Zorlu Yaşam Olayları ve Psikolojik Sağlamlık
ZORLU YAŞAM OLAYLARI VE PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK
Yaşamımızın birçok farklı evresinde çeşitli ‘zor yaşantılar’ geçiririz, her birey hem kendisinin hem de toplumun ürünü olduğu için tepkileri farklılaşmakla beraber benzer duygular yaşarlar. Yine uyum süreçleri de farklılık gösterir bu son derece doğaldır fakat bazı insanların acılı süreçlerini atlatma veya ona uyum sağlama süreçleri diğerlerine göre daha kısa zaman alır. Bu alanda yapılan ilk çalışmalar genetiğe vurgu yaparken daha sonraları ‘psikolojik sağlamlığın’ öğrenilebilir bir olgu olduğunu ortaya koymuştur.
En geniş tanımı ile psikolojik sağlamlık bir kişinin ‘acı yaşantılar’ karşısında yıkılmaması, o durumun üstesinden gelmesi veya o duruma adapte olmasıdır diyebiliriz.
Yaşamın kendisi tekdüze olduğunda aslında yaşamdan bahsetme ihtimalimiz de kalmaz bu durumu karşılayan bir kavramımız bulunmakta zaten: Rutin. Yaşamın asıl rengi inişli çıkışlı olduğunda ortaya çıkar zaten bizi diğerlerinden ayıran nokta da bu; yokuşu kendimize göre anlamlandırmamız. Öznelliklerimiz farklılaştığından anlamlarımız da farklı olmakta, yalnızca bu bilgi bile benzer durumda olan insanlara aynı ‘tavsiyeleri’ veren modern telkincilerin kişinin bireyselliğini ne kadar ıskaladığının bir göstergesi sayılabilir.
Peki psikolojik sağlamlık nelerden beslenir, nasıl ortaya çıkar?
Birçok özelliğimizin nüvelerinin ortaya çıktığı – hatta bazı kuramlara göre tamamen şekillendiğimiz- aile desteği, ikincil olarak elbette ki kişisel özelliklerimiz ve son olarak da sosyal çevremiz bizim psikolojik sağlamlığımızı besleyen ya da bozan faktörlerdir. Bu maddelerden hareketle destekleyici çevrede, özerkliğine saygı duyulan, öz yeterliliği vurgulanan ailede yetişmek, bireylerin problemler karşısında afallamamasına, onları hayatın doğal akışı içerisinde var olan gedikler olduğunu bilmeye ve kişiyi buna göre konum almaya itecektir. Yine bizim kişisel özelliklerimiz verili bir olaya karşı duygularımız, düşüncelerimiz, bedensel tavrımız yani bizi biz eden her şey aynı zamanda psikolojik sağlamlığımızı etkiler aynı koşullarda yetiştirilmiş bireyler için bile bu geçerlidir, çünkü insan yalnızca geçmişi üzerinden değerlendirilecek pasif bir varlık değil aynı zamanda hem geçmişini hem geleceğini şekillendiren, onlar üzerinde düşünen aktif bir öznedir.
Yine son olarak sosyal çevremizin destekleyici, güvenilir olması hem iş yaşamında hem kişisel yaşamda sorunların daha çabuk üstesinden gelmemize yardımcı olacak, bizleri güvende hissettirecektir. Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun sosyal çevresi o denli ‘güzel’ olmalı ki ‘hangi mal varlığı dostlarla akşamüstü içilen bir bardak çaya bedel olabilir ki?’ cümlesini aynalar kitabında geçirmiştir. Elbette şunu da unutmamalı ki zorunluluklar dışında insan çevresini de yine kendisi şekillendiriyor.
Sınırlı ömründe insan bir çok mağlubiyet almakta kimi zaman yıkıntılar arasında yalnız kaldığını hissetmektedir daha da ‘trajiği’ bunları yeniden yaşayacağımızın da farkındayız. Gücümüzün sınırlı oluşu her defasında yaşam tarafından bize hissettiriliyor. Bu gerçeği bilmek, kabullenmek ve buna göre yaşamak bizi rahatlatacaktır. Tabii ki zorluğu çağırmayız ama hayatın olağan akışında hiçbir zorluk olmasaydı duygularımızın ne denli yavan olacağını bilmek gerekir. Hayatın rengini ve tadını zıtlıklardan aldığını bilmek, onu bu şekilde kabullenmek belki bu yürüyüşte bize eşlik edebilir.