bana yazarın ‘Satranç’ adlı eseri. Haliyle 10 yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasına, zihin katmanlarına hitap etmeyecek bir kurgusu vardı. Sevmedim, ısınamadım bir türlü üslubuna. Yıllar geçti, okul bitti, lisans eğitimi bitti ve birden, Stefan Zweig’le tekrar karşılaştım. Yabancı Dil Zümresi’nden bir hocam önerdi ‘Yakıcı Sır’ kitabını ben de bir solukta okuyuverdim.
‘Yakıcı Sır’ kitabı, okuduğum makalelerden, yazdığım raporlardan, derlediğim yazılardan kısa bir kaçıştı benim için. Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baronun, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını araması, daha sonra tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulmasını anlatıyordu kitap. Narsist bir çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikayesiydi bu aslında. Benim için hayatta her yol ‘Psikolojik Danışma’ alanına çıkmaya başladı yine. Her zaman uzak durduğum yazarın bir de Freud öğretileri ve psikolojiye ilgisinden dolayı derin ruhsal tasvirler yaptığını fark edince ‘Tamam’ dedim, ‘Hayat yine beni insan ve insanı anlamam için bir tespitler silsilesi içine atıveriyor. Yazarın soyut işlemler döneminde bir çocuğu seçmesi, pedagojik ve derin tasvirler yapması, objektifini çapkın bir adamdan on iki yaş özellikleri gösteren bir çocuğa çevirmesi yine beni benden alıp, kısa bir ruhsal ziyaretten sonra bana getirdi. ‘Yakıcı Sır’ sadece bir modern klasik değil, çok değerli uzun bir hikaye aynı zamanda. Psikolojik danışmanlara tavsiye ediyorum ki hem orta yaş bunalımını, hem çocukların hayal dünyalarını hem anlasınlar, hem de anlamlandırsınlar.
İşte modern klasik ‘Yakıcı Sır’ dan en altı çizilesi cümleler:
- Çocuklarınki gibi duyarlı bünyelerde her tutku balmumuna basılmış gibi iz bırakır.
- Hiçbir şey zekayı tutkulu bir kuşku kadar bileyemez. Hiçbir şey olgunlaşmamış bir zihni bütün olanakları karanlıkta kaybolan bir iz kadar harekete geçiremez.
- Bizim daha çok küçük olduğumuzu ve geceleri hep uyuduğumuzu sanıyorlar, fakat uyur gibi yapıp kulak kabartabileceğimizi aptal gibi görünüp çok zekice davranabileceğimizi unutuyorlar.
- Gerçeği ifade ettiğini düşündüğü sözcüklerin sadece geride hiçbir şey kalmadan patlayıp giden renkli balonlar olduğunu gördükten sonra hayatı anlamlandırmakta zorlanıyordu.
- Bir anda dünyada değişik meslekler ve kurallar bulunduğunun, çevresinin dokunabileceği kadar yakın olmakla birlikte hiçbir zaman dikkat etmemiş olduğu gizlerle dolu olduğunun farkına vardı.
- Yalnızca başlangıçtaki vesileye bakmakla yetinirseniz, bir sevginin gücünü yanlış değerlendirirsiniz aslında daha öncesindeki gerilime, ruhun büyük sarsıntılarına zemin hazırlayan yalnızlığın ve düş kırıklıklarının yarattığı o bomboş karanlığa bakmak gerekir. Yaşanmamış duygular burada birikerek ağırlaşır ve değeceğine inanılan ilk kişiyle karşılaşıldığında alabildiğince boşalır.
- Şimdi onun da bir sırrı vardı. Bu nefretti. Her ikisine de duyduğu sonsuz nefret. Nefret, onun çocuk kuvvetini çelikleştirmişti.
- Oyunun hakkını veren biri için çekici olan, mücadele etmek, karşısındakini o her şeyin farkındayken ele geçirmektir.
- Hakikatin bu denli basitçe, yanan bir kibrit gibi ayaklar altına alınıp çiğnenmesini anlamıyordu.
Gizem KIRMAZ
Psikolojik Danışman
gizemkirmaz1937@gmail.com