Yedi Katlı Beden ile Maslow Hiyearşisi Arasındaki İlişki
Yedi Katlı Beden ile Maslow Hiyearşisi Arasındaki İlişki
- Maslow Hiyerarşisi
Abraham Maslow’a göre insanların doğuştan gelen ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlar belirli bir sıra ile alttan üste doğru sıralanmıştır. Bu ihtiyaçlar insanın yaşama arzusuna olan güdülenmesinin ne derecede olduğunu kişiye gösterir. En alttan başlanarak olan sırada alttaki olan ihtiyaç giderilince bir üsttekine geçilir ve bu en uç noktaya kadar devam eder. Maslow’a göre istisnai bir durum olmadığı sürece piramitin bir üst katına ulaşmak için alttakini bitirmen gereklidir.
Onun deyimiyle karnı aç bir insan için 5. sınıf bir çorba 1. sınıf bir yağlı boya tablosundan daha değerlidir; lakin bu durumun istisnaları mevcuttur. Örneğin aidiyet ihtiyacını gidermek için saygınlığından, kendine verdiği değerden feragât etmesi. “Sevdiğim insan için her şeyi yaparım.” “Ya benimsin ya kara toprağın.” gibi cümlelerde insan kendine olan saygısından feda edip önceden geçmiş olduğu sevgi ve aidiyet bölgesini arttırmak ya da oraya geçiş yapma eğilimi vardır. Maslow’un bu piramitindeki 5 madde şöyle sıralanabilir:
- Fizyolojik İhtiyaçlar
Kişinin yaşamını sürdürebilmesi için gereken olmazsa olmaz yaşamsal ihtiyaçlar bütünüdür. Yeme, içme, uyuma, nefes alma, cinsel ihtiyaç vb. eylemler buna örnektir. Piramitin temelini oluşturur ve Maslow’a göre her şey buradan başlar. Buradaki ihtiyaçlar doyurulmadan piramitin üzerine çıkmak mümkün değildir. Maslow’a göre insan, nefes alarak vücut ısısını dengeleme, soyunu devam ettirmek için üreme, vücudu stabil tutabilmek için yemek yeme gibi yaşamsal faaliyetleri yaşamanın temel amacı olarak belleyip diğer isteklerinin ve ihtiyaçlarının temelini fizyolojik ihtiyaçlar üzerinden karşılamaktadır.
Bu fizyolojik ihtiyaçlar üzerinden iş sektörleri de kâr güdebilme yeteneğine sahip olabilirler. Örneğin bir yemek firmasının yapacağı kampanya, kişinin fizyolojik ihtiyaçlarına göre dizayn edilebilir. Yemeğin sağlıklı olması, protein değerlerinin yerinde olması gibi ölçütlere göre de insanlar bu firmaya daha rahatlıkla yönelirler.
- Güvenlik İhtiyacı
İnsanın fizyolojik ihtiyacını giderdikten sonraki ihtiyacı ise güvende olmaktır. Güvende olmak sadece fiziksel olarak da değil, zihinsel olarak da kendini güvende, korku ve endişeden uzak hissetme durumudur. Yasalara, toplumsal normlara uyulduğu takdirde barınma, korunma ve hatta kişiler arası ilişkilerde kişiyi güvende tutma sağlanır. Maslow’a göre de kişi kendisini ne kadar güvende hissederse, kendisini de o kadar bağımsız hissedecektir.
- Aidiyet ve Sevgi İhtiyacı
İnsanın güvende olma ihtiyacı giderildikten sonraki ihtiyacı sevilme ve ait olma ihtiyacıdır. İnsanın ruhen tartışmalı da olsa fiziksel açıdan yalnız yaşaması imkansıza yakındır. Bu yüzden de insanlarla ilişki kurmalı, sosyal olarak ön plana çıkmalıdır. Bu konuda da insanın atabileceği ilk adım, ilk kurum kişinin kendi ailesidir. Ailesi ile kuracağı ilişki aileden çıktığı zamanki olan hayatını etkileyebilecek ölçüttedir. Çünkü kişinin ailesiyle kuracağı ilişki, bireye insanlar tarafından kabul edilme yeteneği ile doğru orantılıdır. Şu dönemimizde ise insanlar bu ihtiyacını yüz yüzeden ziyade sosyal ağlar aracığıyla gidermeye çalışır. Sosyalleşme adı altında göstereceğimiz bu alan piramidin orta kısmındadır.
- Değer ve Saygınlık İhtiyacı
Aidiyet ve sevgi ihtiyacı doyurulursa kişi kendisini piramidin bu bölümünde bulur. Saygınlığa iki ayrı taraftan bakılacak olursa birincisi kişinin kendisine olan öz saygısı, benlik saygısı, ikincisi ise diğer insanların o kişiye duyduğu saygı ve kişinin kendisine değer vermesidir. Kişinin egosunu yönetmesi, yönlendirmesi kişinin özgüvenlenmesi piramitin bu bölümündedir. Eksikliği durumunda insanda iletişim sorunları, aşağılık kompleksi vb. ortaya çıkartmaktadır.
- Kendini Gerçekleştirme
Piramitin en tepesi ve Maslow’a göre insanların çok küçük bir kısmının ulaşabildiği mertebe. İnsanın kendisini bulması, kendi potansiyelini ortaya koyması, insanın kendisini geliştirmesi ile ilgili ihtiyaçlar bütünüdür. İnsanın hayatı sorgulaması, kendisini sorgulaması, hayattan kendisine hangi payı biçtiğini, ne istediğini araştırması, hayatı dolu dolu yaşama hevesinin ne kadar olduğuna karar verdiği andır. Bu ihtiyacın karşılanması için de alt basamaklardaki ihtiyaçların %100’ünü olmasa bile bireye yetecek kadar olan bir yüzdesinin giderilmesi gerekmektedir. Bunu etkileyen en önemli dış etmenlerden biri ise kültürdür.
- Hint Felsefesindeki Yedi Katmanlı Beden
“7” rakamı çoğu otoriteler tarafından dünya üzerindeki çok önemli rakamlardan biri olduğu aşikâr olmuştur. Semavi dinlerden, ülke geleneklerine kadar tarihe geçmiş psikologların (Miller) diline düşmüş bir rakamdır. Hindistan’ın da Mahabharata’sında kendisine yer bulmuş bir rakamdır. Mahabharata destanına göre burada yazılanların dışında hiçbir şey insanda bulunmamaktadır. Yedi katlı beden ise destanın Bhagavad Gita (Kutlu Ezgi) bölümündedir. Yedi katlı bedene göre insan bir üçgen ve bir dikdörtgen olarak iki parçaya ayrılmaktadır. Alttan üste doğru ilerlenince de iradeye yani en uç noktaya varır.
- Saf İrade
- Sezgi à Birey
- Saf Zihin
- Somut Zihin
- Duygusal Beden à Kişilik
- Enerjitik Beden
- Fizik Beden
Birey kelmesi “individualite” kelimesinin kökünden yani “individuo”dan gelmektedir. Bölünemeyen demektedir. Üstteki triade denen üçlü bölüm, insanın hayvandan olan farkı göstermektedir. Akıl, irade, sezme yeteneğini belirtir ve insandaki “biz” duygusunun temsilcisidir.
Kişilik kelimesi ise “personalite” ya da bilinen tabirle “personality”nin kökü olan “Persona”dan gelmektedir. Anlamı ise takmış olduğumuz maskedir. Ancak bu maske, bizim insanlardan sakladığımızı değil; insanlara ne olduğumuzu ve neleri gösterdiğimizin maskesidir. Tiyatro sahnesindeki bir aktör buna örnek verilebilir. Bizim içgüdülerimizin, hayvanlarla olan ortak özelliklerimizin toplandığı yerdir. Bu bölgede canlı sadece kendini düşünmektedir.
- Fizik Beden
İnsanın veyahut herhangi bir şeyin durağan, madde halidir. Bizim toprak halimizdir, etero – fizik bedenimizdir. Doğası gereği eylemsizdir, harekete geçiren şey ise ruhtur. Örneğin işe gideceğiniz sabah, diğer sabahlara nazaran daha zor uyanmanızın sebebi fizik bedenimizin direnç göstermesidir.
- Enerjetik Beden
İnsana can veren, insanın içindeki yaşam özünün akışkanlığıdır. Sembolü ise su elementidir. İnsanın total olarak dinamizmini sağlayan bedendir. Bu dinamizm olmadan insanın yaşaması ise mümkün değildir. Her ne kadar iç dinamizmi sağlasa dahi dış dinamizm yani fiziksel hareket konusunda bedeni ancak bir bitkinin yaprağı ya da suya ulaşmaya çalışan bir bitki kökü kadar hareket ettirebilmektedir. Hintlilere göre bu enerjetik bedeni iyi yöne doğru kontrol etmenin yolu yogadır.
- Duygusal Beden
İnsana hareket gücünü veren enerjetik beden ise insanın dünya ile olan iletişimi sağlayan, sevme, sevilme ya da herhangi bir duygunun yaşanmasını sağlayan bedendir. Bu bedene göre insandaki kulak, göz, ağız, burun delikleri gibi yerler dünya ile iletişimimizi kurmamızı sağlayan “açık kapı”larımızdır. İnsan iç dinamizmini sağladıktan sonra sevme ve sevilme duygusunu yaşamaya başlar. Sembolü ise hava elementidir.
- Somut Zihin
Canlının duygulara sahip olmasından sonraki ilk adımı ise zevklere, arzulara sahip olmasıdır. Canlı burada yaşadığı şeyleri sadece dünyevi gözle bakar. Gördüğünün ötesine bakma gibi bir yöntemi yoktur. Mesela Güneş kaynağı Ay’dan daha büyük olmasına rağmen Ay’ın dünyaya çok yakın olmasından dolayı Ay’ın Güneşten daha büyük göründüğü için ona değer vermek. Arzularının ortaya çıktığı an bu an olduğu için sembolü ise ateş elementidir.
Bu dört maddedeki şeyler canlı için olması gereken şeylerdir, ancak iradeye ulaşabilmek için yani insanın “BİZ”e “Bütün”e ulaşabilmesi için elzem olan bu üç maddeye de ulaşması ve tüm maddelerde doygunluk seviyesine ulaşması gerekmektedir.
- Saf Zihin
Sanskritçe’si “Manas” olan bu kelimenin anlamı zeka demektir. Saf Zihin olarak gösterilen zekanın tanımı ise “İnsanın evren yasalarına bilinçli katılım yeteneğidir.” Tümevarımcıdır ve analojiktir ve somut zihinden (kama manas) farklı olarak yüzeysel değildir. Daha ezoterik bir yapıdadır. Canlıdaki biz duygusunu yaşamanın başlangıcıdır. Canlının sadece kendisi için değil başkası için de bir şeyler yapmasını sağlayan; insanların ve evrenin bir, tek olduğunu düşünmesini sağlayan, bireyin ilk yapısıdır.
- Sezgisel Zihin
İnsanın 5 duyu organları dışında da başka şekillerle anlamaya başladığı zihindir. Yüzeysel akla dikkat dahi edilmeksizin varlıkların doğrudan kavranmasını sağlar. Hayatın her anında farklı bir şekilde, farklı derecede sezgilerin kullanması ve bunun da ilahi bir yerden geldiğini savunan kısım, ruhtur.
- Saf İrade
İnsana bahşedilen kişinin kendi kendisine yetebilmesi, kendini geliştirebilmesi yaptığı her şeyde irade gösterebilmesidir. Yani “varolma gücü”dür. Kişinin ruhani tarafıdır. Buraya ulaşan kişi egosunun zararlarıyla baş edebilmiş, “Ben” duygusunu yenip “Biz” duygusunu benimsemiştir. Yedi katlı bedenin nirvanasına ulaşmıştır.
- İki Piramit Arasındaki İlişki
Yapıldığı süre arasında belki 1000 belki daha fazla bir süre olmasına rağmen bu iki piramit arasındaki benzerlikler oldukça fazladır. Maslow da, Hintliler de piramitlerinde insanların insani ve hayvani ihtiyaçlara sahip olduklarını ve iki piramitte de buna neredeyse yarı yarıya bahsedilmiştir. Benzelikleri olduğu kadar farklar da çok belirgindir. Hintlilerin piramitlerinin daha ilahi, Maslow hiyerarşisinin de insanlara daha sosyal açıdan bakması bir fark teşkil etmektedir.
- Enerjitik ile Fizik Beden – Fizyolojik İhtiyaçlar İlişkisi
Fizyolojik ihtiyaçlar insanın yaşaması için gereken en temel gereksinimleridir. Yemek yeme, uyuma, hareket etme. Fizik ve enerjitik bedende ise kişinin sadece temel eylemleri yapabileceğini, hayvani ihtiyaçlarını giderebileceğinden bahseder. Hareket etmek, homeostasi sağlamak. Bu sayılanlar iki piramitin de en alt basamağında mevcut olan ortak özelliklerdir.
Aralarındaki en uç fark ise Maslow’un en alt basamağa belki de Hint’lilerin verdiğinden daha çok değer vermesi. Maslow fizyolojik kısmı geçmeden en tepeye çıkamayacağını savunur. Hintliler ise kendi felsefelerinde daha ılımlı davranmışlardır ve gerekirse fizyolojik ihtiyaçları, biz duygusunu kazanmak amacıyla bir süreliğine feda edebilirler. Brahmanların günler boyunca aç susuz kalması gibi.
- Duygusal Beden, Somut Zihin – Güvenlik, Sevgi ve Aidiyet İhtiyacı İlişkisi
Duygusal beden ile somut zihin, insanların arzularının ve duygularının temsilcileridir. Diğer insanlarla ilişki kurmamız gerektiğinin bildirgeçi olan bu iki basamak bunların gerçekleştirilmesi insana güven verir, stresi azaltır. Güvenlik ile aidiyet ihtiyacı ise kişiye bağımsızlık vermesi, insanı yalnız yaşamamaya iter. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak insanın güvende olması ilkesi benimsendiği için bu ikişer basamak arasında benzerlik öngörülebilir.
En önemli farkları ise sevgi ve aidiyet ihtiyacı daha ezoteriktir. Bireye daha geniş bir yol haritası çizmekte olup diğer piramite göre kişinin nefsini kullanma oranı daha azdır. Maslow insanlar üzerine öncelikli olarak arzulamaktan çok insanın sevme, sayılma duygusunun gelişmesini kılmıştır.
- Saf Zihin – Değer İhityacı İlişkisi
Saf zihin, insanın başkaları için bir şeyler yapmasını sağlayan ilk adım, etmendir. Değer ihtiyacında ise kişinin egosunu yönetebilmesi, başka insanlar için yönlendirebilmesi vardır. Bu yönüyle değer ihtiyacı insanların değerini kazanma amacının yanı sıra başka insanlara da değer verme, onlara yardımcı olma bazında atılan önemli bir adımdır. İki basamakta insan, “Biz” duygusunun en net adımlarını atmaktadır.
En önemli farkları ise saf zihinde evrene dikkatli bir bakış varken, değer ihtiyacında ise insanlar arası bir bakış vardır. İnsanların statüleri, rollerine yönelik bir bakışı vardır.
- Saf İrade – Kendini Gerçekleştirme
Fizik, enerjitik beden ile fizyolojik ihtiyaçlar ile birlikte aralarında net bir şekilde ilişki kurulabilecek en uç ve en tepe iki basamaktır bu iki basamak. Saf irade de, kendini gerçekleştirmede de insan kendi içinde bir varolma yaşamıştır. Kendisini eğitebilecek, kendi potansiyelini açığa çıkarabilecek durumdadır. İki basamakta da kişi kendi yaptıklarının sorumluluğunu almaktadır ve yapacağı şeylerde de irade gösterebilmektedirler. İki basamakta da hayvani benden çok insani benin izleri oldukça görülmektedir ve iki basamaktada savunma mekanizmalarını kullanma yok denecek kadar azdır.
En önemli farkları ise saf iradenin olaya bakış açısının, Maslow’un bakış açısına göre daha ilahi olmasıdır. Saf irade topluma daha çok bağlı olmakla beraber Maslow’un kendini gerçekleştirmesinde gerektiği zamanda topluma karşı çıkmak vardır.
Onur Kafadar
Psikolojik Danışman
runokafadar@gmail.com